Değerli dostumuz, iş insanı, Tuncay Sergen uyarı, bilgi, eleştiri içeren bir mesaj göndermiş. Sonunda; “Demiryolu sevmemenin sebebini hep merak ederim. Belki cevaplarsınız”, demiş. Hemen bir açıklama yapayım; ben “demiryolu sevmeyenler” cümlesinden değilim. Ama irili ufaklı yerleşim birimleri arasında, cinsi ne olursa olsun, ulaşımın kolay ve güvenli olmasından yanayım.
***
Bu sağlanırsa, toplumda bir bütünleşme olur. Birlik ve beraberlik için de çok önemlidir. İzole durumdaki kırsal ve kent bağlanır. Ulaşım ve iletişim politikalarında, işin bu yanı göz ardı edilmemeli. O nedenle, Halil Rıfat Paşa’nın şu veciz sözünü çok benimserim: “Ulaşamadığın yer senin değildir.”
***
Ulaşım, kısa mesafeler için, en kolay ve en kısa zamanda karayolu ile mümkün. Elbette illeri, tren yolu ile bağlamak çok önemli ama topoğrafya elverdiği ölçüde… Yoksa, yüzü astarından pahalı olur. O nedenle, tercih, hislere, ideolojik davranışlara, “lobilerin” isteklerine göre yapılmamalı.
***
Ne demek istiyorum? Enerjide olduğu gibi, ulaşımda da, uluslararası lobilerin etkisi göz ardı edilmemeli. İmkanların, ekonominin, bilimin, ulusal stratejinin “optimal çözümü” devreye girmeli. Buna “mühendislik ekonomisi” de diyebiliriz. Olaylara hep böyle bakarım.
***
Tabii, Tuncay dostumuzun verdiği, “Sivas Cer atölyesinin” can çekişmesine bilgisine çok üzüldüm. Burası bir okul ve tarihtir. Yaşatmak lazım. Burasının işlevi ile ilgili, demiryolcu, Cer Atölyesi’nde uzun yıllar müdürlük yapan, Mak. Müh. Suat Hastorun abimizin izahına ihtiyacımız var.
***
Önce Sergen’in mesajını paylaşacağım, sonra bilgim çerçevesinde yanıt vermeye çalışacağım.
***
Kadir bey,
Değerli yazılarınızı zevkle takip ediyorum. Bilimsel, arkası dolu fikirlerinizi takdir ediyorum. “Neden hep karayolu“ sorusuna cevap bulamıyorum. Tren neden düşünülmüyor? Yapımı, bakımı, emniyeti, kapladığı arazi açısından avantajları var.
Avrupa’da, Rusya’da köylerin, fabrikaların içine kadar giren demiryolu bizde daha Antalya, Trabzon, Muğla, Bursa gibi trafiği çok olan büyük şehirlere bile gitmiyor.
Dokuz şehire hat gidiyor, gar binası var, ama tren seferi kaldırılmış. Mardin’e 30 yıldır tren gelmiyor (diğerleri, Hatay, Kütahya, Kırşehir, Çorum, Nevşehir, Niğde, Kilis, Bayburt,)
Kayseri’den Adana’ya günde bir sefer var. Adana’dan gelen tren 22:27 de Kayseri’ye ulaşıyor ve o tek sefer, geç saatte ulaşıyor. İstanbul’dan Konya’ya, Ankara’ya tren var, talep çok bilet bulunmuyor.
1927 de açılan Kayseri demiryolu yapımında çalışan bir yaşlı amca anlatmıştı. Yolu kazma kürekle hazırladık. Para yok, makine yok, ray yok, okumuş insan yok. Kışın rayları koyduğumuzda avcumuzun derisi rayların üzerinde kalırdı demişti.
Raylar Almanya’dan İskenderun veya Mersin Limanı’na gelip, oradan trenle Ulukışla’ya taşınırmış. Ulukışla’dan sonrası kağnıyla, Boğazköprü’ye gelirmiş.. O yoklukta, 3380 kilometre demiryolu yapılmış.
Şimdi, iş makinası var, para var, okumuş insan var. Karabük ray ihraç ediyor, makas fabrikası var Çankırı’da, Karabük birkaç yıldır tren tekeri yapıp ihraç ediyor. Vagon yapabiliyoruz ama demiryolu yapmıyoruz. Gittim gördüm, Sivas cer atölyesi de can çekişiyor. Ufak tefek fason iş dağıtıyor.
Cer atölyesi özenerek yapılmış. Şaşırtıcı güzel. Mimarisi bugünkü fabrikalara örnek olur. Zemin 20x20 cm gibi maun ağacıyla kaplanmış. Sebebi; Sivas’ın soğuğunda işçinin ayağı üşümesin diye. İkinci sebep, büyük döküm parçalar çok sert zemine indirilirse kırılmalar/çatlamalar olmasın diye. Gittiğimde maun ağaçları söküp beton yapıyorlardı.
En ekonomik, en güvenli olmasına ve imkan olmasına rağmen neden demiryolu yapmıyoruz? Demiryolu sevmemenin sebebini hep merak ederim. Belki cevaplarsınız.
Selam ve sevgilerimle
Tuncay Sergen
(Devam edeceğiz)