KADİR DAYIOĞLU

Tarih: 17.11.2025 12:18

ÜNAL ÖZKAN (2)

Facebook Twitter Linked-in

Bundan sonrasını ve aile ile ilgili bilgileri, Ünal Abi yıllar önce anlatmıştı. Aklımda kaldığı kadarı ile not almaya çalışmış ve kayda geçirmiştim. Umarım yanlış bir bilgi vermem. Uyarılır ise, hemen düzeltirim. O nedenle, peşinen özür dilerim. Unutmayın, rahmetliyi konuşturmak, “su doku” çözmekten zordu… Amacım, Kayseri’nin bir değeri ile ilgili “hafızaya” not düşmek. Öyle ya, rahmetli gibisi zor gelir.

***

Tanıştığımızda, Ünal abi de o yıl İstanbul Eczacılık üçte falandı… Askeri Tıp’tan gelmişti… İlk yıl bir türlü Eczacılığı kazanamamış, genel sınavlarda 135. olmasına rağmen… Zira, İstanbul Eczacılığa, 85 kişi alıyorlarmış… İnat etmiş, sınava girmiş, ikinci yıl lazanmış…  İstanbul Tıp’ta askeriye adına okuyan arkadaşları arasında İsmail Ulusoy ve merhum Mehmet Özkan varmış…

*** 

İsmail Ünlühisarcıklı ise, bir yıl gerideymiş… Ünal Abi, o yıllarda, öğrenci hareketlerinin içinde, Eczacılık Fakültesi Talebe Cemiyeti’nde görevliydi… Bir dönem başkanlık da yaptı, sanıyorum. Çok aktif idi. Tabii, kolay değil, “Kuvvacı” bir babanın oğlu; “İttihatçı” bir dedenin torunu olmak.

*** 

Ünal abi, Eczacı son sınıfta kalmış, dönmüş Kayseri’ye… Başlamış bir Taş Sineması’nda Müdürlüğe… Bir yandan da, veremediği derslere hazırlanıyor… Sahibi Necdet Taş da sinemayı Özkan’a bırakmış ve İstanbul’a yerleşmiş… Taş, Ünal binin “amesinin” oğlu…

*** 

Daha önceleri bir vesile ile söylemiştim… İstanbul Oteli’nin (şimdi Wyhndam Oteli olduğu yer) doğu yanında Şahin Sineması vardı… Bu sinema da Necdet Taş’a aitti… Sinema Ünal ağabeylerin evlerinin bahçesindeymiş… Büyük bir konak… Dolayısıyla evlerinden film seyretme imkanı varmış… Bu nedenle, annelerinin arkadaşları, film seyretmeye gelirlermiş… Mahallenin bebeleri de, damlardan seyrederlermiş, filmleri…

***

Özkan, babasının görevli olduğu, Adapazarı Karasu’da doğmuş… Baba Mustafa Mümtaz Beyin görevi de, İnhisarlarda yani Tekel’de memuriyet… Kayseri Dilaverpaşa Mahallesi Nüfusuna kayıtlı; baba tarafından Katipzâadeler’den, Mümtaz Bey aynı zamanda, sıkı bir “Kuvvacı”… Kod ismi de; “Karabey!” 

***

İstanbul’a yerleşir… Evlilik vakti gelmiştir… Kız arar… Kendisine, Dayısının kızı, Hediye’yi tavsiye ederler… Ondan daha münasibi mi olacaktı? Evlenirler… Görevi, Adapazarı’na çıkar… Eşini alıp Adapazarı’na gider… Ünal abi burada doğar… 

***

Henüz iki aylıkken, babasını, bir kalp krizi sonunda kaybeder… Yaşı da henüz elli… Anne, iki aylık Ünal’ı ve alınabilecek eşyalarını yanına alıp, bir süre, kah Sakarya Nehri’nden motorlarla, kah at arabası, kah otobüs ile, en yakın tren istasyonuna giderler… Oradan Kayseri’ye gelirler…Hediye hanım da, Cumhuriyet Mahallesi’nde, Atatürk evi karşısında bulunan, anasının evine yerleşir… 

***

Anne, Kayseri’nin köklü ailelerinden Yedekçizadelerden… 1915 (1331) Kayseri doğumlu. Kayseri Elektrik Şirketi’nin kurucularından Yedekçizade Hüseyin efendinin yeğeni, İttihatçı Hacı Mehmet efendinin kızı. Annesi Safiye, 1313 doğumlu… Rahmetli Hocamız Kâzım Yedekçioğlu bir akrabalık ilişkisi olmadığını söylemişti, Özkan

***

Hediye annemizi, 27 Kasım 2013 günü, ikindi vakti kaybettik. Cenazesi de ertesi gün, Hunat Camii’nde kılınan cenaze namazını müteakip şehir mezarlığında, aile kabristanına defnedildi. Neredeyse, “dalya” diyen yaşına rağmen hafızası yerinde, günlük gazeteleri okuyabilen ve olayları takip eden bir kişi idi, teyzemiz. Allah rahmet eylesin.

