Türkiye'de ve Dünya'da önemli gelişmeler oluyor.
Eğer ki kulağınızın üzerine yatmıyor ve sadece günü yaşayıp, gününüzü gün etmiyor, bazı şeyleri kendinize dert ediyorsanız üzerinde düşündüğünüz şeylerin, yaşadığımız olayların perde arkasına da dair önemli ayrıntılar gizli.
Ama, "Vur patlasın, çal oynasın.
Bir daha mı geleceğiz Dünya'ya!" diyorsanız ona bir şey diyemem.
O zaman sizin tuzunuz kuru.
Paranın nerden geldiğini bilmediğiniz gibi, nereye gittiğinden de haberiniz yok demektir.
Bu para ile sınırlı kalsa mesele değil.
Bu vatan topraklarına dair kim ne hesaplar yapıyor, çoluğunuzun-çocuğunuzun geleceğine dair kimlerin kirli emelleri var, yerli işbirlikçiler kimler bunları da bilmeniz gerekiyor.
Havası, suyu, taşı, toprağı, madenleri, sahilleri her şeyi çok ama çok değerli ülkemizin.
Son dönemde bunlara pek kimsenin riayet etmediği gün gibi ortada.
Kaldı ki Anayasa, Türk kavramı, Atatürk, laiklik gibi değerlerde ne yazık ki yerle yeksan edilmek isteniyor.
Bugün bu konulara epey kafa patlatan bir isim köşemizin konuğu.
Kendisini daha önce de bu köşede zaman zaman ağırlıyorum.
Sanırım kendisini hatırlayacaksınız.
Dr. Naim Babüroğlu@NaimBaburoglu
Historian, Author/Tarihçi, Yazar, Uluslararası İlişkiler, Strateji, İnkılap Yayınevi.
Bakalım son gelişmeler dair kendisinin fikirleri ne alemde?
ORTA DOĞUNUN KISA GEÇMİŞİ...
Başlıyoruz.
Dr. Naim Babüroğlu@NaimBaburoglu “
1981 Ocak ayında, CIA’ya Libya lideri Kaddafi’yi devirmesi görevi verildi. CIA, operasyonlarını Libya’nın sınır komşusu Çad üzerinden yürüttü.
Bunun için, Çad’ın Savunma Bakanı iken yönetimle ters düşen ve iki bin savaşçısıyla Batı Sudan’a geçen Habre seçildi. Habre, CIA desteğiyle 1982’de Çad iktidarını ele geçirdi.
CIA, Afgan mücahitleri eğitip donatırken, zengin Suudi Arabistanlı Usame bin Ladin’le tanıştı.
ABD Başkanı Carter’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Brzezinski, Afganistan’daki mücahitleri silahlandırma görevini yaptı.
Brzezinski, ABD silahlarını Usame bin Ladin’e bizzat kendisi teslim etti.
Bu sayede CIA, Ruslara kendi Vietnamlarını yaşatmayı başarmıştı.
CIA, 1949 yılında Suriye’nin başına Amerikan yanlısı Albay Adib Sishaklı’yı getirmişti.
Fakat, albayın iktidarı dört yıl sonra Baas’çılar tarafından devrildi.
CIA, Baas’çıları devirmek için Irak, Lübnan ve Ürdün’de sabotajlar gerçekleştirdi ve suçu Suriye’ye attı.
Fakat, CIA Suriye’de başarılı olamadı.
Ama…
70 yıl sonra 2024’te aynı CIA, yetiştirdiği Suriye El Kaide’si HTŞ’yi kullanarak intikamını aldı.
Esad devrildi ve ülkeden kaçtı…
CIA, 1981’de Libya’da başarısız oldu.
Kaddafi’yi deviremedi.
Ancak, intikamı korkunç olacaktı.
30 yıl sonra, 2011’de Kaddafi kendi ülkesinde linç edilerek öldürüldü.
Yıllar geçti…
CIA’nın yetiştirdiği Bin Ladin ABD’nin korkulu rüyası; El Kaide de ABD’nin ezeli düşmanı oldu.
Ve ABD, bu yüzden 2001’de Afganistan’ı işgal etti.
CIA’nın yetiştirdiği El Kaide Lideri Usame Bin Ladin, yine CIA’nın yönettiği operasyonla 2 Mayıs 2011’de Pakistan’da öldürüldü.
ABD’li David Petraeus meşhurdur…
2007-2008’de, korgeneral olarak Irak’ta operasyonları yönetir.
Hayat tesadüflerle doludur derler ya(!)..
Aynı dönemde Irak hapishanesinde, ABD’nin tutukladığı El Kaide liderlerinden El Colani (El Şara) vardır.
David Petraeus, daha sonra orgeneral olur, ardından CIA direktörlüğü görevini yapar.
El Colani'yi hiç unutmaz, çünkü...
Sıkı durun…
Eski CIA Direktörü David Petraeus ile El Şara, 22 Eylül 2025’te New York'ta, BM toplantıları kapsamında görüşürler.
Petraeus, El Şara’yla bir röportaj yapar.
Amaç, dünya kamuoyuna El Şara’nın ılımlı ve Batı’yla işbirliğine hazır bir aktör olduğunu anlatmak.
Tanıtım görevi, eski CIA Direktörü’ne verilmişti.
Ne de olsa, Irak’tan arkadaş sayılırlardı…
CIA, bazen böyle büyük bir başarıya da imza atar…
İngiliz İstihbarat örgütü MI6'in El Şara'yı siyasi bir aktöre dönüştürmesindeki büyük başarısı da yadsınamaz.
