“Bu kirlenmiş dünyayı yaşanılır kılan nedir bilir misin?
‘İncinsen de incitme.’ diyen Hacı Bektaş Veli,
‘Yaradılanı sev, yaradandan ötürü.’ diyen Yunus'u,
‘Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir.’ diyen Hacı Bektaş Veli'si,
‘Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene’ diyen Pir Sultan Abdal'ı,
‘Beni hor görme gardaşım, sen altınsın da ben tunç muyum?’ diyen Veysel'i,
‘Kötü insanların türküleri yoktur.’ diyen Neşet Ertaş'ı,
‘Bütün aşklardan yücedir, insanın insanı sevmesi.’ diyen Mahsuni'si,
‘Sana düşman Bana düşman,
Düşünen insana düşman,
Vatan ki; Bu insanların evidir, sevgilim
Onlar vatana düşman.’ diyen Nazım'ı,
‘Çiçek gibi insanların kalbini kırdınız, bahçeleriniz bahar görmesin.’ diyen Ahmed Arif'i,
‘Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir Barıştır.’ diyen Yaşar Kemal'i
Var...
Yani bu kadim topraklarda kin ve nefret yeşermez.
Her şeye rağmen sevgi yeşerecektir...
Kardeşçe,...
Ah aynen Özdemir Asaf’ın dediği gibi ..
Acaba çok yağsa yağmur temizlenir mi bu kirli Dünya...
**
NE KADAR DA UZAK!
"Ah sırtım."
Bu söylem, adalet, ahlak ve vicdandan uzak, zamanımızda en doğru söylemdir.
Çünkü adaletsizlik, zulüm ve cehalet çok ileri ve güçlü ki bunlarla mücadele gerekir.
Bu da arkanın güçlü olmasına bağlıdır.
Umut; menzile ulaşmak için kullanıldığında, umut vaat edenlerin dahil her kesimle birlikte yarınlarında yok olmasına nedendir.
Ne olursa olsun umut üzerinden ümit vermemek gerekir.
Ya da verilen ümit gerçekleştirilmelidir.
Bu olmadığı zaman, tartışmak için gerekçeler aranır.
**
HAYAT KİME GÜZEL?!...
"Hayat zengine değil, hayattan zevk
almasını bilene güzeldir.
Boş oturup, boş işlerle uğraşmayın.
Çocuk sevindirin, yaşlıları ziyaret edin, insanlara gülümseyin.
Sokaktaki aç hayvanları besleyin.
Dolmuştaki öğrencinin ücretini ödeyin.
Güneşe buluta aya gülümseyin.
Her gün bir kaç şarkı dinleyin.
Şiir okuyun ruhunuzu besleyin.
Pencereye gelen kumrulara, güvercine
bir avuç kırıntı verin.
İç güzelliği yüzüne yansır insanın.
Deneyin ve sonra aynaya bakın."
Şu hayatı öyle bir yaşa ki,
kendi kendini alkışlayabilesin.
SOKRATES
**
HAYALLERİMİZ VE BİZ...
“Hayaller, yüksek bir binaya benzer.
Bu yükseklik kimisinde on metre, kimisinde yüzlerce, kimisinde ise bulutlara kadardır.
Çünkü hayallerin bir sınırı yoktur.
Gerçekler ise, bizi o binaya ulaştıracak merdivenlerdir.”
FATİH TUNCAY/KUM SAATİ KİTABINDAN
**
BİR RÜZGÂR ŞARKISI
Bir rüzgâr şarkısı sarmış sahili
Başımın üstünde sakız gibi bir gök.
Hava durgun, yaprak kıpırdamıyor
Deniz masmavi , kıyısı güzel.
Boşlukta köpük köpük deniz kuşları
Dalgalar yumuşak , ortalık sessiz.
Ve güneşten ısınmış çakıl taşları.
ATTİLA İLHAN
**
SABRIN SONU SELAMET...
Sadece Sabrın kadar güçlü, şükrün kadar olgunsundur bu hayatta.
Ve dua'ların kadar değerlisindir Allah katında.
Kuldan istemek ve kula yalvarmak senin değerini düşürürken,
ancak O'ndan istemek senin değerini artırır.
