Benlik ya da ego… Benlik kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK'ye göre benlik kelimesi anlamı şu şekilde verilmekte.
- Bir kimsenin öz varlığı, kişiliği, onu kendisi yapan şey, kendilik, şahsiyet
- Kendi kişiliğine önem verme, kişiliğini üstün görme, kibir, gurur
***
Biz bu yazımızda, ikinci satırda verilen anlamını kastedeceğiz. Benlik duygusunun yoğunlaştığı, yaygınlaştığı günlerden geçiyoruz... Burunlardan kıl aldırmıyorlar...
***
Hâşâ huzurdan her şeyin evveli de ahiri de kendileriymiş gibi bir ruh hali içindeler... Etrafındakiler de ayaklarını yere bastırmıyorlar; hiç ayık gezdirmiyorlar...
***
Adam, “Ben merkezli”; nefsini, put yapmış. Değme demagoglara taş çıkartacak cinsten... Varsa yoksa kendisi. Merhaba dediklerinden azami yarar sağlamayı; işi bitince de kaldırıp atmayı meslek edinmiş. Etrafınıza bir bakın bu türlerden çok görürsünüz.
***
Mevki, makam, şan, şöhret, servet karşısında yani “ İkbal meyhanesinde zafer sarhoşluğunauğrayanların”, sonunda düştükleri durumu anlatan şu dizeler, umarım kulaklarımıza küpe
olur... Dizeler, Urfalı ünlü şairNâbi’nin… Çok kez verdim, kulaklara küpe olması dileğiyle…
“Bağ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz.
Neşatın da gamın da rüzigârın görmüşüz.
Çok da mağrur olma kim meyhâne-i ikbalde,
Biz hezâran mest-i mağrûrunhumârun görmüşüz.”
***
Meraklısı için küçük bir not: Bağ-ı dehr, dünya; Hazan ve bahar, malum; Neşat, sevinç; Hezarân, binlerce; Humar, sarhoş anlamlarına geliyor. Yine bu dizeleri merhum Bekir Sıtkı Sezgin hüseyni makamında bestelemiş. Çok güzel bir hikaye… Hikayesini, umarım, Tuncer Erten Hocamız not olarak düşer…
***
Bir de ortada dolaşan, “ayıpları ortaya seren”, insanların mutsuzluğu üzerine mutluluğunu kuran “dellal” tipler var... Bunlara da çok rastlarsınız etrafınızda... Bu tipler hep aklıma, Şeyhülislam Mehmet Bahâi Efendi’nin ünlü dörtlüğünü getirir:
“Gam değil, ayıbımızı söylese dâima’dâ
Kâiliz hak söze biz gerçi Bahâi amma
Bize mülhid diyenin kendinde iman olsa,
Putuma dahleden bâriMüselman olsa.”
***
Yukardaki dizelerin yaklaşık anlamı şöyle: “Düşmanlarımızın ayıbımızı sürekli söylemeleri, bizim için dert değil. Bahâiyiz hak söze inanmışızdır. Ama bize dinden çıkmış diyende biraz iman olsa; putuma karışan da bari müslüman olsa.”
***
İstanbul Boğazı’nda ve yoğurdu ile ünlü Kanlıca’nın eski adı Bahâi Koyu’ymuş. Ve Hazretin burada bir yalısı varmış... Bunu da yine meraklısı için bir not olarak düştüm...
***
İsterseniz her dönem de çok çok azınlıkta olan bir tip ile nokta koyalım... Bu tipin tanımını da NiyazîMısrî Hazretleri yapmış:
Derman arardım derdime derdim bana derman imiş
Burhân arardım aslıma aslım bana burhân imiş
Sağ u solum gözler idim dost yüzünü görsem deyü
Ben taşrada arar idim ol cân içinde cân imiş
***
Evet… Rahmetli Fethi Abi’nin (Gemuhluoğlu) dediği gibi; “t(d)ellak” olmamak lazım. Biliyorsunuz, “tellaklar” fazla bahşiş alabilmek işin sırtındaki kiri, omuzundan aşırıp gözünün önüne serer. “T(d)ellal” olmamak lazım, yine bildiğiniz gibi o da çığırtkanlık yapar, laf taşır. “Ayıpları örtücü” yani “settarüluyub” olmak lazım.
***
Her şeye “dost” olmak lazım; ama politika ve politikacı ile değil… Siyasi ile “arkadaş” ol ama “dost” olma…
***
Tabii, kendine de“dost” olmak esastır. Bir insan kendine “dost” değilse, kendisi ile “barışık” değilse kimse ile “dost” ve “barışık” olamaz… Bu tipleri de çok görürüz etrafımızda…
***
Peki, böyle olabilir miyiz, böyle bir hali yaşayabilir miyiz?
Sizi bilmem ama ben olamam!..
Zira,“kol gibi egom” var…
***
Namık Kemal'in, Hürriyet Kasidesi'nden, çok ünlü, çok bilinen ikilikle tatlıya bağlayalım.
Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten
Anlamı şöyle veriliyor, antolojilerde. “Dünyada zalimin yardımcısı, aşağılık kimselerdir; insafsız avcıya hizmetten zevk alan ancak köpektir.”
***
Demek ki, “insafsız avcıya” da hizmet etmemek gerekirmiş…