Atatürk vefat etti. İsmet Paşa Cumhurbaşkanı oldu… İlk işi, Atatürk döneminde gözden düşen, kendisine çok yakın Dr. Refik Saydam’ı hükümeti kurmakla görevlendirdi. Saydam’ın da ilk sözü; “Bu ülkede A’dan Z’ye kadar her şey bozuk!” oldu.
***
Diğer ülkeleri bilmem ama “Tek Parti” döneminde söylenen bu sözü, günümüz “ileri demokrasisinde” söylemek oldukça zor. Zira; herkes “teflon tava”, üzerlerinde hiçbir şey durmuyor. “Alınan!” çok oluyor... Kimse üstüne “toz konsun”, istemiyor...
***
Bu memlekette, siyaset hariç, “tabu” olmayan meslek hemen hemen yok gibi... Hiçbirini eleştiremezsiniz... Aksi taktirde “kıyametler kopar!” Hatırlarsanız, “Bizimkiler” dizisinin ünlü kapıcısı Cafer yüzünden, cümle kapıcılar ayağa kalkmıştı... Bir keresinde de, “Hamam tellakları!” aynısını yapmıştı...
***
Bu nedenle siyasiler dışında herkesin mükemmel olduğu, ara sıra “imalat hatalarının!” çıktığı; “büyüklerinin” hiç hata yapmadığı bir toplumda, “Her şey A’dan Z’ye kadar bozuk!” demek mümkün değil. Büyüklerimize göre; “doğru da değil... İnsafsızlıktır...” da…
***
Ancak;
Bir ülkede her şey; “A’dan Z’ye kadar” nasıl görmek istiyorsanız kişi başına düşen milli gelire bakın, ülkeler arasında kaçıncı sırada? Gelir dağılımı nasıl? Mesela, dağılımın önemli ölçüsü “Gini Katsayısı” kaç?
***
Yine bu nedenle, bir ülkede doğan her bin çocuktan kaçı ölüyor? Eğitim harcamalarında, dünya sıralamasında kaçıncı? Eğitim çağına gelmiş ve/veya terk etmiş öğrenci sayısı kaç? Geniş tanımlı işsizlik ne kadar? Enflasyon sıralamasında dünyada ki yeri ne?
***
Bin kişiye düşen telefon internet aboneliğinde; bin kişiye düşen kişisel bilgisayar kullanımında kaçıncı sırada?
***
Mesela, internetin “kalitesi nasıl” Yine mesela, bakır kablolu internet şebekesi neredeyse kalmadı. Ama bizim Hisarcık’ta, Ketenlik Sokakta bakır kablolu hat hâlâ duruyor. Nedenini sorduğumuzda, “bir düşünelim!” diyor, TELEKOM. Düşünün bakalım!..
***
Dostumuz “halk filozofu” rahmetli Ömer Çolakoğlu’na bir şey söylediğiniz de; “Bir düşünelim!” derdi. Ondan mülhem, Hüseyin Hocamız da öyle demeye başladı; mesela, “kıymalı yaptırtayım!” dediğimde, “Bir düşünelim!” Anlaşılan; “fırınağzının gözü mü çıktı?” demek istiyor.
***
Ekonominin ne durumda olduğunu, görmek istiyorsanız, çarşı-pazara bakacaksınız… Tencere nasık kaynıyor ona da. Asgari ücrete, emekli maaşına da. İcra dosya sayısına, batak kredi miktarına da, kamu harcamaları içinde faiz yüküne de; tencerelerin nasıl kaynadığına da…
***
Mesela, hapishanelerin doluluk oranı nedir? Mahkemelerde bekleyen kaç dosya var? Öğrenciler kalacak yer bulabiliyor mu, çocuklar okula nasıl gidiyor?
***
Albert Camus’nun dediği gibi: ''bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakacaksınız.''
***
Ve nihayet; Milyon kişiye düşen AR-GE (Araştırma –geliştirme) elemanı sayısında ülkeler arasında kaçıncı sırada? İhracat içerisinde, “yüksek teknoloji” ürünü ne kadar? Hâkeza kadınların işgücüne katılımı da çok önemli.
***
Bu ülkede “her şeyin” ne durumda olduğunu, sorumluların verdiği brifinglerden öğrenenlerin sonuçta bu ülkenin ne durumda olduğunu bilmeleri mümkün değil...
***
Yürümeyen belediye başkanları yolların, binmeyenler otobüslerin durumunu bilemezler... Alış-verişini kendisi yapmayan ekonomi bakanları, mutfaktaki yangını nasıl bilsin? Çocuğunun tahsili ile bizzat ilgilenmeyen milli eğitim bakanları okulların, “iç acısı!” halini hissedemez...
***
Şu altın kuralı hiç unutmayın ve çerçevelettirin, herkesin görebileceği bir yere asın: “Bir zincirin taşıma kapasitesi, en zayıf halkasının taşıma gücü kadardır.”
***
Sözgelimi bankalar, istedikleri kadar çağdaş donanımlara, yetenekli elemanlara sahip olsun, verebilecekleri hizmetin kalitesi, internet hizmetinin kalitesi ile yakından ilgilidir.
***
Netice-i kelam yani sözün özü: Bu ülkede her şeyin ne durumda olduğunu bilmek isteyenler, çoğu zaman işlerini bizzat kendileri yapsınlar... Her şeyin “bozuk” ya da “mükemmel” olduğuna o zaman karar versinler... Makamında oturup, odacısına, özel kalemine özel işlerini havale edenler, düzenin nasıl işlediğini bilemez.