Ve bazıları, El Şara’yı yere göğe sığdıramaz…
CIA ve MI6, uzaktan bu söylemleri kahkahalarla izlemektedir…
Çünkü, asıl büyük hedef Türkiye'dir.
TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR!
İşte önemli bir hatırlatma.
"Tarih tekerrürdür derler ya…" diye başlıyor ve devam ediyor Babüroğlu;
"2021’de, ABD’de kamu yayıncılığı yapan en tanınmış programlardan PBD Frontline, işi gücü bırakır, HTŞ lideri El Colani belgeseli hazırlar.
Röportajda Colani’yi (El Şara), Batı kamuoyuna küresel cihat hedefi olmayan, ılımlı bir aktör olarak tanıtır.
Colani’nin, demokrasiye açık biri olduğu anlatılır.
Belgeselin asıl hedefi, Colani’nin El Kaide bağlantısını silmek ve onu “ılımlı Sünni muhalefetin lideri” olarak konumlandırmaktı.
ABD, başarılı oldu ve Aralık 2024’te Esad devrildi.
ABD eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, siyasete ve diplomasiye hazırlamak için eğittiği El Şara ile üç kez görüştüğünü söyler.
Mart 2023’te, Eylül 2023’te…
Ve son görüşme, Esad devrildikten sonra, Şam’da Ocak 2025’te…
Son görüşmede, muhtemelen öğrencisini kutlamıştır…"
SURİYE'DE NELER OLUYOR?
Dr. Naim Babüroğlu@NaimBaburoglu "Esad devrildikten sonra…
ABD eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, 1 Mayıs 2025’te Baltimore (ABD) Dış İlişkiler Konseyi (CFR) konferansında şu itirafta bulunur:
“2023’te İngiltere merkezli bir sivil toplum kuruluşunun davetiyle İdlib’e gidip Colani’yi terör dünyasından çıkarıp siyaset arenasına hazırlamak üzere eğittik…
İngiltere’nin talebiyle Colani’yi Şam’da iktidarı devralmaya yönelik eğitenlerden biriydim. Eğitim 2020-2023 yılları arasında İdlib’de gerçekleşti.”
TEPEDEN BAKIYORLAR!...
Diyor ki Babaroğlu; "ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, diplomatlık kariyeri olmadığından her şeyi açık konuşuyor.
-Trump da zaman zaman her şeyi söylüyor.
Bu ülkelerle ikili ilişkilere zarar verir.
Geçmişte büyük krizlere neden olurdu.
ABD, hiç bir zaman diğer ülkelere bu denli "tepeden bakma"mıştı...
Türkiye-ABD ilişkilerinde en önemli sorunlar:
-Suriye'de PYD/YPG/SDG'nin devletleştirilme sürecinde ABD'nin desteği,
-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin silahlandırılması ve ABD'nin iki devletli çözüme karşı çıkması,
-Doğu Akdeniz'de sondajın tekrar başlatılması ve Yunanistan'ın askersizleştirilmiş adaları silahlandırması,
-F-16, F-35'lerin verilmesi, Milli uçak KAAN için motorların verilmesi.
Görüldüğü gibi Türkiye bu sorunları masaya yatırmalı.
-Türkiye, bu sorunlar karşılığında Boeing, nadir toprak elementleri, doğalgaz alım anlaşması gibi konularda pazarlık yapmalı.
İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğini onaylama gibi karşılıksız olmamalı.
RUSYA, BOŞ DURMUYOR…
Öte yandan Rusya’da boş durmuyor.
Bu konu ile ilgili olarak tespitleri şu şekilde Babüroğlu’nun;
“Rusya, Polonya ve Estonya hava sahalarını ihlal etti.
Bu iki NATO üyesi, NATO Antlaşması’nın danışma mekanizmasını çalıştırmayı talep etti.
-Yani NATO Antlaşması'nın 4. maddesi (istişare):
"Taraflardan herhangi biri, bir tarafın toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlığı veya güvenliği tehdit altında olduğunu düşündüğünde, Taraflar bir araya gelerek istişarelerde bulunacaktır."
-Bu madde zaman zaman çalıştırılır.
Bu madde, askeri bir müdahale kararı anlamına gelmez.
Ancak, siyasi dayanışma gösterilir ve gerekli görülürse ortak adımlar atılabilir.
-Türkiye'nin Rusya ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.
NATO genişledikçe üye ülkelerin de yükümlülükleri artıyor, azalmıyor.
KKTC VE RUMLAR...
Bakın bir önemli noktaya daha dikkatlerimizi çekiyor Babüroğlu;
"Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne (GKRY) odaklanmak gerek.
-ABD üssü,
-İngiliz üssü,
-Fran sız üssü,
-İsrail üssü var.
Ve AB üyesi.
Ve Kazakistan ile Türkmenistan Büyükelçilik açtılar.
-Ve NATO üyeliği yolunda ilerliyor."
KULAKLARA KÜPE SÖZLER...
Bitiriyoruz.
Son olarak uyarıyor Babüroğlu ve diyor ki;
"Bir devletin güçlü olabilmesi için;
-Tarih bilen devlet adamlarına,
-Güçlü bir ekonomiye,
-Kuvvetli bir orduya,
-Ulusal çıkarları temel alan istikrarlı bir dış politikaya ihtiyaç vardır.
Liyakat sistemi çökerse, adam kayırmacılık ve yozlaşma yaygınlaşırsa bunların hiç biri olmaz."