Bugün sizlere, “ne olacak FB’nin hali!” türünden olmayan bir konuya değineceğim. İşverenden çalışana, oradan emekliye kadar geniş bir kesimi ilgilendiren bir konu…. “Ne olacak emeklinin hali?”, diyelim.
***
Derler ki; “her dört çalışana karşı emekli sayısı bir olmalı!”. Oysa biz de, “bir buçuk-iki çalışana karşı bir emekli var. O nedenle gelir az olduğundan emekli maaşları düşük oluyor!”. Bu, genel bir kabul ve özellikle iktidarlar bu kabule sığınırlar. Eeee… Vermek istemezsen, bin türlü bahane bulursunuz…
***
Bunun doğru bilinen yanlış olduğunu, Aziz Çelik Hocamız, BirGün’de ki yazısında, verilerle açıklamış (06.10.2025). Bilgiyi paylaşmak istedim… Mutlaka yazıyı okuyun…
***
“Ne zaman emekli aylıklarının düşüklüğü gündeme gelse, ne zaman emekli aylıklarının artması gerektiği söylense ‘kaynak yok, emekli sayısı çok’ iddiaları ortaya atılır. Emekli sayısının çokluğunun kanıtı olarak da ‘aktif-pasif’ dengesi olarak bilinen kaç çalışana bir emekli düştüğü oranı ortaya atılır”, diyor hocamız.
***
Devam ediyor; “Bu konudaki en meşhur iddia, uluslararası standartlara göre ‘dört çalışana bir emekli olması’ gerektiğidir. Gelişmiş ülkelerde, Avrupa ülkelerinde ‘dört çalışanın bir emekliyi finanse ediyor’ kalıp yargısı ileri sürülür. Çalışma bakanlarından kimi sosyal güvenlik yazarlarına, hatta bazı sendikacılara kadar bu iddia dillendirilir. Kamuoyunda ise bu iddia, ‘yerleşmiş bir kalıp yargıdır’.”
***
“Bu iddia, … yıllardan beri hükümetler tarafından sık sık tekrarlandı. 2008 sosyal güvenlik reformu sırasında çok sık tekrarlandı”, dedikten sonra, özellikle bunu tekrarlayan AK Partili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlarının ismini veriyor.
***
Kabaca şunu söylüyorlarmış: “Avrupa’da 4 çalışan bir emekliye bakıyor, bizde bu oran 1,7 civarında.” Hatırladınız değil mi? Ben anımsadım. Hatta, bu iddiayı, çok kez Köşeme de taşıdım, doğruymuş gibi.
***
Sonra, bunu köşelerinde tekrar eden, ulusal basında köşe yazanlardan örneklerle de açıklık getiriyor… “Gelişmiş ülkelerde 4 çalışan 1 emekliyi finanse ediyor” diye yazdılar diyerek örnekleri genişletiyor.
***
Çelik Hocamız, “İlginç olan, bu iddianın bazı sendikacılar tarafından da tekrarlanmasıdır. HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan da hazırladıkları ‘Emeklilik Sisteminin Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri Raporu’ ile ilgili düzenlediği basın toplantısında ‘4 çalışanın bir emekliyi finanse ettiği sistem en ideal bir sistemdir”, dediğini söylüyor.
***
İlave ediyor: “Kısa bir medya taramasıyla bu iddianın çok popüler olduğu görülecektir. Bu iddiaya sık olmamakla birlikte zaman zaman bazı akademik çalışmalarda da rastlanabiliyor. Vatandaş arasında hem ‘dörde bir’ hem de ‘emekli sayısı çok’ iddialarının yaygın bir kabul gördüğü adeta bir ‘şehir efsanesi’ olduğu görülecektir”, diyor.
***
Tabii, bizler kent ve ülke efsanelerine çok inandığımızdan, “doğru bilinen yanlışa” lara çok inandık. Kayseri Lisesi şehitleri; “gömülen uçaklar” gibi… Çalışma hayatını ilgilendiren bu olay, “genel kabul gören bir yanlışmış”. Durum öyle değilmiş. Verilen tablodan da anlaşıldığı gibi, “Avrupa ülkelerinde aktif-pasif oranı, yani çalışan emekli oranı ortalaması 2’nin altında”ymış. İyi mi?
***
Bunun aslı şöyleymiş: “Sosyal güvenliğin finansmanının sadece primli sistemlere dayandığı dönemde ve sosyal güvenlik sistemlerinin erken dönemlerinde ‘dört prim ödeyene bir emekli’ söz konusuy”muş.
***
Hocamız konuya biraz daha açıklık getiriyor, “Bu bir aktüeryal hesaptı. Yani, kaç kişinin ödediği primle bir emekli finanse edilebilir? Bir kuşaklararası dayanışma sistemi olan sosyal güvenlikte kuruluş aşamasında bu oran anlamlı ve uygulanabilirdi. Öte yandan sosyal güvenlik sistemlerinin erken aşamalarında ‘dörde bir’ oranı fiilen de mümkündü” diyor ve örnek veriyor.
***
“Çünkü sistem yeni kurulduğu için sigortalısı daha çok emeklisi neredeyse yoktu. Örneğin Türkiye’de aktif pasif oranı 1960’ta 24,3, 1970’te 9’du. 1980’de ise 3,5 oldu. Sistemin emekli vermeye başlaması, ömrün uzaması ve emekli sayısının artması nedeniyle olgun sosyal güvenlik sistemlerinde kuruluş aşamasında var olan aktüeryal dengenin sağlanması mümkün olmaktan çıktı.
***
Bu nedenle bu iddia tarihsel bir iddiadır, geçmişte kalmış bir orandır. Günümüzde ne Avrupa’da ne de ‘gelişmiş’ bir ülkede ‘dört çalışana bir emekli’ söz konusudur; … O nedenle günümüzdeki sosyal güvenlik sistemlerine primler dışında ciddi bir kamu katkısı yapılması zorunluluğu var”mış. Aktif/Pasif oranı AB ortalaması 1,5; Almanya’da 1,7; Fransa’da1,3; ülkemizde 1,6; İtalya’da 1,3; İspanya’da 1,6… Liste devam ediyor.
***
Temel soru şu. Bu süreçte, sosyal güvenlik primleri sırf “emeklilere” mi harcandı yoksa hükümetler, “sıfır maliyetle” finansman olarak mı kullandı. Mesela, emekli sandığı lüks otel yaptı. Oysa bu paralar, batıda olduğu gibi, “fonlansaydı”, “kartopu” misali artarak günümüze gelir, “emeklilere” de hakça ücret verilirdi.
***
Bu neye benziyor biliyor musunuz? Deprem için toplanan milyarların, amaç dışında, duble yollara kullanılması GİBİ… Bilemem anlatabildim mi?