Kayseri’de çok az bilinen, çok az duyulan; aslında gösterişi ve nümayişi sevmeyen bir isim. Kayseri’nin “yerlisi”. Kantarcı soyadı taşıyan birçok aile var. Akrabalık ilişkilerini bilmiyorum. 1944 doğumlu… Şimdi yerinde yeller esen Gürcü Hamamı Mahallesi’nden… Sadece, bir sokakta adı geçer; “Gürcü Caddesi”. İsim nereden gelir? Bilemiyorum. Konunun ehli, Hüseyin Cömert’e sormak gerekir. Meselem o değil, bir insanı tanıtmaya çalışabilmek. İnişli çıkışlı bir hayatı, bir köşeye taşıyabilir miyim? Bilemem. Deneyeceğim.
***
Murat Bey ile merhabamız var, o kadar. En son, dört yıl kadar önce, Arif Ünlülerin düğününde aynı masada oturmuş, sohbet etmiştik. Abisi, Hayri iyi arkadaşımdı… Erken kaybettik. En büyükleri Talat Abiyi tanırdım… Ev mobilyaları üretirdi. Bankalar Caddesi’nde (Büyük sinemadan, amele pazarına çıkan yol) bulunan binalarının altındaki dükkanlarında mobilya satardı…
***
1974 senesinde, Sivas Bulvarı’ndaki evimize taşındığımızda, mutlak için dört sandalye ve bir masa almıştık. Çok kaliteli ve sağlam… Çok da modern bir dizaynı vardı… Uzun yıllar kullandık… Murat Beyin diğer abisi Ahmet Kantarcı, operatördü… Sevilen sayılan bir doktordu. Hastanede saldırıya uğramıştı, ölümden dönmüştü. Diğer kardeşi Mehmet’i hiç tanımadım. CHP’li olarak bilinir aile…
***
Beğendik semtinde büyük bir bağları var… Hâlâ kullanırlar. Bir İngiliz malikhânesi gibi… Envaiçeşit sebze ve meyve yetişir… Hayri ile birkaç kez gitmiştik. Murat ise, çocukluğundan beri iş hayatının içinde… Daldan dala konmuş… On parmağında on marifet… Çok çalışkan, girişimci, yaptıklarında “mükemmeli” arayan birisi. İnmiş, çıkmış; batmış, çıkmış; bol para kazanmış, bol para kaybetmiş ama yılmamış; hayattan kopmamış, hep ayakta kalmış. İnşallah hep böyle olur…
***
Mobilya döşemeciliği, marangozluk, çelik raf, elektrik motoru, beyaz eşya, marketçilik, hasta yatağı, inşaatçılık, yabancı sermaye ortaklığı hiç birinden tatmin olmamış. Derken elektroniğe atlamış. Sonra “MUKA Elektronik Sanayi”inde karar kılmış…
***
Tüm bu işlerde, aylarca, yıllarca süren AR-GE çalışmaları ön planda… Hiçbir iş tatmin etmemiş, özgür bir hayatı tercih etmiş; biraz da “asi ruhlu”; yılmak sözcüğü hayatına girmemiş, hiç umudunu kaybetmemiş. Aile varlıklı olmasına rağmen, kendi sermayesini kendisi yapmış, kendi işini kendisi kurmuş.
***
Dünyayı gezmiş yeni arayışlar için; bol bol seyahat etmiş. Epey bir ülkeyi görmüş… Pasaportu, cüzdanı, hüviyetinin bulunduğu çantayı kapıp kaçmışlar. Kulpu elinde kalmış. Çanta, bir yere atılmış vaziyette, bulunmuş ama paralar uçmuş gitmiş. Allah’tan, paranın bir kısmını, “ne olur ne olmaz!” diye, pantolon cebine koymuş. Yani, “yumurtaları bir sepete koymayın”, büyükler sözüne uymuş.
***
Sosyal yanı da çok güçlü… Çoğu işadamında göremediğimiz hobiler var. Kayak, yüzme, paraşütle atlama, yelken, boks, güreş, dans… Yelkenlisi var… Kendisi ve eşi kullanıyor. Her yıl bir ay gezermiş, bununla…
***
Roteryan, Kayseri Rotari Kulübün kurucularından olduğunu, hiç çekinmeden söyleyebilen, bir özgüven sahibi. Öyle ya, Kayseri gibi bir yerde bırakınız Roteryan olduğunu söylemeyi, rotari sözcüğünü sarf etmek bile cesaret eder.
***
Dedim ki, gösterişten ve nümayişten çok uzak. Önemli hayır işlerini yapmış şehrimizde ama hiç bilmeyiz. Mesela, Kartal kavşağından Mustafa Kemal Paşa Bulvarı’na girişin hemen sağında bir yapı var. Hiç dikkatiniz çekti mi? “Murat Kantarcı Bilim ve Sanat Merkezi” (2022-2023). Milli Eğitime bağışlamış. Umulur ki, burasının akıbeti de Talas Amerikan Koleji tesisleri gibi olmaz… Gerçekten bilim ve sanat merkezi olur.
***
Özür dileyerek itiraf ediyorum. Kantarcı’yı sadece “çelik raf” yapan bir kişi olarak tanıyordum. Ta ki, hayat hikayesini anlatan “Benim Yolum” kitabını okuyana kadar. Kitabı da bana, “kitap kurdu” Yusuf Akdamar verdi; “mutlaka oku abi!”, diyerek… Nasıl okumam, hem de zevkle ve iki oturumda… Nadirdir, bu sürede okuduğum kitap. Biraz da bizim kuşağın hikayesi anlatılıyor… Mutlaka siz de okuyun. Bir girişimcinin örnek hayatını, örnek bir aileyi görürüz.
***
Okurken, çok mahcup oldum, “Kayseri’de Ticaret ve Sanayi Hayatı” isimli kitabımda uzun uzun söz etmediğimden. Sadece, “çelik raf üreticileri” arasında anmışım. O kadar… Lütfen, bu yazımı, kitabıma ek kabul edin.
***
Yine kitabı okuyunca, “tam bir burjuva!”, dedim. İnanın, Cömert Hocam ile, Kayseri’de burjuva var mı, hangi aileler burjuva, Muhabbetini çok yaparız. Çünkü burjuva, sanayinin, demokratikleşmenin, kültür değişimlerinin vs. dinamosudur. O nedenle, burjuvası olmayan bir kentte, bir ülkede hiçbir devrim olmaz. Mustafa Kemal Atatürk’ün sıkıntısı da bu noktadaydı ama o “başardı” fakat, maalesef gelinen son da ortada…
***
Murat Kantarcı’ya başarı, sağlık ve mutluluk dolu yıllar dilerim…