KADİR DAYIOĞLU


YİNE KAYSERİSPOR

İnanın, hiç yazmayacaktım... Gına getirdi, Kayserispor artık... Son maçta, kendi sahasında berabere kalıp; kapalı tribünden, “Yönetim İstifa!” sesleri üzerine, Başkan Ali Çamlı’nın tepkisi, neden oldu, yazıma.


İnanın, hiç yazmayacaktım... Gına getirdi, Kayserispor artık... Son maçta, kendi sahasında berabere kalıp; kapalı tribünden, “Yönetim İstifa!” sesleri üzerine, Başkan Ali Çamlı’nın tepkisi, neden oldu, yazıma.

***

Evet. Çok tekrarladığım bir gerçeği bir kez daha tekrarlıyorum;“Profesyonel bir olay, amatörlerce ve amatörce yönetilemez.”Biz de profesyonel sporun çıkmazı/açmazı bu. 

***

Zira; seyirci başarı, futbolcular başarı ve ödemelerinin zamanında yapılmasını ister. Yöneticilerde, bu iki istek arasında, tost gibidir. 

***

Hele hele futbolcular arasında, “vazgeçilmezler!” olur. Onlar bir yana, yöneticiler bir yana. İyi de kulis yaparlar, ahalinin içinde, kışkırtırlar taraftarı yönetime karşı. 1970’lerde, Kazancılar ağırlıklı, Cumhuriyet Mahallesi idi.

***

İnanır mısınız, “yılancı Mustafa” denilen bir futbolcumuz vardı. Seyirci, adeta “tapardı!”, ona. Yukarıda Allah var, müthiş topçuydu... Antrenörümüz de yılların Hocası Sabri Kiraz, Süphi VarerSabri Hoca ile araları iyi değildi. Sürekli, “hır!” çıkartırdı. Bazı deplasmana kafile ile gitmez, Murat 124 arabası ile gider. Maç sonucu ne olursa olsun, kafileden ayrılır, İstanbul’a giderdi.

***

Hiç unutmam bir gün, yönetime geldi;“Hoca gitmezse, kale çizgisinde ki topa vurup gol atmam!”, dedi, çekip gitti. Tehdit büyüktü… Düşündük, taşındık, Hoca’nın sözleşmesine son verdik. Yazısını da, o anda, futbolcular, statta idman yaparken, ben tebliğ etmiştim. Zarfı verip vermez kaçıp gitmiştim, utancımdan.

***

Mustafa ile Kaleci Rızkulah sürekli sorundu kulüpte. Bunu bir gün, rahmetli Gümüşkaynak’a anlattım. O da Ülker Gazetesi’nde yazmasın mı? Bunu okuyan, iki futbolcu, beni dövmeye gelmesin mi, Şirket’e… Yöneticiyim… Tesadüf bu ya, benim çocukluk arkadaşım, şoförümüz, Mustafa (Soyadını unuttum), üstüme geldiklerini görünce, bir “siktir çekti bunlara!”, “ikinizi de yere sererim!”, dedi.  Bunun üzerine, yelkenleri indirdiler, araya gürültüyü duyanlar da girince, çekip gittiler.

***

Ha. Beni dövseler ne olurdu? Bir şey olmazdı? Yönetim de onlardan olurdu, bana istifa etmek düşerdi.

***

Mutafa, inanılmaz delikanlıydı. “Müdürüm, senin için ölürüm!” derdi. Gözünü budaktan sakınmazdı. Yine arkadaşlarım, kendisi gibi delikanlı Alaattin İçme ve çok genç kaybettiğimiz Mehmet Yaman’ın da arkadaşı idi. Alaattin,İstanbul’a yerleşti. Hayatta mı? Bilmiyorum.

***

“Laf lafı açar!” derler ya, laf şuradan geldik… Çamlı Başkanın tepkisinden. Mealen şöyle:

“Çok biliyorlarsa babalarını getirsinler yönettirsinler burada! Bunu yapmaya çok hevesli değilim. 4 tane soysuz bağırdı diye de bu görev bırakılmaz. Onların hiçbiri Kayserispor taraftarı falan olamaz! “Yönetim istifa!” oldu? Hadi bırakalım. Var mı? Yönetecek misin? Biz nelerle uğraşıyoruz. Bu hafta futbolculara para ödeyeceğiz diye kendi çeklerimizi, ödemelerimizi yapmayıp, futbolculara para ödemeye çalışıyoruz. 4 tane zibidi çıkmış orada “yönetim istifa” diye bağırıyor. Getirin babanızı, yönettirin!”

***

Olmadı hocam, olmadı… “Yönetim istifa!”, diyenlere her şeyi deyin ama “soysuz” ve “zibidi” demeyin. Kulüp bir alt lige düşse bile çok yönetici bulur ama seyirci bulamaz. Ama ne kadar “dolmuşsanız!”, biran da infial ettiniz. Yine bu seyirci, sizden ve siz de bu seyirciden özür dileyecek olgunluktasınız. 

***

Biliyorum, profesyonel bir kulüpte, amatörce ve amatör olarak dolay değil. Ben de yetmişli yıllarda, beş yıla yakın yöneticilik yaptım. Ne olduğunu, yaşayarak öğrendim. “Bu iş bize göre değil” dedik, merhum Zeki Özbakkal ile bir daha yönetimlerde görev almadık.

***

Taraftarın beklentisi şampiyonluk; futbolcun beklentisi hem şampiyonluk ve hem de ödemelerin zamanında yapılması. Yöneticilik hele hele başkanlık bu ikisini optimize edebilmek. Çünkü para yok, hiç de olmadı. Şimdi de olmadığını sanıyorum.

***

Çoklarının bilmediği ya da unuttuğu bir anımı anlatacağım. Elektrik Şirketi’ndeyim, bir gün merhum Rifat Gönen aradı. İşçi Kredi Bankası’nın Genel Müdür idi… Kulübün de her şeyi. “Bankaya gel dedi!”Emir büyük yerdendi; “geliyorum abi!”, dedim.

***

Vardım ki, yöneticilerden, ikisi de merhum, Ali İhsan Varinli ve Mehmet Özsarıyıldız da orada. Bu arada, merhum Saadettin Kızıklı Amcamız da geldi. O da, Kayserispor hastasıydı…

***

Olay şu: Kayserispor-Gençlerbirliği maçında, Mehmet Bulduk müthiş bir top oynamış, bizim forvete kök söktürmüştü. Sonuca hatırlamıyorum… Seyircimiz, Bulduk’u ayakta alkışlamıştı. Artık, bizim için Bulduk, bir fenomendi.

***

Kendisi, babası Avni Ağa’nin takımı Güneşspor’dan kiralanmıştı, Gençlerbirliği’ne. O zaman, Güneşspor, futbolcu fabrikası idi, Ankara liselerinden futbolcu yetiştirir, kulüplere kiralardı. Sezon kapandı ama taraftarımız, Bulduk’u mutlaka transfer etmemizi istiyordu. Baskı çok fazlaydı, çevirdikleri yerde, Bulduk’u soruyorlardı, bizler. 

***

Rifat Abi de, bize, Ankara’ya gidip, ne pahasına olursa olsun, Bulduk’u almamızı istedi. Avni Ağa, Kayserili… Yıllar öncesi, Ankara’ya yerleşmiş. Bulduk Oteli’ni işletiyordu… Saadettin Amcada onun çok yakın arkadaşı… Transferde yardımcı olsun, diye çağrılmış. 

***

Uzatmayalım, bankanın kasasından, yol harçlığı aldık, üç yönetici ve Kızıklı Amca, Mehmet Abinin, (syetşınreno) arabası ile Ankara’ya vasıl olduk. Maltepe’de Anıt Otel’e yerleştik. Saadettin Amca, bir gün sonrası için Avni Ağa’dan randevu aldı. O akşam bizlere, vefakar ve cefakar Kebabçı Hilmi ile merhum Celal Sandal da katıldı. 

***

Neyse, uzatmayalım, sabah oldu, Avni Ağa ile buluştuk, otelinde… Pazarlık pazarlık… Derken bir fiyatta anlaştık ama transfer ayı gelmemişti henüz. Ya taraflar vazgeçerse, transferden. Ya biz almazsak, ya Avni Ağa vermezse!.. Kolayını bulduk, “bir milyon liralık şartı ceza koyduk!”, tutanak yaptık, cayan taraf ödeyecekti. Böylece anlaştık. 

***

Avni Ağa üç yöneticiden başkasının imzasını kabul etmedi. Biz de bastık, imzayı. Öyle ya, Rifat Abi, “ne pahasına olursa olsun, alıp geleceksiniz!”, demişti. Emir büyük ağadandı. Öğle üzeri, rahmetli Oktay Aktan’ın (Peco Arabası) ile, kafile halinde yola çıktık, Bulduk yanımızda… Görevi nedeniyle, Sandal, mecburen Ankara’da kaldı…

***

Akşama doğru, güneş batmadan Taş Pastanesi’ne vasıl olduk. Yöneticiler oradaydı, duyan taraftar da gelmiş. Bizler de, muzaffer komutan edası ile,“havamızı” bastık.

***

Bir milyon deyip geçmeyin dört ya da beş Renoya da kaliteli dört daire parası, attığımız imza. Olayları şunun için anlattım, kulübe yönetici olmak öyle kolay değil.