Yılın üçüncü çeyreğinde (Temmuz-Eylül, 2025) yüzde 3,7 büyümüşüz. TÜİK böyle diyor… Tarım ve ihracat dışında tüm sektörler büyümüş… Tarımda ki küçülme çok dramatik, “gıda güvenliği” sorunu gündemde…
**
Üstadımız Mahfi Eğilmez, “Kendime Yazıları Blogunda (Aralık 01, 2025); “Yıllıklandırılmış bazda yüzde 3,7 oranında artış bizim potansiyel büyüme oranımız olan yüzde 4,9’a göre düşük olmakla birlikte dünyada büyüme hızlarının genel olarak düştüğü bir ortamda bu, iyi bir oran olarak kabul edilebilir”, diyor ama şu soruyu da sormadan beri duramıyor: “Büyüme buysa niçin şikâyet ediyorlar?”
**
Ve devam ediyor: “Büyümenin ayrıntılarına indiğimizde bazı kafa karıştıran unsurlar var. Geçen yılın üçüncü çeyreğine göre neler olduğunu bir tabloyla açıklıyor.” Biz de alıntı yapalım:
**
- Tabloya göre tarım sektörü hariç bütün sektörler büyümüş. Tek kaybeden, üstelik de yüzde 12,7 gibi ciddi bir oranla, tarım sektörü olmuş. Tarım sektöründeki bu olumsuz gidişin maliyeti giderek ağırlaşıyor, ileride daha da ağır olacak.
**
- Finans ve sigorta faaliyetleri, bilgi ve iletişim faaliyetleri gibi alanlardaki büyüme bu sektörlerdeki talebe ve kârlara bakıldığında normal sonuçlar olarak görülüyor.
**
- İnşaat sektöründe ki büyüme oranları piyasada konuşulanlarla hiç bağdaşmıyor. İnşaat sektöründeki firmalar “satışların durduğundan” şikâyet ediyorlar. Oysa TÜİK’in konut satışları endeksi bu şikâyetlerin pek doğru olmadığını gösteriyordu. Burada da sonuç endeks bilgilerini doğrular şekilde çıkmış. İnşaat sektörü büyümede lokomotif olmaya devam etmiş.
**
- Benzer şikâyetler sanayi sektörü için de geçerli. Her kesimden sanayici, işlerinin kötüye gittiğinden, maliyetlerin çok yükseldiğinden ve yeterince kazanamamaktan şikâyet ediyor.
**
- Bu durumda eğer TÜİK’in hesaplamaları doğruysa inşaatçı ve sanayicilerin şikâyetleri haksız yok eğer onların şikâyetleri haklıysa TÜİK’in hesaplamaları sorunlu demektir. Bir başka deyişle ikisi birden doğru olamaz.
**
- GSYH’nin harcamalar yönünden durumuna baktığımızda bu yılın üçüncü çeyreğinde hane halkı nihai tüketiminin geçen yılın üçüncü çeyreğine göre yüzde 4,8 oranında arttığını görüyoruz.
**
Normal koşullarda bu artış anormal sayılmaz ama eğer dezenflasyon programı uygulanıyorsa bu artış bize hane halklarının dezenflasyona inanmadığını ve tüketime devam ettiğini gösteriyor. Özellikle de enflasyonun oldukça üzerinde reel faiz verildiği bir ortamda tüketimin bu şekilde artması beklentilerin kırılamadığının açık bir göstermesi olarak karşımızda duruyor.
**
- İhracat geçen yılın üçüncü çeyreğine göre yüzde 0,7 azalırken ithalat yüzde 4,3 artmış görünüyor. Bu da kur baskılamasının artık ihracatı iyice zorlamaya başladığını ve ithalatı teşvik ettiğini açık biçimde gösteriyor.
**
- İşgücü ödemeleri geçen yılın üçüncü çeyreğine göre yüzde 41,1 artmış görünmesine karşılık GSYH içindeki payı hiç değişmeden yüzde 35 olarak kalmış bulunuyor.
**
- Özetle söylemek gerekirse çevrede gördüğümüz, duyduğumuz yakınmalardan yalnızca ihracatçıların yakınmaları TÜİK verileriyle tutarlı görünüyor. Diğerleri kafa karıştırıcı yakınmalar ya da sonuçlar olarak duruyor.
**
Üstadımız, “özete”, neden tarım ve hayvancılığı, yakınanlar arasına eklememiş? Bilemiyorum.
Tabii, bir de kişi başına gelirimiz 18 bin dolar seviyesine ulaşmış. Bu çok sevindirici. Ülkemizde hane halkı 3,3 kişi… Bu durumda, bir haneye yılda yaklaşık 60 bin dolar giriyor. Bu paraya erişebilen kaç kişi var? Olanlar el kaldırsın.
**
O zaman temel soru şu: Bu para ya da büyümeden aslan payını alan kesim kim ya da kimler? Bu bizi, “gelir dağılımına” götürüyor. Gelir dağılımı analizi mesela, yüzde 5’lik dilimlere göre, yapılmadan ülkenin ne halde olduğunu bilemezsiniz.
**
Uzun lafın kısası; büyüdük ama nasıl? TÜİK verilerine göre, kimse ağlayıp, sızlanmasın, “ah vah!” demesin.