Bu gün 19 Kasım… 2025’e kırk gün kaldı… Seksenine giderek yaklaşıyoruz. “Seyre daldık gonce-i handânı bir ömür bitti” der gibi bir haldeyim…
***
“Yine mevsimler geçecek, yine yapraklar düşecek, giden gençliğimiz geri dönmeyecek!”Bu mevsimde Şekip Ayhan Özışık merhumun, nihavendi dilimden düşmez;“Yine hazan mevsimi geldi”.
***
Orhan Veli’nin; “Tarifsiz kederler içindeyim!” dizelerinde anlatmaya çalıştığı hal, bu olsa gerek…
***
Ama mevsimler geçse de, yine yapraklar düşse de, geleceğe umutla bakıyorum…
Yirmisindeki gibi zindeyim…
***
Umutlu olmak zorundayız, gelecek için. Zira bizler, birer “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!”,“Mutafa Kemal Türkiye’sinin birer ferdiyiz!”
***
O günün şartlarında hiç umudunu kaybetmeyen Mustafa Kemal önümüzde örnekken, bize ne oluyor? Biz ne diye umutsuz olacağız ki?
***
Büyük Atatürk, halkı yorgun, bitkin, umutsuz görünce ne diyordu Samsun’a çıkınca, Havza’ya gelince; “Konya ovasında, Torosların eteğinde, bir Yörük çadırında duman tütüyorsa, umudunuzu kesmeyin!”
***
Evet. Bu duman bittiği anda, zaten bitmişiz.
***
Bunu diyerek yola çıktı, devrimlerini yaptı… Bizlere, laik Cumhuriyeti kazandırdı. Harap ve bitap düşmüş “Anadolu Beylerbeyliğinde bağımsız bir Türk devleti kurdu!” Sonunda; “Ne mutlu Türk’üm diyene!”, dedi.
***
Ama bir başka şey daha dedi: “Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı, Ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafi ile, Atinin yüksek medeniyet ufkundan, yeni bir güneş gibi doğacaktır.”
***
“Fesli Kadir”den beslenenler, elbette rahatsızdı bu devrimden, bu değişim ve dönüşümden. Rahatsızlıklarının başlıca nedeni, “laik Cumhuriyet”… O gün de vardı; bugünde var. Olacak da… Ama laik ve demokratik “Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacak!”
***
Çatlasalar da patlasalar da “payidar kalacak!”… Bunda hiç şüphem yok. Sizin de şüpheniz olmasın. O nedenle, safları sıklaştıralım asla dağılmayalım.
***
Kaynağı kim olursa, kimden gelirse, günlük olaylar moralinizi bozmasın. Dargınlıkları, kırgınlıkları bir yana bırakalım. Yeter ki, “laik ve demokratik cumhuriyetin ipine sımsıkı sarılalım!”
***
İnanın, ne söylerseniz söyleyin laf anlamaz, söz dinlemez bunlar, nafile uğraşırsınız. Bozuk plak gibi, “camiler ahır yapıldı, Kur’an yasaklandı, camiler kapatıldı!” yalanın sürekli tekrarlarlar.
***
Ama bilmezler ki, o dönemde Kur’an meali, Kur’an tefsiri yapıldığını, hadis külliyatının ve “Şark Klasiklerinin”yayınlandığını, camilerin tamir ve tadilatı için, yokluklar içindeki bütçeden para ayrıldığını.
****
Yine bilmezler ki, tekkelerin, zaviyelerin, medreselerin ne halde olduğunu. Bunlar devlete, Osmanlı’dan beri sorun olmaya başlamış. Soruna neşter vurmaya kalkanlar, bazen kellelerinden olmuş. Mustafa Kemal ise, son darbeyi vurmuş. Hepsini kapatmış. Kapatmakta çare olmamış. Demokrat Parti iktidarıyla tekrar yeşermeye başladılar.
***
Tabii, bunu sokaktaki vatandaş dese, umursamam ama bir kamu görevlisi olup isminin başında prof. sıfatı bulunan birisi yaparsa, elbette art niyet ararım. Niyetini sorgularım.
***
Evet. Ne söylerseniz söyleyin, anlamaz bunlar. Zira,“kös dinlemişler!”, bildiklerini okurlar.