KADİR DAYIOĞLU

Tarih: 04.08.2025 12:14

YOLLARIMIZ

Facebook Twitter Linked-in

“Osmanlı topraklarında yer alan yolların çoğu kendilerinden önce kurulan devletler zamanında oluşmuş, çoğunlukla insanlar, hayvanlar ve arabaların geçmesiyle meydana gelmiş birer izden başka bir şey değildi.” Türkiye Cumhuriyeti’nin devraldığı yolun durumu böyle. Peki, bu yolların uzunluğu ne kadardı?

***

Karayolları Genel Müdürlüğü internet sitesinde şu bilgiye rastlıyoruz: ”1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilan edildiğinde; ulusal sınırlarımız içinde, 13.900 km'si stabilize şose ve 4.450 km'si toprak olmak üzere toplam 18.350 km yol ve 94 adet köprü vardır.”

***

Tabii, 13.9 bin kilometre stabilize yol vardı ama bunlar, “stabilize” tanımına uygun olmayan yollardı. Zira stabilize yol; “kum, çakıl ya da mıcırla ve bağlayıcı olarak da kil karışımıyla yapılan, silindirle sıkıştırılan yol!” anlamına geliyor, literatürde. O nedenle, devralına “stabilize” yolun böyle bir yol olmadığını unutmayalım. Öyle ya, o tarihlerde, mıcır, silindir nerede?

***

O nedenle, Karayolu niteliğinde, asıl yol yapımı, Cumhuriyetle başladı, bir “stratejik planlama” dahilinde, etap etap bu güne gelindi. 

***

2002’de Ak Parti iktidara geldiğinde, 62 bin kilometre “devlet ve il yolu” uzunluğuna sahiptik. İhalesi ve yapım aşamasındakiler buna dahil değil. 2024 yılı sonunda 65 bin kilometreye çıktı. Yine yapımı süren ihaleye çıkan dahil değil. Yani yirmi iki yılda yaklaşık 3 bin kilometre yol ilave olmuş, yol ağına. 

***

Peki, yirmi iki yılda bu rakam çok az değil mi? Gördüklerimiz, 62 bin kilometre yolun yarıya yakınının duble yola dönüşmesi. Mesela, bu sürede, birkaç bin kilometrede olan toplam “çift yol/bölünmüş yol” uzunluğu, 30 bin kilometre civarında. Bölünmüş yola, otoyol da dahil.

***

Peki, çift yol için ne kadar arazi kamulaştırıldı? Tahminim çok çok az. Zira, stratejik planlama gereği, 62 bin kilometre yol yapılırken, bu kamulaştırma da yapılmıştı. Yanlışsa, düzeltmeye hazırım. 

***

Yine bu süreçte, 1929 yılında Nafia Vekaleti (Bayındırlık Bakanlığı) içinde Şose ve Köprüler Reisliği kurulmuş. Bu tarihten sonra çıkarılan yol kanunu ile karayolu yapım çalışmalarına hız verilerek, 1923-1947 yılları arasında karayolu uzunluğu 43.743 km'ye ulaşmıştı.

***

Demek ki, fakir Anadolu’da fakir Cumhuriyet, yirmi dört yılda, 44 bin kilometre “karayolu niteliğinde” yol yapmış. 

***

1948 yılında yeni bir atılım yapılarak o zamana kadar kazma, kürek ve insan gücüne dayanan çalışmalardan makinalı çalışma dönemine geçilmiş ve mevcut yolların envanteri çıkarılarak Türkiye'nin ulaşım ihtiyacını karşılayacak bir yol ağı belirlenmişti.

***

Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM), kuruluş tarihi olan 1950 yılından itibaren belirlenen karayolu politikaları kapsamında planlı ve programlı çalışmalarını başarıyla sürdürmüştür. Kuruluş yıllarında “Tekerlek Dönsün'' ilkesiyle mevcut yolların bakım ve onarım çalışmalarını yürüten Kurum, aynı zamanda ana güzergâhlarda yeni yolların yapımına öncelik vermiştir.

***

Bu çalışmalarla 1960 ve takip eden  yıllarda 60 bin kilometrelik bir karayolu ağı ortaya çıkarılmış, 1960-1970 yılları arasında ise asfalt kaplamalı yol ağının genişletilmesi hedefi öne çıkmıştır. Sonraki aşama “beton asfaltı” yollar.

***

Tabii, gün geçtikçe, “ana omurgayı” oluşturan yolların niteliği artırılmış, yine çok önceleri yapılan stratejik planlama gereği, “beton asfaltı” yollara geçilmeye başladı. Derken, otoyollar devreye girdi. Bu, gelişme doğal bir süreç; planlamaların gereği bir süreçti. 2002 yılında 1.714 km olan otoyol ağı 2024 yılı sonunda 3.794 kilometreye çıktı. Yani, katladı. 

***

Peki, Kayseri’nin nasibine ne düştü?

 

Cumhuriyet döneminde Kayseri’de “il ve devlet” 1133,8 kilometre. Bunun 566,4 kilometresi bölünmüş (çifte yol) yol. Otoyoldan nasibini alamadı Kayseri. Son haberlere göre, Nevşehir üzerinden Kayseri, Niğde-Ankara otoyoluna bağlanacakmış. Tabii, çok çok geç kalındı. Haydi hayırlısı diyelim.

***

Bu bilgileri Karayolları Genel Müdürlüğü sitesinden alındı. Yorumlar ise, bana ait.

***

Bu yazının ilham kaynağı, bu Pazar, epeydir, otomobil ile yapmadığımız seyahat neden oldu. “Kaymak gibi duble” yol ile, Mucur’a (Petlas) vardık. Oradan, gerçekten güzel yapılmış, Ankara-Niğde otoyoluna, yine otoyol ile girdik. Derken ver elini İstanbul… Ama Hendek civarlarında, yine çok “mükemmel” yapılmış, “Kuzey Anadolu Otoyolu”na saparak…

***

Uzun zamandır, havayolu ile seyahat yaptığımızdan, bu sefer epey özlem giderdik, birkaç kez mola verdik. Siz siz olun da, imkanlarınız dahilinde karayolunu tercih edin (otobüs, otomobil fark etmez) Anadolu’da ki değişimi gözle görün. 

***

Dostlar, ne demişti Halil Rıfat Paşa, Sivas Valisi iken: “Ulaşamadığın yer senin değildir!” Emeği geçen herkese teşekkür ederim.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —