Meslektaşımız Azim Deniz ile OSB eski Başkanı Ahmet Hasyüncü arasında bir tartışma patlak verdi…
Dün Sayın Ahmet Hasyüncü üç mahalli gazetemize tam sayfa bir ilan verdi…
Ben şahsen, “KAMUOYUNA DUYURU” başlığıyla verilen ilanda dile getirilen bazı hususlara takıldım kaldım…
Yoksa kim haklı kim haksız onun tartışmasında değilim…
Özellikle de, “FABRİKA YENİ CAMİ YANINA KURULDU” şeklinde ki sözlere…
Cidden öyle mi değil mi?
Çünkü bu şehir de bu konuyla ilgili en çok yorum yapanlardan biri de benim…
O nedenle, “CAMİ YANINDAKİ ARSAYA kurmuş olduğumuz Taşyünü Tesisini Belçikalılara satarak yabancı yatırımcıyı şehrimize ve ülkemize kazandırdık” denilince kendi kendime bir tebessümde bulunarak, “CAMİ YANINDAKİ ARSAYA” mı demeden edemedim…
Madem bir vesileyle tekrar bu konu gündeme geldi gelin bu hikayeye şöyle bir açıklık kazandıralım…
O nedenle işi başından almakta yarar var…
Belki inşaat sektöründe olanlar daha iyi hatırlayacaklar…
O tarihler de yangın yönetmeliğinde sürpriz bir değişikliğe gidildi…
Yapılan yeni düzenlemeyle binalara yalıtım mecburiyeti getirildi… Eskiden binalar da yalıtım için strafor kullanılırdı…
Yeni düzenlemeyle strafor yerine taşyünü kullanma mecburiyeti getirildi…
Tam da o sıralarda Sayın Hasyüncü’nün yönetim kurulu başkanı olduğu Beşler Tekstil bu alanda yatırıma yöneldi…
İyi mi yaptılar?
Elbette kendi açılarından müthiş bir atılım yaptılar…
Ya yapılan yeni düzenlemeyi erken haber aldılar ya da uyanık davrandılar…
Hatta eminim ki birçoğumuz gayet iyi hatırlayacaktır, o günler de Kayseri sokaklarında, sanayiciler ve esnaflar arasında bile bu mesele çok konuşuldu…
“Helal olsun, Beşler Tekstile, sanki bu yönetmelik değişikliğini haber almışlar gibi bu alana yönelmiş!” diye ince espriler bile yapıldı…
Haber aldılar mı yoksa esnaflığın uyanıklığı gereği bu yeni yasal düzenlemeye göre kendilerini mi hazırladılar bilemeyiz. Ama bu yeni yasal düzenlemeye göre yatırıma yöneldiler diye de suçlayacak değiliz elbette!
Lafı uzatmayım, gelelim yatırıma…
Yanılmıyorsam sene 2005’ti…
Sayın Hasyüncü o tarihlerde, mevcut OSB’nin arsası yetmediği ve arsa fiyatları had düzeye çıktığı için OSB’ye yeni bir genişleme alanı ekleme gayreti içindeydi…
Bizler de o günler de seçilen yeni genişleme alanının bataklık olduğu, bu nedenle zeminin sağlıklı olmaması nedeniyle buraya yapılacak sanayi tesislerinin sıkıntıya düşebileceğini, ayrıca yeni genişleme alanının başta kuşlar olmak üzere diğer canlı türlerinin yok olmasına sebebiyet vereceğini söyledik durduk…
Ama Sayın Hasyüncü dinlemedi ve inatla o araziyi beş bakanlıktan bir bakanlığın vermiş olduğu olumsuz rapora rağmen OSB’ye genişleme sahası olarak dahil ettirdi…
İyi mi oldu kötü mü oldu onu zaman gösterecek…
Geride bıraktığımız zaman dilimi iyi mi yoksa kötü mü oldu onun cevabını bulabileceğimiz bir zaman dilimi değil…
İşte o genişleme alanı sanayicilere bir bir tahsis edilirken, 24. Caddede bulunan 130 bin metrekarelik arsa zaman zaman taliplileri olmasına rağmen kimseye verilmedi...
Adeta o arsa uykuya yatırıldı…
Soranlara da:
“Orası planda cami alanı ve park yeri olarak geçiyor!” dendi ve öylece o arsa adeta unutturuldu…
Ne zamana kadar?
Hasyüncü ve dolayısıyla Beşler Tekstil orayı almaya niyetlenene dek…
Şimdi tam da yeri gelmişken şu soruyu sormak istiyorum:
Sayın Hasyüncü, 24. Caddede ki 130 metrekarelik o arsa Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda ki plana göre cami alanı ve park olarak geçiyor muydu geçmiyor muydu?
Siz talip olmadan kısa bir süre önce 130 bin metrekarelik alanın 80 bin metrekaresi sanayi alanına dönüştürüldü mü dönüştürülmedi mi?
Bırakın lütfen cami cemaati gelince arabalarını rahatlıkla parketsin, park sorunu olmasın diye camiye 24. Caddeyi bıraktık biz arka tarafta ki 20. caddeye fabrikamızı inşa ettik şeklinde ki sözleri…
130 bin metrekarenin 80 bin metrekaresi Beşler Tekstil’e tahsis yoluyla verilerken geriye cami için 25 bin metrekare diğer kalan 25 bin metrekarede iş merkezi, yani sanayi alanı olarak kaldı…
Yeşil alan, yani park ne oldu?
Gümledi, uçtu gitti!
Cami ne oldu?
25 bin metrekareye sığdırıldı…
Sayın Ahmet Hasyüncü’nün oğlu Harun Hasyüncü’den dolaylı yoldan bu konu da bilgi aldım…
Harun Hasyüncü, cami yerinin değişip değişmediğine ilişkin iddialara şu cevabı verdi:
“44 TL/m2 alınan Ravaber’in 80.000 m2 arsası 24. Ana cadde üzerindeydi ve aynı parselin arka kısmında 50.000 m2 ilk sosyal alan vardı ve oraya cami yapılacaktı. Cami girişi 20. cadde üzerindeydi ve bu cadde 12 metre genişliğindedir. Buraya yapılacak camide Anadolu’nun en büyük camilerinden biri olacaktı.
O zamanın OSB Başkanı Ahmet Hasyüncü ekseriyetle Cuma namazı kılınacak camide araç ve insan yoğunluğu olacağı ve trafiğin sıkışacağı için çözüm geliştirdi.
Ana cadde (24.cadde) üzerinde yer alan Ravaber arsası 20. Cadde üzerine taşınarak cami OSB’nin en geniş caddesi olan 24. Cadde üzerine taşındı.
Bugün Fevzi Mercan camisinin yeri belli, Ravaber Fabrikası’nın da... Tam tersi durum olması kimin zararına olurdu? Bu söylenenlerin aksini iddia eden her kişiyle her platformda tartışmaya hazırım.
Herkes vicdanına danışsın; Fark verip ana cadde üzerinde satın aldığın arsayı bırakıp arka caddeye kim taşınabilir? Ama bu ince düşünce Hasyüncü cami arsasına fabrika yapıp bunu da Belçikalılara sattı diye haber oldu.
Kimse bilmese bile bunu Allah biliyor, o da Ahmet Hasyüncü’ye yeter.”
Açıklama böyle…
Anladığım kadarıyla genç Hasyüncü’de bu işi öğrenmiş…
O arsa satılırken sanki babası Ahmet Hasyüncü OSB Başkanı değilmiş gibi anlatıyor…
Arsa almaya karar veren de Beşler Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı baba Ahmet Hasyüncü (Tabii ortaklarının da oluruyla!), arsayı satanda OSB Başkanı Ahmet Hasyüncü…
O nedenle fiyat bakımından OSB Yönetimine sitemlendik türü ifade biraz havada kalıyor gibi Harun kardeş!
Burada ilginç bir manzara var…
24. Cadde ile 20. Cadde kesişiyor…
Yani o cadde köşelikli… Caddenin kesiştiği cephenin bir tarafı 20. Caddeye diğer tarafı da 24.Caddeye dönük…
Dolayısıyla neyi ne tarafa kaydırdınız?
Haa Allah var iyi bir şey yaptınız caminin kapısını 24. caddeye verdiniz ve kurduğunuz fabrikayı arkaya kaydırdınız…
İyi mi oldu? Cami açısından elbette iyi oldu…
Bence bunu da bilinçli olarak yaptınız…
Gelecek tepkileri dikkate alarak zekice fabrikayı arkaya çektiniz…
Ama öyle ya da böyle ne fark eder, daha önce cami ve park yeri olarak imar planına işlenen 130 bin metrekarenin planı değişti mi değişmedi mi?
Bunun 80 bin metrekaresi Beşler Tekstil Fabrikası’na tahsis edildi mi edilmedi mi?
Geriye kalan 25 bin metrekareye cami inşa edildi mi edilmedi mi? Diğer kalan 25 bin metrekarede sanayi alanı olarak plana işlendi mi işlenmedi mi?
Önemli olan 130 bin metrekarelik cami ve park alanının, değiştirilerek 80 bin metrekaresine Beşler Tekstil Fabrikası’nın taşyünü tesisinin inşa edilip edilmediği…
Gerisi fasa-fiso!
Sonra Allah aşkına OSB’nin orta yerine böyle bir fabrika inşa edilir mi?
Siz gidin o bakanlığın olumsuz raporuna rağmen, bataklık ve başta kuşlar olmak üzere türlü türlü canlıların yaşadığı o alanı OSB genişleme sahasına dahil edin ve sonra da o arsaya en kirli atığı olan fabrikayı kurun…
Bakın Beşler Tekstil’in kurduğu ve daha sonra Belçikalılara 80 bin metrekarelik o alana kurulan fabrikada Erkilet’te ki o taş ocağından getirilen bazaltı türü küflü bir taş çıkarılıyor…
Ve o küflü taş Beşler Tekstil Fabrikası’nda kurulan özel kazanlar da yaklaşık 2 bin 200 derece sıcaklıkta eritiliyor…
Bu ısıya her kazan dayanmaz, erir gider, o nedenle Sayın Hasyüncü o fabrikaya özel kazanlar yaptırmış…
O kazanları kaynatmak ve o küflü taşı eritmek için tonlarca özel sıkıştırılmış kok kömürü gerekiyor…
(ATAKARBON, Beşler Tekstil’e hem Erkilet’te ki o taş ocağından çıkardığı o küflü taşı hem de o kazanları ısıtacak sıkıştırılmış kok kömürünü temin edecek, iyi iş doğrusu! ATAKARBON’da OSB’den ha bire arsa alacak… Gerçi o zaman aldığı arsaları bugünler de tek tek satmaya başladı diye duydum da! Neyse bu apayrı bir mevzu!)
Kömür bir taraftan o küflü taşın, isi-pası ve genzi yakan kokusu bir taraftan etrafı mahvediyor…
On dakika dayanana aşk olsun!
Gidin Allah aşkına o fabrikanın bulunduğu cadde ve kaldırımda şöyle bir yarım saat tur atın…
Eskiden daha beterdi… Hele hele o baca tam bir felaketti…
Belçikalılar aldıktan sonra epeyi ek yatırımlar yaptılar…
Bacası 32 veya 36 metre yüksekliğinde… İncesu’da yaptıkları ve 2021 yılında faaliyete geçmesi planlanan yeni fabrikanın da bacası da 52 metre civarında deniliyor… Üstelik o bacanın partikül tutucusu da varmış! 1. OSB Genişleme alanı içinde ki mevcut fabrika bacasının partikül tutucusu var mı yok mu emin değilim… Daha önce yoktu Belçikalılar alınca takıldı deniliyor ama doğrusu ne emin değilim…
Yoksa çok daha büyük felaket…
Tüm bunlar gözümün önüne gelince cami ve park alanının olduğu alana böylesine sıkıntılı bir fabrikanın inşa edilmesi doğrumuydu diye sormadan edemiyorum…
Daha ücra bir yerde kurulamaz mıydı?
Yazımızın son bölümün de Belçikalılara pazarlanması üzerinde de bir-kaç kelam etmek isterim…
Çünkü o duyuru da bu konu üzerinde de duruldu…
Sözkonusu duyuru da deniliyor ki;
“CAMİ YANINDAKİ ARSAYA kurmuş olduğumuz Taşyünü Tesisini Belçikalılara satarak yabancı yatırımcıyı şehrimize ve ülkemize kazandırdık. Buradan elde edilen gelir nedeniyle öncelikle firmamız, daha sonra kar payı dağıtılan bütün ortaklarımız devletimize ciddi miktarda ayrı ayrı vergi ödediler. Yine elde edilen gelirle ekonomik ömrünü tamamlayan tekstil makinelerimizi yenileyerek en modern iplik tesisini faaliyete geçirerek ihracatı artırdık. Ayrıca firmamız İncesu Organize Sanayi Bölgesi’nde stratejik yatırım kapsamında TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK VE EN MODERN CAM ELYAF üretim tesisinin makine montaj çalışmalarına devam etmekte olup 2021 yılı içinde inşallah üretime geçilerek istihdama ve ihracata büyük katkı sağlayacaktır. NETİCEDE ALINAN BEDEL ŞEHİR VE ÜLKEYE KAZANDIRILMIŞ VE DUBAİ’YE AKTARILMAMIŞTIR.”
Caminin yanında ki arsa mıydı değlmiiydi, yukarı da izah ettik, tekrar o mevzuya dönmeye gerek yok, gelelim Beşler Tekstil adına kurulan fabrikanın satış ve satış sonrası sürece…
Beşler Tekstil cidden o tarihlerde duyuru da dile getirildiği gibi tekstil makineleri ekonomik ömrünü doldurmuş bir hayli de sıkıntı çekiyorlardı… Ortakları da makine parkını yenileme konusunda pek iştahlı değillerdi…
Kurdukları taşyünü fabrikasını Belçikalılara satınca hem ciddi bir gelir sahibi oldular hem de Beşler Tekstil Fabrikası’nda ki makineleri da yenilediler…
Allah var kim ne derse desin taşyünü fabrikasını da Belçikalılara iyi parayla verdiler…
Hala Belçika’nın koskoca Petro-kimya ve yalıtım fabrikası niye Anadolu’ya gelip ücra bir yerde bulunan böylesi bir fabrikaya niye bu kadar para döktü anlamış değilim…
O günlerde kamuoyuna yansıyan bilgiler doğru ise önce fabrikanın yüzde 50’sini 20 milyon Euro’ya sattılar… Sonra geri kalan yüzde 50’sini de bir 20 milyon Euro olmak üzere tamamını 40 milyon Euro’ya satmışlar…
Cidden öyle ise Allah bin bereket versin…
Sonuçta yurtdışından ülkeye bu kadar döviz girişi sağlanmış oldu…
Ahmet kazanmış, Mehmet kazanmış hiç önemli değil…
Hem Beşler Tekstil ortakları hem de ülke ekonomisi kazanmış oldu…
Bundan hepimizin haz duyması gerekiyor… Zaten bunu hiç kimse tartışma konusu bile etmiyor, etmez de!
O nedenle genç Harun Hasyüncü kardeşimiz, “Bizim beklentimiz eski fiyattan almaktı. Ancak Ahmet Hasyüncü yönetimi yeni arsa fiyatını 44 TL/m2 olarak belirledi. Bu o günün şartında çok yüksek rakamdı. OSB yönetimi eleştirildi. Ahmet Hasyüncü eleştirilere bu fiyattan ilk alan benim firmam diye cevap verdi” diye hayıflanmasın…
Ha… Bu arada yazımın sonunda bir denklem sorusu daha sorayım istedim…
Yazımın girişinde, yangın yönetmeliğinde yapılan değişikliği Hasyüncü ve ortakları önceden mi haber aldı yoksa zeki bir yatırımcı öngörüsüyle mi taşyünü alanında yatırımına yöneldiler diye sormuştum…
Doğrusu ben yıllardır bu sorunun cevabını bir türlü bulamadım…
Yazımın sonunda yeni bir soru daha sorayım istedim…
İlginçtir; yangın yönetmeliğinde yapılacak o değişiklikten hemen önce taşyünü yatırımına yönelen Hasyüncü ve ortakları daha sonra yeni bir yönetmelik değişikliğiyle artık 8. kata kadar strafor 8. kattan sonra taşyünü kullanılabileceği yönünde ki değişikliği haber adlılarda mı taşyünü fabrikasını satmaya karar verdiler. Yoksa ballı Belçika firması yüksek bir bedel ödemeyi taahhüt ettiği için mi o fabrikayı elden çıkardılar…
Ben yeterince düşündüm, bir cevap bulamadım, haydi bakalım biraz da bu denklemi siz düşünün…