Değerli okurlarım…
Bu hafta, Cumhuriyetin ilanının 101. Yılının bitimi ve bu nedenle de bu haftayı “Cumhuriyet Bayramı haftası” olarak kutlayacağız, etkinlikleri izleyeceğiz.
Hepimize bir kez daha kutlu olsun…
Bizim iki dini, dört milli bayramımız ve bir de yas günümüz var.
Dini bayramlarımızı eskisi gibi kutlayamıyoruz. Toplum, olanaklar ölçüsünde bu bayramları tatil günlerinden sayıp, günlerini kendilerine göre ayarlıyor, kutlamaları bir yana iteliyoruz.
Ne yazık ki dört milli bayramımızı da “Geçit törenine” indirgeyerek kutluyoruz.
Yas günümüz dediğim 10 Kasım, Atatürk’ün ölüm gününü ise, Atatürk’ü anlamak yerine, birilerinin deyimi gibi, kabri başında “Sap gibi” durarak anmaya çalışıyoruz.
Oysa bu günler adeta birer “Turnusol Kâğıdı” gibidir.
Bir zamanlar coşkuyla kutlanan belirttiğim günlerde, dini bayramlar eş, dost ve akrabaların ziyaretleri ve onlar ile birlikte olabilmenin verdiği sevinç ile geçerdi. Bir bakıma “Kenetlenme günleri” idi.
Şimdi ise bulunulan ortamdan uzaklaşarak tatil günleri haline geldi, eş, dost ve akraba ziyaretleri bitti, tatil günleri haline geldi.
Diğer dört milli bayram ise, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş hikâyesidir ve o günlerin anılması ve bu günlere nasıl gelindiğin unutulmaması için kutlanması gerekir.
Ayrıca, geldiğimiz noktada devletimiz içinde neler oluyor, irdeleyip, üzerinde düşünerek varsa aksayan yönlerinin düzeltilmesi için çaba harcamak üzere vaziyet alma ihtiyacının ortaya konulma günleridir.
Yaşadığımız şu günlerde olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, gerek içeriden, gerekse dış politikadaki beceriksizlikler nedeniyle oraya buraya çekiştirilmektedir.
Toplum olarak birlik ve beraberliğimizi koruma konusunda daha da hassas olmamız gereken günlerden geçiyoruz.
Öyle bir coğrafyanın içinde yaşıyoruz ki, etrafımız ateş çemberi…
Doğrudur…
Bize çarpan, kayaya çarpmış gibi olur da, bu sözde kalmamalı. Gerekli ne gibi önlemler var ise onlar alınmalıdır.
Ayıca ne gibi önlemler alındığını milletin bilmesi ve açıklanmasında sorun olacak ise, TBMM çatısı altında konuşulmalı, tartışılmalı ve milletin vekilleri bilgilendirilmelidir.
XXX
ATATÜRK’Ü ANLAMA, ANLAYABİLME KONUSUNA GELİNCE…
Yine toplum içinde bırakın Atatürk ilkelerini öğrenme çabasını, Atatürk’e düşmanca yaklaşıp “Keşke vatanı kurtarmasaydı” boyutuna vardıranlar…
Ülkeyi Laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti ilkelerinden uzaklaştırarak, kafalarının ardındaki pespaye rejimlere döndürmeye çalışanlar var.
Elbette bugün emellerine ulaşmaları çok uzak, ancak giderek artan bu akımın geleceğinin nereye varacağı konusunda düşünmemiz ve bugünden önlemini almamız gerektiğine inanıyorum.
Bilmem bir yanlışım var mı?
Bugünlere turnusol kağıdı gibi bakarak, kendi kendizi analiz edelim, ne dersiniz?