KADİR DAYIOĞLU

Tarih: 18.12.2025 12:12

BÜYÜDÜK AMA “NE PAHASINA!”

Facebook Twitter Linked-in

Üstadımız Mahfi Eğilmez, “ne pahasına” büyüdüğümüzü, özet bir biçimde yapmış, “Kendime Yazılar” bologunda. Tarih, 14 Aralık 2025

**

Bakalım “ne pahasına” büyümüşüz. GSYH 2002 yılının sonunda 238 milyar dolardı, 2024 sonunda 1.358 milyar dolara ulaştı. Aynı şekilde 2002 sonunda 3.616 dolar olan kişi başına gelir 2024 sonunda 15.325 dolara yükseldi.

**

Demek ki 2002 yılına göre dolar cinsinden GSYH 5,7 kat, kişi başına gelir de 4,2 kat artmış.

**

Verilere ilk bakışta son 22 yılda önemli bir ekonomik başarı yakalanmış gibi görünüyor. İktisatçı olmayanlar ya da “bu nasıl oldu” sorusunu merak etmeyenler için bu başarıya bakıp geçmek, hatta mutlu olmak mümkündür.

**

İktisatçılar ve bunun nasıl olduğunu merak edenler bu görünümün ardında neler olduğuna bakarlar ve bu başarının ne pahasına gerçekleştiğini araştırmaya başlarlar. Bu tür bir araştırmada yapılacak ilk şey “büyümeyi destekleyecek güçlerde bu dönemde eskisine göre bir değişiklik var mı yok mu” sorusuna yanıt aramaktır.

**

Bu güçler neler olabilir? Bu sorunun yanıtı ülkelerin durumuna göre değişir. Türkiye özelinde borçlanma, özelleştirme ve kur düzeyi en önemli güçler olarak öne çıkıyor. O halde onlara bir göz atalım.

**

Türkiye’nin dış borç stoku 2002 yılsonunda 132 milyar dolardı. Bu stok 2024 yılsonunda 518 milyar dolara yükseldi. Demek ki bu 22 yıllık dönemde dış borç stokumuz 3,9 kat artmış.

**

Merkezi yönetimin iç borç stoku 2002 yılında 75 milyar dolar iken 2024 yılında 141 milyar dolara yükselmiş. Buna göre iç borçlanmada 1,9 kat artış gerçeklemiş.

**

Bu borç artışlarına ek olarak 2002 yılına kadar özelleştirmelerden toplam 9 milyar dolarlık gelir sağlanmışken 2002 – 2024 arasındaki 22 yılda 68 milyar dolarlık özelleştirme geliri elde edilmiş. Bir başka ifadeyle özelleştirme gelirleri önceki döneme göre 7,6 kat artmış.

**

Bu görünürdeki başarı “ne pahasına elde edildi” sorusunun yanıtı borçlanma artışı ve özelleştirme gelirlerinin katkılarını vurgulamakla bitmiyor. GSYH’nin hesaplanma şekline de bakmak gerekiyor.

Önce dolar kuru için bir tespit yapalım: Türkiye, iki yolla dolar kurunu baskılıyor:

**

(1) Merkez Bankası piyasaya dolar satıyor ve dolar bollaştığı için kur düşüyor.

(2) Türk Lirası faizinin yüksekliği ve kurun enflasyondan daha az artması sonucu olarak insanlar dolarlarını bozdurup Türk Lirasına geçiyor ve bunun sonucu olarak dolar bollaşınca kur yükselmiyor. Böylece karşımıza yüksek enflasyonlu düşük kurlu bir yapı çıkıyor.

**

Üstadımız, anlatıyor, anlatıyor. Gelişmekte olan ülkelerden örnekler veriyor. Mesela, 2002’de kişi başına gelir Çin’de 1.157 dolardan, 2024’te 13.314 dolara çıkmış. Benzeri şekilde Romanya’da 2.108 dolardan 20.210 dolara, Slovakya’da 4.629 dolardan 26.127 dolara, Bulgaristan’da 2.091 dolardan 17.435 dolara; bizde ise 3.616 dolardan 15.325 dolara yükselmiş.

**

Sonunda özetle şu vurucu tespiti yapıyor:

**

Türkiye’nin, borçlanmayı artırarak, varlıkları satarak (özelleştirme), kuru baskılayarak sağladığı GSYH ve kişi başına gelir artışının gelişmekte olan ülkelerin durumuyla karşılaştırıldığında hiç de öyle parlak bir başarı olmadığını gösteriyor.

**

Özetle söylemek gerekirse, ilk bakışta başarılı görünen son 22 yılın GSYH ve kişi başına gelir artışının gerçekte;

-  varlık satışlarından

-  borçlanma artışından sağlanan kaynaklarla

- dolar kurunun enflasyon kadar yükselmemesini sağlayacak şekilde baskılanması sonucu gelirlerin gerçeğe göre yüksek gösterilmesiyle elde edilmiş bir artış olduğu ortaya çıkıyor.

**

Üstelik bu artış, benzer ülkelerin durumuyla karşılaştırıldığında bir başarı olarak nitelendirilmekten uzak görünüyor.

**

Gerçek ötesi bir düzen içindeyseniz ekonominiz de gerçek ötesi olur.

**

Yani anladığım kadarı ile, büyümemiz üretimden değil, “bizden önce bir şey yoktu denilen dönemden kalanları satmaktan”, iç ve dış borçlanmaktan, dolar kurunu baskılamaktan kaynaklanıyor. “Ne pahasına” büyüdüğümüzü anladık mı efendim?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —