NEBAHAT ERDOĞAN

Tarih: 21.08.2025 15:34

KUL HAKKI…

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye’de kadın olmak gerçekten zor…

Kadına yönelik ayırımcılık, toplum zihniyetinde yatan cinsiyetçi algılar ve kadını “erkekten aşağı” görmeleri hak arama mücadelesini daha da zorlaştırıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı, bu zorluğa karşı, Cuma hutbelerinde, toplumda kadınların eşit haklarına negatif ayrımcılık niteliğini ortaya koyuyor.

Kadınların kılık kıyafet, bedenleri üzerinden yaptıkları fetvaların ardından, şimdide eşit miras hakkını “kul hakkı” diyerek haksız kazanç olarak nitelendirdi.

Kadınların kazanılmış hakları Anayasa’mızın 10 ve 41. maddesin açık bir şekilde belirtilmiştir. 

Her zaman olduğu gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı, kadınlara yönelik ayrımcı sözlerini sürekli olarak gündemde tutmaya devam ediyor.

Ve…

“15 Ağustos tarihli Cuma hutbesinde, kız çocuklarının Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır" dedi. 

Türk Medeni Kanunu’ndaki miras paylaşımına karşı “İslam miras hukukundaki ölçülere atıf yapıldı.”

Türk Medeni Kanunu ve Anayasamızın 10 ve 41. maddelerine yönelik bu girişimler “kul hakkı” denilerek Cumhuriyet’in eşit vatandaşlık ilkesini derinden sarsmaya yönelik davranışlardır.

NERDE KALDI EŞİTLİK İLKESİ?

Anayasamızın 10 ve 41. Maddeleri ile Türk Medeni Kanunu’nun miras paylaşımı hakkında ki maddeler;

-Türkiye’de yürürlükte olan Türk Medeni Kanunu’na göre, kız ve erkek çocuklar arasında miras açısından hiçbir fark yoktur. 

Tüm çocuklar eşit miras hakkına sahiptir.

Anayasamız da ise;

MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin kanun önünde eşittir.

MADDE 41-Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. 

Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.

Kaldı ki, şeriat isteyenlere, bu maddeleri ve eşitliği anlatmak, inanın deveye hendek atlatmaktan zordur.

Hemen hemen hergün işlenen kadın cinayetleri, şiddet, taciz, tecavüz kadın ile erkeğin eşit olmadığının düşünüldüğü bir zihniyette katlanarak arttığını görüyoruz ve toplum içerisinde büyük sorunlar neden olmaktadır.

ADIM ADIM BU NOKTAYA GELİNDİ…

Yasaların tam uygulanmadığı, bir gecede İstanbul sözleşmesinden çıkılması, suçluların cezasız kalmaları bu tür olayları da tetiklediği gün gibi ortada.

Atatürk’ün din ve devlet işlerini bir birinden ayırarak,dini bilgileri daha sağlıklı yaymak amacıyla kurduğu, Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye Cumhuriyeti ve Anayasaları tanımayarak, halkı kışkırtma yoluna girmiş, Cumhuriyet ve Laiklik ilkesini yıkmak için uğraş peşinde…

HANGİSİ KUL HAKKI…?

Nedir bu kadınlarla alıp veremediğiniz?!...

Ülkeyi bir Afganistan gibi Taliban yönetimine çevirmek isteyişiniz, varsa yoksa kadınlar üzerine vaazlar verişiniz, kadınları ikinci sınıfa koyuşunuz, dini sadece kadınlar üzerine yıkmanız bir Orta Doğu ülkesi olma özleminin sonuçları değil mi tüm bu adımlar?!... 

Cumhuriyetin ilan edildiğinden itibaren kadınlara verilmiş olan hakları geri almaya çalışmanız, baskı yaparak hedeflediğiniz düzeni getirebileceğinizi mi düşünüyorsunuz acaba?

Kadını sosyal hayattan çekmek, onları eve hapsetmek, hatta ve hatta 4. eş durumuna getirmek mi amacınız?

Türkiye’nin en büyük bütçeli kurumlarından birisi olarak dikkat ve her Cuma’da yardım minderleri seren Diyanet skandal konuşmalarını ve yönlendirmelerini her Cuma hutbesinde devam etmeye kararlı görünüyor.

Kadın bedeni üzerinden, din ve ahlak sömürüsü yaparak, halkı kışkırtmak kul hakkına girmiyor mu? 

Binlerce insan hac kurası beklerken, eşinin 8. kez hacı olması kul hakkına girmiyor mu?

Hacca giderken ütücü, çamaşırcı, ahçı dahi götürmek kul hakkına girmiyor mu?

Kendi başına ayrı bir hükümet havasını sürdüren Diyanet İşleri, saltanatı ve lüks yaşarken kul hakkına girdiğini hiç düşünmüyor mu?

Emekli, asgari ücretli çalışanlara düşük maaş vermek için enflasyon rakamlarıyla oynamak kul hakkına girmiyor mu?

Yolsuzluk, arsızlık, hırsızlık, faiz, adam kayırma, kopya çekme, torpil gibi konularda acaba Diyanet’in Cuma hutbesinde bu konu başlıklarını duydunuz mu? 

Atama bekleyen yüzlerce memur, işçi, öğretmen adayları varken, sahte diplomalı torpillileri yerleştirmek kul hakkına girmiyor mu?

Mülakatta yüksek puanlı adayları eleyip, kendi yakınlarını kurumlara yerleştirmek kul hakkına girmiyor mu?

Karnını zor doyuran vatandaşın ödediği vergilerle, lüks içinde yaşamak, lüks arabalara binmek kul hakkına girmiyor mu?

Diyanet’in 5 yıldızlı otellerde düzenlediği seminerler, konferanslar ve diğer sahih kenarlarındaki etkinlikler kul hakkına girmiyor mu? 

Bırakın Cuma hutbesinde kadına yönelik saçmalıklarınızı da, ülke ateş çemberi, hem halktan tasarruf dilenen, hem halkın sırtına yüklenen yeni vergiler ve bu vergilerle har vurup, harman savuran bir hükümet kul hakkına girmiyor mu.?

Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir ve bunu hiç kimse değiştiremez, kadınlarımıza hiç kimsenin ikinci sınıf insan muamelesi yapmaya ve kazanılmış haklarını da gasp etmeye hakkı yoktur. 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —