Hukuk adamı, AİHM eski yargıçlarından Rıza Türmen’in, Venedik Komisyonu’nun, ““Referandumlara İlişkin İyi Uygulama Raporuna (2007)” dayanarak kaleme aldığı referanduma ilişkin görüşlerinden yaptığım alıntıları sizlerle paylaşmaya devam ediyorum…
***
Bakınız, “AB Standartları” ya da “AB Standartlarında” bir Anayasa, öyle yenilir yutulur; hazmı kolay türden nesneler kümesi olmadığı gibi hele hele demokratik geleneği olmayan, “biat kültüründen” gelen ve hatta bu geleneği devam ettirmek isteyenlerin hazmı hiç mümkün değil…
***
Günümüz demokrasilerinde hakim olan temel görüş; “çoğunluğun” değil “çoğulculuğun” eğemen olmasıdır... Galiba bu karıştırılıyor, “411 oy herşeye kâdirdir!” mantığı ısıtılıp ısıtılıp önümüze sunuluyor... AKP ile benim anlaşamadığım nokta burası... Eğer bir ülkede, “çoğunluğun dediği olur” hükmünü eğemen kılmaya çalışırsanız, siyasal kaos da kaçınılmazdır...
***
İsterseniz “Rapor” ile devam edelim... “AB Standartlarının” nasıl bir demokrasi sunduğunu, sunmak istediğini açıkça görelim...
***
“Venedik Komisyonu raporunun bir bölümü referanduma sunulacak metne ilişkin. Venedik Komisyonu, metnin içerik bakımından bütünlüğe sahip olmasını, metnin maddeleri birbirleriyle bağlantılı değilse, oy verenin iradesini serbestçe açıklayabilmesi amacıyla, ayrı oylamalar yapılmasını, bu koşula uymayan metinlerin referanduma sunulmamasını öngörüyor.”
***
“Hükümet referandumda bir görüşü savunuyor olabilir. Ama hükümet, aynı zamanda, referandumda halkın iradesinin sandığa serbestçe yansıması için gereken önlemleri almakla yükümlü. Demokrasi kurallarına uygun bir referandum, hükümetin bu ikisi arasında bir denge kurabilmesine bağlı.”
***
“Türkiye’de yürütülen referandum süreci yukarıdaki ilkelerle hiçbir noktada uyuşmuyor. Kampanya gösteriyor ki, iktidarın amacı halkın iradesinin serbest bir biçimde açığa vurulması değil, halkın iradesini eğip bükerek, ne pahasına olursa olsun ‘evet’ oyu verilmesini sağlamak.”
***
Yanlış mı?
***
Sorun referanduma sunulan metinle başlıyor. Birbirleriyle yakından uzaktan hiçbir ilgisi olmayan maddeleri kapsayan metnin tek bir oya sunulması, halkın bazı maddelere “evet”, bazı maddelere “hayır” demesine olanak tanınmaması halk iradesine saygısızlık. Metnin içeriği bir yana, sadece halk iradesine bu saygısızlık “hayır” oyu vermek için yeterli.
***
Kampanyanın yürütülüş biçimi sorunları daha büyük boyutlara taşıyor. “Evet” demeyen kuruluşlar üzerinde türlü tehditler, baskılar yapılıyor. Sendikalara “bugün ‘evet’ demezseniz, yarın ‘huzurumuza’ geldiğinizde biz de suskun kalırız” deniyor.
***
Eşitlik ilkesi ile bağdaşmayan bir “evet” kampanyası yürütülüyor. Türkiye’nin taşı toprağı “evet”. Her yanda dev panolar. Işıklı, ışıksız. Daracık bir sokağa giriyorsunuz, karşınıza sokaktan büyük bir “evet” panosu çıkıyor. Gazete alıyorsunuz, arka sayfası baştan aşağı “evet”. İftar sofraları bile “evet” kampanyasının bir parçası.”
***
Bu kampanyanın parası nereden geliyor? Devlet olanakları kullanılıyor mu? Venedik Komisyonu’nun üzerinde durduğu saydamlık ilkesi bizim için pek geçerli değil anlaşılan.
***
Peki, “hayır” görüşü hakkında halka yeterli bilgi veriliyor mu? Örneğin hükümet, Venedik Komisyonu’nun tavsiye ettiği gibi, halka her iki görüşe eşit bir biçimde yer veren bilgilendirici bir broşür dağıtmayı düşünüyor mu?
***
Böyle bir niyet gözükmediği gibi, bir bakanımızın “hayır” diyenleri vatan haini ya da deli olarak nitelemesi de, hükümetin “hayır” diyenlere bakış açısını gösteriyor.
***
“Referandum bir demokrasi uygulaması. Bu nedenle halkın iradesinin serbestçe açıklanmasının güvence altına alınmasını, parti çıkarlarının üstünde tutabilmek gerekir. Oysa, Türkiye’deki referandum kampanyası demokrasimizin kalitesinin de bir göstergesi.”
***
Eveeet... Bu ülkenin özgür bir bireyi olma gayreti içerisinde olan ben, tüm olup bitenleri bile bile ne demem gerekir. Buyrun karar verin...