Utanç duymak, kendi yaptığı gayri insani yaşam biçiminden ziyade aile bireylerinin, maiyetinde çalışanların, siyasi ortaklarının ve iş ortaklarının yaptığı yanlışlardan dolayı bile utanan kişiler, onların hatalarını görmekten bile utanç duyabilmektir.
Onur kırıcı, ahlaka uymayan, yaşama hakkına kayıtsız kalarak gerekli tedbirleri almayan ve yasaları uygulamayan, yapılan yolsuzluklarda kendisini derinden ve temelden kusurlu hissetmeyen insanlar utanmayı ve utanç duymayı algılayamazlar.
Hangi alanda olduğu fark etmeksizin başarıyı ve kalkınmayı anında üstlenebiliyorsa, yapılan güzelliklerde kendisinin katkısı olduğunu düşünüyorsa, olumsuzluklara da, başarısızlıklara da ve telafisi mümkün olmayan kusurlara da kayıtsız kalmamalı, yapılan tüm kusurlardan dolayı özür diliyorum, sebep olanlardan utanç duyuyorum ve azlediyorum diyebilmelidir.
Bilindiği üzere utanmak veya utanç duymak çocukluktan başlayarak eğitim hayatının sonuna kadar ve nefes alıp verdiğiniz tüm alanlarda öğrenilmesi gereken yaşamsal gereksinimdir.
Utanç duymak çocukluğun geçtiği evden yani aileden başlayarak, okulda, askerlikte, iş hayatında, siyasi yaşamda ve sosyal hayatın vazgeçilmezi, hatta insan olmanın onuru olmalıdır.
Kendinize, ailenize, devlete veya yaşadığınız vatanınıza karşı görev ve sorumluluklarınızı yerine getirmiyorsanız, sorumluluğunuzda veya maiyetinizde ki insanlar görevlerini savsaklıyorsa, kendine çıkar ve menfaat sağlama çabası içerisindeyken göz yumuyorsanız, yolsuzluk yapanları adalete teslim etmek yerine korumanız altına alıyorsanız, bu grubun inancı, fikirleri, düşüncesi, yaşam biçimi bize uygun veya bize destek veriyor diyerek kamuda yaptığı talanları görmezden geliyorsanız, bence utanmak az kalır, utanç duyarak kimsenin yüzüne bakamayacak ve toplum içine çıkamayacak durumda olmalısınız.
Utanç duyma erdemine erişememiş insanlar ve yöneticiler toplum tarafından dışlanması gerekirken, daha çok ilgiye veya sevgiye mazhar oldukları sürece, toplumun diğer katmanları tarafından da örnek alınarak utanç duymamaya başlayacaklardır.
Üzülerek belirtmek zorundayım ki sadece utanmaktan utanç duyan insan sayısı sürekli artış göstermektedir.
Verdiği sözden rücu eden insan, dini çıkarları için alet eden hoca, sürekli parti değiştiren siyasetçi, hatalı imalat yapan üretici, halkın sağlığını hiçe sayan hastaneler, gözü doymayan zincir marketler, rant uğruna doğayı talan eden başkanlar, babasının çiftliği gibi at oynatan oda yöneticileri ve yüz kızartıcı suç işlemekten bile utanç duymayan asalakların varlığı kabul görmektedir.
Yalanın en büyüğünü söyleyerek, gerçeği çarpıtarak isteklerinin gerçekleşmesinde ve cezadan kaçarak mahir olmayı bile başarı olarak kabullenir.
Böylece kişi utanç ve suçluluk hissetmekten uzaklaşır, suçtan övgü ve gurur çıkartarak istediği hedefe ulaşma imkanı bulur. Kartalkaya da meydana gelen ve ülkemizi yasa boğan, şimdilik 79 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine sebebiyet veren yangın olayının sonucunda, sorumluluğu kabul etmeyen pişkinleri, sorumluluk sende bende kavgası yapan tüm sorumlular başta olmak üzere, olay sonrası duyarsız bir şekilde kayak yaparak eğlenen tatilcileri, yangını söndürmekle görevli ve görevsiz insanlara yiyecek ve içecek gibi yaşamsal gıda maddelerini parayla satan işletmeleri, kendini aklamaya çalışan tüm utanmazların ve geçmişte yaşanan tedbirsizlikleri kaza ve kadere bağlayarak bizlere reva gördükleri yaşam biçiminden dolayı, utanmayanlardan utanç duymaktayım.
“Denetlemekle görevli olduğun tesisin eksiklerini tespit etmek yerine, ye-iç, eğlen, bir de hediye paketi al. Cuma mesajı atmayı unutursan cehennemliksin.” Faruk Ergan