***

Hediye annenin çocukluk arkadaşlarından birisi, “Şükrücük” lakablı Şükrü Bey… Ev komşuları. Arada annemizi ziyaret eder, çocukluk anılarını tazelerlermiş. Çocukken okuduğu türküleri okurmuş. 

***

Tabii, Ünal Abi’nin baba ayrı anne bir kardeşi var, İsmail Özyağmur… Kayseri’nin köklü ailesi Yağmuroğullarındanİsmail çok zeki, çok entelektüel, başarılı bir lise tahsili, derken ODTÜ ve buradan mezuniyet. Ankara’ya yerleşmişti. Lise’de bunların sınıfı müthişmiş. Mesela arkadaşları Osman Kurtoğlu (Hilmi Beyin oğlu), Azmi Alper (Remzi beyin oğlu), Merih Karaaslan (Nazmi Beyin oğlu)…

***

İsmail, çok genç yaşta eşini kaybetti. Kızı eczacı oldu, İsmail de emeklilik sonrası Ankara’da kaldı. Kamuda önemli görevler aldı. Arada bir abisine uğrar orada görüşürdük. Vefatında, yanındaydı… Cenazede perişandı; bitmişti âdeta… Öyle ya, Ünal Abinin İsmail’den başka yakını yoktu. Canından çok severdi abisini… Ama yapacak bir şey yok; elden bir şey gelmiyor; hayat durmuyor. Cenazede bulunan Lise’den arkadaşı Tural Pınarbaşı, “ne olmuş İsmail çökmüş!”, dedi.

***

Abimiz nesli munkarız eczacılardan olmakla birlikte “Kayseri’nin de hafızası” idi… Çok şey bilirdi ama konuşmazdı. Bildiklerini de, bir sır gibi aldı götürdü. Ben çok deşelerdim bir şeyler anlatması için. Çok zeki insandı, kastımı bilirdi, kifayeti miktarda anlatır, sonra üç nokta koyardı. Haksız değildi, bildiklerini anlatsa, çok alile fertleri rahatsız olacak… 

***

Bir de çok okur… Oldukça kaliteli kitaplar ihtiva eden kitaplığı var. Gözü gibi korurdu… Bu kitaplar ne olacak? Bilemem. Tabii, kardeşi İsmail bilir… Bir de, dedim, “nesli munkarız” eczacılardandı… Küçücük laboratuvarında ilaç yapar; reçeteli dahi olsa “sıkıntılı” ilaçları vermez, “maalesef bizde yok!” der… Parası olmayandan para almazdı. 

***

Ünal Abimi, geçtiğimiz Cumartesi (15 Kasım 2025), ikindi namazını müteakip, Şehir mezarlığında sonsuza uğurladık. Tevafuk mudur nedir annesinin ölüm yılına yakın bir günde vefat etti. Yağışa rağmen azdı ama sevdikleri ile doluydu cenazesi… 

***

Başkan Mustafa Çelik, ta Avrupa’dan, aileye, üzüntülerini iletmek üzere beni aradı. Gönül isterdi ki, Başkanlardan birisi de olsaydı. Unutmasınlar, böyle bir insan çok az yetişir. Herhalde onlar için AK Partili, zengin! ve “ulum u diniyeden” birisi olmalı. 

***

Bizde, özellikle ben de hakkı çok, umulur ki, hakkını helal etmiştir, “Kadir dedesine”. Onu çok çok özleyeceğiz, kırk yılı aşkın süre eczanede hizmet veren, “Emine ablamızı” da… Allah’tan Hilmi’yi görme şansımız olacak. Onunla geçmişi bir bir anlatacağız, dükkanında. Öyle ya, Hilmi de bu kentin önemli hafızlarından.

***

Son verirken, bir kez daha anımsatacağım: Fehmi Katırcıların yaptıklarını akraba akrabaya; baba oğula, oğul babaya; kardeş kardeşe yapmaz. O nedenle, Fehmi’ye çok çok teşekkür ederiz; Ünal Abi’nin çok sıkıntılı olduğu yıllarda, yanından hiç ayrılmadı. Hatta, biliyorum, seyahate bile gitmedi.

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —