Bizim “Yıldız Grubu” paylaştı… Elk. Y. Müh. Mustafa Güneri arkadaşımız nereden aldı bilmiyorum. Belki de kendisi kaleme aldı. Hani adamın biri okey oynarken; “Terzilik dediğin ne ki, önü ile arkası kolu ile yakası!”
***
Hele hele hava taşıtları böyle değil, kara taşıtlarına benzemez. Zira, kara taşıtları artık, yüksek teknoloji sıralamasında, birkaç sıra geride. Ama adamlar savuruyor; o zaman buyrun yapın deme hakkımız var.
İğne dahi yapamayan; beşeri, nakit sermayenin, fiziki altyapının olmadığı, 1920’lerin Türkiye’sinde, “uçak yaptığımıza” (montaj demiyorum) inananların, “beşinci nesil uçak masalına” inanmaları da çok kolay. Bakan ne demişti; “Bizim öyle tabanımız var ki, aya dört şeritli otoyol yapacağız desek inanırlar!”
***
Yine unutmayalım hava taşıtı yapmak, kara taşıtı yapmaya benzemez. O nedenle verdim, “terzilik hikayesini” yazının girişinde.
***
1920’lere gitmeye gerek yok. On yıl önce (28 Mayıs 2015) Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün gerçekleşen tanıtım toplantısında TRJ 328 adı verilen yolcu uçağının 2019’da ilk uçuşunu gerçekleştireceğini belirtti. Davutoğlu, 32 kişilik bu uçağın dışında ayrıca 70 kişilik bir modelinin de üretileceğini kaydetti. Başbakan şunları söyledi: “Uçak tepeden tırnağa tamamen Türk mühendisliği ile üretilecek ve dünyada büyük yankı uyandıracak.”
***
Çok sevinmiş, müjdeyi de panolara asılan afişlerle, muhterem ahalimize de duyurulmuştu. Bu uçaklarla “dolmuş” yapılacak; “Haydi, bir-iki, kalkıyor, Himmet Dede, Kalaba, Topaklı, Mucur, Kırşehir!” seslerini duyacaktık. Tabii, hayal oldu. Boşuna dememişler, “izahı olmayanın mizahı olur!” Öyle ya, ortada ne 32 ve ne de 70 kişilik uçak var. Yok havada vızır-vızır uçuyorsa, bilgisizliğime, cehlime bağışlayın. Şimdi sırada “beşinci nesil uçak” söz konusu. Anlaşılan, meydanların yeni sloganı da bu olacak.
***
Bakınız, Güneri dostumuz ne diyor: Beşinci nesil masalı. Mesele uçak yapmakta değil, o ekosisteme* sahip olmakta...
***
Türkiye’de sık sık “5. nesil savaş uçağı yapıyoruz” cümlesini duyuyoruz. Fakat bu, sadece bir “uçak” meselesi değildir, bir ekosistem meselesidir. Çünkü “beşinci nesil” bir uçağı uçurmak, aslında milyonlarca satır yazılımı, binlerce mühendisi, yüzlerce tedarikçiyi ve on yıllık bir bilimsel birikimi aynı anda uçurmak demektir.
***
Asıl motor yazılım... F-35’in uçak içi yazılımı 8 milyondan fazla satır kod içeriyormuş.
***
Bu şu demek. Yalnızca bu kodun geliştirme ve test maliyeti 20 milyar doları aşıyor. ABD bu projede 18 yıl çalışmış ve 7.000’e yakın mühendis görev almış. Çünkü bu yazılım sadece uçağı değil, sensörleri, silah sistemlerini, radarları, hatta görünmezliği bile yönetiyor. Türkiye’nin tüm savunma bütçesi yaklaşık 17 milyar dolar. Yani sadece bir “blok güncelleme” parası kadar.
***
Neden ekosistem olmadan teknoloji olmaz? Motor, radar, kompozit malzeme, kaplama, kriptografi, veri güvenliği… Bunların her biri ayrı bir bilim dalı ve uzun bir tedarik zinciri istiyor. Bu zinciri kurmadan “yerli uçak” demek, evin temelini atmadan çatıya kiremit dizmeye benzer. Bu yüzden Avrupa ülkeleri bile artık “5. Nesli” hedeflemiyor, insansız, yapay zekâ destekli “6. Nesil” sistemlere yatırım yapıyor.
***
Çünkü 30 yıl sonra üreteceğiniz “5. nesil uçak”, dünya “8. Nesle” geçtiğinde demode kalır. Bu uçağı ABD, Rusya dışında yapan ülkelerden biri de Çin. Peki Çin nasıl yaptı? Kısayoldan. Siber bilgi akışı, veri sızıntısı, düşen Amerikan uçaklarının parçalarından öğrenilen teknolojiler… Ama en önemlisi, Çin’in dev finansal gücü ve sanayi disipliniydi. “Kopyalamak” bile “milyarlarca dolar” ve on yıllık test süreci gerektiriyor.
***
Peki Türkiye ne yapmalı? Benim bu konuda yaptığım araştırmalardan vardığım sonuç şu. “Beşinci nesil” uçak üretmek yerine, motor teknolojisi, aviyonik yazılım, radar ve sensör sistemleri gibi alanlarda uzmanlaşmalı.
***
Parça üreterek dünyaya satmak, gösteriş için tamamını yapmaya kalkışmaktan hem daha akıllıca hem daha sürdürülebilirdir. Ayrıca insansız hava araçlarında zaten önemli bir birikim var.
***
Buradan yürümek daha gerçekçi bir stratejidir. Bir uçağı imanla değil, mühendislikle uçurursunuz.Bir ülke onurunu propagandayla değil, sürdürülebilir akılla korur.
***
Günümüzde gerçek güç, gökyüzüne değil, altyapısına hâkim olmaktır.
***
Milletlerin gurura ihtiyacı var. Ama gurur, aklın hizmetkârı olmadıkça kolayca öfkeye, inada, kör propagandaya dönüşür. Uçan bir prototip elbette övünçtür, emeği geçen herkesin alın teridir, alkışlanır.
Fakat milli onurun en sağlam kaynağı, seçim arifesinde ne gösterdiğiniz değil, on yıl sonra hangi kalıcı kapasiteyi ayakta tuttuğunuzdur.
***
Beşinci nesil masalının cazibesi büyük, ama altına gireceğimiz fatura daha büyüktür. Gerçek güç, som altın gibi ağırdır. “Para, insan, zaman”. Üçünden birini eksik yazan ülkeler, “pist başında” bekler.
Üçünü de tamamlayanlarsa, zaten yalnız “uçak” yapmaz; gelecek yapar…
*) Ekosistemden kastı ne olduğunu anlayamadım. Hava taşıtlarının, sera gazı (karbon dioksit) salınımları kastediliyorsa. Tamam. Çünkü, atmosfere inanılmaz ölçüde karbon salgılıyorlar.
