KADİR DAYIOĞLU

Tarih: 27.10.2025 11:59

CUMHURİYET VE ATATÜRK (2)

Facebook Twitter Linked-in

İlk yazımı okuyan Osman Sel Hocamız; “Atatürk’ün düşünce dünyasına etki edenlerden birisinin de Dr. Abdullah Cevdet olduğunu unutmamak gerekir”, dedi. Bu notu düştükten sonra, dönelim Prof. Dr. Rıdvan Akın Hocamızın yazısına. Alıntıya devam ediyorum: 

Mustafa Kemal’in düşünce dağarcığında yer alan diğer önemli isim, Ziya Gökalp’tir. Gökalp, “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” ve “Türkçülüğün Esasları” kitaplarının   yazarıdır.

Türkçülüğün Esaslarında medeniyet ve hars (uygarlık ve kültür) ayrımı yapar. Atatürk bu ayrımı   yapay bulur. Uygarlığı kültürden ayırmaz. Onunla Gökalp arasında ara kesiti Durkheim üzerinden kurmak daha doğrudur. Atatürk’ün Durkheim okumalarının devlet düşüncesi üzerinde etkili olduğunu kabul etmek gerekir. 

[Durkheim (1857-1917), Fransız filozofu. Sosyolojinin kurucularından. Durkheim'e göre toplumsal düzen ve dayanışma her şeyden önce gelmektedir. Toplumsal düzen ve dayanışma oluşturulabilmesi için ise işbölümü ve uzmanlaşma gerekmektedir. Sanayi toplumu ile insanlar belirli mesleklerde uzmanlaşmaya gitmeye başlamıştır.]

Kemal Atatürk’ün kendisi hakkında “Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir” dediğini unutmamak lazımdır. Atatürk, John Stuart Mill’in On Liberty (Hürriyet Üzerine) kitabının Fransızca versiyonunu okumuştur. [Mill, 19. yüzyıl İngiliz filozofu, ekonomisti; liberalizmin öncülerinden, ilk feministlerden.]

Hüseyin Cahit Yalçın, Leon Marblier’in “Vicdan Hürriyeti” ile Stuart Mill’in “Hürriyet Üzerine” kitaplarını (1924 ve 1927’de) çevirerek yayınlamış, imzalı birer kopyasını Mustafa Kemal’e hediye etmiştir. 1931’de yayınlanan “Vatandaş için Medeni Bilgiler” kitabının Hürriyet (Özgürlük) bölümünü şahsen kaleme aldığını da hatırlamakta yarar var. 

Mustafa Kemal H.G. Wells’in “The Outline of History” isimli kitabının Fransızca çevirisini okumuştur. Bu kitap 1920’lerin önemli bir kitabı olup, bir çok dile çevrilmiştir. Wells eserinde dünya tarihini ulusların tarihi değil insanlığın tarihi olarak yorumlamıştı. Nutukta bu esere atıflar vardır. Atatürk’ün çok önemsediği bu kitap, 1927’de Maarif Vekaleti tarafından “Cihan Tarihinin Umumi Hatları” adıyla yayınlanacaktır. 

[Wells, Nutuk’ta atıf yapılan tek İngiliz aydın. Wells, "bütün egemenlikler, tek bir egemenlik içinde eritilmezse, milliyetlerin üstünde bir güç yaratılmazsa dünya yok olacaktır" diyor ve "gerçek devlet, çağdaş hayat koşullarının bir zorunluk haline getirdiği dünya birleşik devletlerinden başka bir şey olamaz.", "Kuşku yoktur ki insanlar, kendi ortaya çıkardıkları şeyler altında ezilmek istemezlerse er geç birleşmek zorunda kalacaklardır."] diyor. Alıntı Nutuk’tan.