Rabb'im ne yarattığı kullarına muhtaç,
Ne de dualardan umudu muzu kesecek kadar eksik etmesin bizleri.
İmanı kuvvetli olanın imtihanı ağır olur...
İmtihanı ağır olanın ise ecri büyük olur...
Rabbim, dönüşü olmayan yollarla, halden anlamayan kullarla,
İçinize ağır gelecek yorgunluklarla imtihan etmesin sizleri,
Kalplerinizi doğruluktan, haktan ve hakikatten ayırmasın inşallah..
Yarının ne güzellikler getireceğini,
Allah'tan başkası bilemez.
Pes etme, bekle
**
18 AYDA UNUTULURSUN!
İnsan öldüğünde en yakınının, en sevdiğinin unutma süresi 18 aymış.
Yani 18 ay sonra acısı diner, sizi tatlı bir anı olarak anımsarmış.
Düşününce içim acıdı bir an ...
Değer verdiklerimin, çok sevdiklerimin,
"onlar olmadan asla olmaz" dediklerimin beni 18 ay sonra unutacak olması...
İyi bir iş, geniş bir ev, bir araba, emeklilik hayalleri, “hele şu da olsun rahatlayacağım” derken bir bakıyorsun hayatın sonuna gelmişsin.
Lakin bizim yaradılış sebebimiz araba, ev, bağ, bahçe değil ki...
Hiçbir değer üretmeden, iz bırakmadan yaşanan bir hayat 80 yıl değil de 800 yıl olsa ne yazar ki?
18 ay da unutulduktan sonra...
Yazık oluyor bize.
Çok ucuza gidiyoruz.
İnsanın yetiştirdiği öğrencileri olmalı, öğretmen olmasa bile...
Yazdığı bir kitabı olmalı en azından, ya da yazmaya niyetlendiği...
Tanımadığı, adını bile bilmediği insanlarda iz bırakmışlığı olmalı...
Birileri çevirmeli yolunu “Siz beni tanımazsınız ama ben sizi tanıyorum, siz benim hayatımı değiştirdiniz” demeli yıllar sonra...
İnsanlara selam vermekten korkmak şöyle dursun, tanımadığı onlarca insanın yüreğine dokunmalı, sohbet etmeli, dertleşmeli, arkadaş olmalı...
Velhasıl kelâm, eşyaya ve kula kul olmak değil, iyi ve verimli bir insan olmak önemli ...
Ah bu çok fazla dünya telaşesine dalmışlığımız yok mu... ?
**
UNUTULMAK!
Güle sormuşlar..
Seni yaşatan nedir?
''Beni sevenin sevgisi''
Seni ayakta tutan nedir?
''Beni sevenin sıcaklığı''
Seni bu kadar güzel yapan nedir?
"Beni sevenin seven gözle bakması ''
Neden sana ''gülüm'' diyorlar?
''Beni seven canından çok sevdiği için''
Peki sen nasıl ölürsün?
''Ne zaman sevdiğim beni unutursa
İşte ben o zaman ''ölürüm ..!'
**
George Orwell diyor ki;
Yok etmek sadece zorbaların ve cahillerin işidir.
Bir insan zekâsıyla yenemeyeceğini anladığı anda ya şiddete başvurur ya paranın gücüne.
Birisi sizinle aynı fikirde değil diye onu yok edemezsiniz.
Medeni ve erdem sahibi insanlar böyle yapmaz.
Dem ediyor insana dair George Orwell;
Sahtekarlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir.
Önemli olan yaşamak değildir, başarmak hiç değildir.
Önemli olan insan kalmayı bilmektir.
Belki de bir çocuğa en büyük acıları çektirmek onu kendisinden daha zengin çocukların gittiği okula göndermektir.
Oysa, nedendir bilinmez, kimsenin düşüncesini açıklamaya cesaret edemediği bir toplum çıkmıştı ortaya.
Her şey göründüğü gibi olsaydı, eline aldığın deniz suyu mavi olurdu.
**
Unutmayın;
Birileri arkanızdan konuşuyorsa,
onlardan öndesiniz demektir.
Herkesin bendeki değeri,
Kendi verdiği kadardır.
Kimi aklıma geldiğinde tebessüm olur,
dua ederim.
Kimi canımı sıkar,
Allah'a havale ederim...
