KADİR DAYIOĞLU


TEVRİYE

Tevriye; “iki anlamlılık” demek. Edebiyatımızda çok kullanılır… “Tevriyeli” sözcüklerin iki anlamı da gerçek anlamdır. Yazılışları aynı, farklı anlamlara gelebilen sözcükler. Mesela, gül…


Tevriye; “iki anlamlılık” demek. Edebiyatımızda çok kullanılır… “Tevriyeli” sözcüklerin iki anlamı da gerçek anlamdır. Yazılışları aynı, farklı anlamlara gelebilen sözcükler. Mesela, gül…

***

Gül gülsedâim, ağlasa bülbül acebdeğül

 Zira kimine ağla demişler, kimine gül”

Burada “gül” sözcüğünün yakın anlamı, “gülme” eylemi; uzak ya da amaçlanan anlamı ise “gül”.

***

Bir örnek de büyük divan şairi Bâkî’den…

Güzeller mihri-bân olmaz dimekyanlışdur ey Bâkî

Olur va’llâhibi’llâhihemânyalvarı görsünler

 

Açıklaması şöyleymiş: “Güzeller merhamet ve şefkat sahibi olmaz demek yanlıştır ey Bakî

Vallahi billahi gösterirler hemen yalvarsınlar da görsünler.

 

“Yalvarı”ın yakın anlamı, “yalvarmak”. Ama Yusuf Ziya Ortaç’ın Portreler kitabından anımsadığım kadarı ile “para” anlamına da geliyormuş. Bir şairimizin, bir dizesini verirken anımsatmış. 

***

"Bu kadar letafet çünkü sende var

 Beyaz gerdanında bir de ben gerek"

İkinci dizede "ben", tevriyeli kullanılmış. Yakın anlamı, vücuttaki siyah ben; uzak anlamı ise, birinci tekil kişi.

***

Ergun Balcı’nın yaptığı ünlü “HoşSâdâ” programının jeneriğinde geçen Ozan Baki’ye ait; 

"Âvâzeyi bu âleme Dâvud gibi sal

 Bâkî kalan bu kubbede bir hoşsadâ imiş"

Dizeleri de güzel örneklerden birisi.  Şair, "Bâkî" sözü, tevriyeli… Yakın anlamı, Şairin adı; uzak anlamı ise, ebedî, sonsuz.

***

Sırada, ünlü “heccav”, “dilinin belasına uğradığını” itiraf eden ve idam edilen Ne’fi’nin, berceste dizelerini çoğumuz biliriz: 

"Bana Tâhir Efendi kelp demiş

İltifatı bu sözde zâhirdir

Mâlikî mezhebim benim zirâ

İtikatımcakelptâhirdir.”   

Kelp, köpek; tâhir, "temiz" demek; hedeflenen ise kendisine “köpek” diyen, Tâhir Efendi... Biliyorsunuz, Malikilere göre “köpek temizdir” Buradan hareketle,  “İtikadımca köpek Tahir’dir!”, diyor. 

***

Yeri gelmişken; Ünlü Şeyhülislam Mehmet Bahâi Efendi’ninşu dizelerini de verelim: “Dahleden dinime bâriMüselman olsa!” Günümüze çok uygun şiirin ilk “beşliği”şöyle:

Zahidin her ne kadar ta’nıfiravan olsa 

Ana gam yemez idik zerrece irfan olsa 

Sıdk ile mezheb-i İslâm’da pûyan olsa 

Bize mülhid diyenin kendinde iman olsa

Dahleden dinimize bari Müselman olsa.”

***

İstanbul Boğazı’nda bulunan, yoğurdu ile ünlü Kanlıcanın asıl ismi, “Bahâi Koyu” imiş. Anılan kişinin yalısı varmış.

***

1960ve öncesi, İstanbul yağmalanmadığıyıllarda İstanbul’un “bostanları” meşhur çok meşhur. Biz bir kaçına rastladık. Çukur bostan gibi… Sur içinde her semtte mutlaka bir bostan vardı. Boğaz’ın “köyleri”nde çok güzel sebze yetişirdi. Mesela; “Çengelköy hıyarı!”. “Hıyar” nezaket dışı bir sözcük olduğundan, “Çengelköy bademi” denirdi. 

***

Hakikaten, ağzınıza layık, en irisi orta parmak büyüklüğünde, şimdi “silor” deniyor, çıtır çıtır yenirdi. Bir de turşusu kurulan “kornişon” var. “Silor”hibritmiş. Yani, çekirdeğinden üretim yapılamazmış.

***

Bir de Boğaz vapurları Çengelköy’de yüklenen sebzeler nedeniyle gecikirmiş. Beylerbeyi’nde inip-binenlerin; “Buyrun efendim!”, “Asla olmaz, siz buyrun mirim!” diye birbirlerine iltifat edenler nedeniyle de… 

***

O nedenle; “vapur ne diye gecikti?” diye soranlara görevliler; “Çengelköy’ün zerzevatından, Beylerbeyi’nin iltifatından!” yanıtı verirlermiş. İşte bizim nesil, böyle bir İstanbul’un son demine yetişti. Sonrası malum, sizlere ömür!

***

“Sert oldu hava çıkma koyundan kuzucağım” dizesindeki “Koyun”, aynı zamanda “kucak” anlamında. İsterseniz, güftesi Nedim’e, bestesi Rahmi Bey’e ait ünlü Muhayyerşarkının güftesini verelim. Bu, Muhayyer fasıllarının vazgeçilmez eseri. 

“Yetmez mi sana bister ü bâlin kucağım

Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım

Âteşlik eder sana bu sînemdekidâğım

Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım

***

Mesela; Şair Eşref, dönemi için, “Asıyâb-ı devleti bir har bile döndürür!”, demiş demesine ama bunu duyan Hazreti Neyzen durur mu: “Döndürür döndürmesine de ebesinin örekesine döndürür!” karşılığını vermiş.Mesela, “öreke” kirmen anlamına geldiği gibi, “malum yeri” anlamına da geliyormuş. Bu dizeleri aklımda kaldığı şekliyle yazdım. Aynı anlama gelen farklı yazılışlar da var.