Mustafa Kemal, okuyan ve yazan devrimci bir devlet adamıdır. Kendi kişisel kitaplarının sayısı 4289’dur. Gazi’nin kitaplarla alakası bu sayı ile sınırlı kalmamıştır. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinden yararlandığını, kitaplar getirtip okuduğunu biliyoruz. Atatürk’ün temel ilgi alanlarının dil, tarih ve yaratılış olduğunu söyleyebiliriz. Çankaya’daki kitaplarının bir kısmı 1967’de Anıtkabir’e taşınmıştır. 

Mustafa Kemal’in hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri -hiç kuşkusuz- büyük zaferdir.  Yoksulluğa, parasızlığa, mühimmat ve lojistik eksikliğine, düşmanın sayı ve silah üstünlüğüne rağmen Türk milletini zafere ulaştırmıştır. 

TBMM Başkanı ve başkomutan olsa da koşulların ağır baskısı altındaydı. Bütün millet etrafında kenetlenmiş, her istediği tartışmasız kabul edilen bir başkumandan değildi. Birçok muhalifi hatta kendisine husumet besleyenler bile vardı. 

Bütün olumsuz koşullara rağmen Sakarya ve Başkomutanlık Meydan muharebelerini kazanmış, Türk milletinin “Halaskarı [kurtarıcısı] olmuştu. En sıkı muhalifleri bile kendisine teşekkür etmek zorunda kalmışlardı. İstanbul Hükümeti 10 Eylül 1922’de, bir zamanlar rütbelerini söktüğü, idama mahkum ettiği bu eski generaline “kumandan-ı besalet [yiğit komutan] hitabıyla bir tebrik telgrafı göndermek durumunda kalmıştı.  …

Mustafa Kemal önderliğini ve yenilmezliğini kanıtlamış, Meclis’te kendisine bağlı bir grup kurmuştu. Yeni dönemde, siyasal hareketini bir siyasi partiye dönüştüreceğinin ilk işaretini İzmit Basın Toplantısında vermişti.  Daha sonra partinin programı olan dokuz umdeyi açıklayacaktı. 

Mustafa Kemal’den artık köşesine çekilmesini isteyenler vardı. Mesela Halide Edip bunlardan biriydi.  Bu talebin arkasında iki neden vardı: birincisi, bazı siyasiler eski rejimin iadesini istiyordu. Bazıları da Mustafa Kemal karizmasının büyümesinden rahatsızdılar. Ama Mustafa Kemal bunlara aldırmaksızın kafasında sakladığı siyasi projeyi hayata geçirmeye koyuldu; artık yeterince güçlü olduğuna inanıyordu. Bu proje yeni bir toplum kurma projesiydi. 

Fakat Orduyu zafere ulaştırmak, kurtuluşu sağlamak başka şeydi, milleti toplumsal dönüşüme ikna etmek başka şeydi. İnsanlar kurtuluş için birçok şeye katlanmış, kilometrelerce gece gündüz cepheye mühimmat taşımış, çocuklar, gençler, askerler yaşamlarını kutsal savaşta yitirmişlerdi. Şimdi durum bambaşkaydı. 

Kurtuluş savaşında kendisine destek olan mütegallibenin nasıl tutucu güçler koalisyonuna dönüşebildiğini bizzat görmüştü. Arkasındaki desteğin kayıtsız şartsız bir destek olmadığının bilincindeydi. Dikkatli olmak, attığı her adımı yerinde ve zamanında atmak zorundaydı. 

Zaferi, kuruluşuna önderlik ettiği TBMM’nin meşruiyetine dayanarak kazanmıştı. Devrimi de ona dayanarak gerçekleştirecekti. Bir örgüte ihtiyacı vardı; bu bir siyasi partiydi. Bu düşüncesini ilk kez İstanbul’dan gelen gazetecilere İzmit Abdülaziz köşkünde açıklamıştı; partisinin adını da koydu: Halk Fırkası. Parti cumhuriyetten sonra Cumhuriyet Halk Fırkası adını alacaktı. Alıntıya yarın da devam edeceğiz.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —