KADİR DAYIOĞLU


TESTİ KIRILMADAN (4)

Ulaşım maliyetleri süre ve parasal açıdan artarken, özellikle araba sahibi olmayan, kullanmak istemeyen ya da kullanamayan kesimler için erişebilirlik koşulları kötüleşmektedir.


Bu toplumsal maliyetlerin yanı sıra, otomobile duyulan güven nedeniyle herhangi bir sınıra bağlı olmadan büyüyen kentlerde mesafeler artmakta, uzun mesafelerde etkin ve verimli toplu taşıma hizmeti sunulması zorlaşmakta; bisikletli ulaşım ve yürüme gibi seçenekler olanaksız hale gelmektedir.

Ulaşım maliyetleri süre ve parasal açıdan artarken, özellikle araba sahibi olmayan, kullanmak istemeyen ya da kullanamayan kesimler için erişebilirlik koşulları kötüleşmektedir.

Pek çok dünya kentinde motorlu araç kullanımı, özellikle de otomobilin yoğun kullanımının yol açtığı bu sorunların giderilmesi ve sürdürülebilir bir ulaşım yapısı oluşturulabilmesi için uğraş verilmektedir.

Kentsel ölçekte, ulaşıma ilişkin bir diğer olumsuz etki, bugünkü yapısına müdahale edilmezse, otomobil odaklı ulaşım tercihinin fiziksel çevreyi onarılmaz biçimde bozan en önemli etkenlerden biri konumunda olmasıdır. 

Artan taşıt trafiği talebini karşılamak için günümüze kadar izlenen yanlış ve toplumsal maliyeti çok yüksek olan kentsel ulaşım politikaları sonucunda şu konu artık açıkça anlaşılmalıdır. Yukarıda da değindim. 

Otomobil ve kent birbirlerine uymayan mekan profillerine sahiptir. Kent-otomobil sarmalını çözmenin yolu, artan otomobil sayısı karşısında daha fazla yol, daha fazla otopark, daha çok katlı kavşak ve daha hızlı kent geçişleri yaparak “kentleri otomobillere uydurmaya çalışmak” değil, sürdürülebilir ve yaşanabilir bir kent için, “otomobili kente uydurmaktır”. Bunun için çok önemli bir koşul toplu taşıma kullanımı arttırılırken, otomobile ayrılmış kent mekanlarının da planlı biçimde azaltılmasıdır.

Türkiye’de ise yerel yönetimler ve merkezi idarenin ulaşım ve trafikle ilgili birimlerinde kentsel ulaşımı büyük ölçüde taşıtlara göre planlama eğilimi hâkimdir. Yaya ulaşımı, trafiğin ve ulaşım sisteminin bir parçası olarak görülmemektedir. Bu bakışın doğrudan bir sonucu olarak otomobillerin hareketi için katlı kavşaklar yapılmakta, yollar taşıtlar lehine genişletilmekte, yaya kaldırımları daraltılmakta, sinyalizasyonlu hemzemin yaya geçitleri kaldırılmakta ve yayalar üst-alt geçitlere zorlanmaktadır.

Kent planlama ve tasarım açısından yaya bölgeleri ve yaya yolu uygulamalarında sorunlar bulunmaktadır. Bugüne kadar olan planlama deneyimlerimiz, ne yazık ki yaya yolları ve uygulamalarını kent planlarına taşımaktan ve planlarda yer alanları da uygulatmaktan çok uzak kalmıştır. Kentlerde yaya güvenliği de önemli sorunlar arasına girmiştir. Taşıt trafiğinin desteklenmesine koşut olarak yaya güvenliği tedbirlerinin ihmal edilmesi, kentlerde çok ciddi yaya kazalarına, sonucunda da önemli can kayıplarına ve sakatlanmalara yol açmaktadır. 

Katlı kavşak yapımı ve trafik ışıklarının kaldırılmasıyla birlikte hız limitlerinin üzerine çıkan taşıtlar, yayalar ile karşılaştığı noktalarda önemli güvenlik riski oluşturmaktadır. Konut alanlarında trafik hızını azaltmak ve sokakları sosyal bir mekâna dönüştürmek için trafik sakinleştirme uygulamaları yapılması gerekirken bu tür düzenlemeler yapılmamaktadır. 

Katlı kavşak gibi yatırımların otomobil kullanımını arttırma etkileri ile trafik sorununa çözüm sağlayamamaları, ulaşım konusunda bireysel seçme ve davranışların genel trafik düzenine etkileri, ulaşım altyapısının hakça kullanımı, yayalar için kent içinde engelsiz erişim, v.b. konularda bilinç düzeyinin artırılması hedeflenmelidir.

Başkanım,Çağdaş hiçbir kentte, kent içi yolların “hız yoluna” dönüşmesine izin verilmez. Hem, kent içi imar uygulamaları ve yol geometrileri yetersizliği de can ve mal güvenliğini tehlikeye sokar. Dikkat ederseniz, kent içinde hız artınca kaza haberleri de peş peşe gelmeye başladı. Bazıları da ölümcül sonuç vermekte. Umarım, ilgili birimlerinizce kaza istatistikleri makamınıza sunuluyordur. 

Tabii, bunda, yol geometrileri, oluşan hız yoları kadar sürücü ve yaya davranışları da rol oymakta. Bunu da teslim etmek lazım ama unutulmasın, planlamaların öznesi, insandır, otomobil değildir. O nedenle, işine beş dakika önce gidecek diye, otomobil sürücülerinin isteği doğrultusunda planlama yapmak hem akli değil ve hem de “mühendislik ekonomisine” aykırıdır. Kıt olan kaynakların israfıdır

Sonuçta, pik saatlerde iki ya da bilemediniz üç ışıkta geçilecek diye katlı kavşak yapılmaz. Bu yol ve kavşağı, sık sık kullanan birisi olarak söylüyorum bunu. Hemen hatırlatayım ben, en fazla iki, nadiren üç ışıkta geçtim kavşağı. Dört ışığa hiç takılmadım. Hem, takılsam ne olur ki? Dört-beş dakika beklerim. 

Peki, yaptığınızda, takip eden kavşağı nasıl geçeceksiniz? Eminim, bu sefer yığılma, mesela Kartal-Cumhuriyet Meydanı arasında gözükecek. Peki, burayı nasıl çözeceksiniz? Bir çalışmanız var mı?

Bir de, dört cihete gidecek bisikletliler ve yayalar için projede ne öngörülüyor? Unutmayın, kent merkezinde “izole” edilmiş ve “hız yoluna” dönüşmüş yollar nedeniyle, bisikletlilerle yayalar, çok yerde “motokuryeler” kaldırımları birlikte kullanıyor. Haliyle tehlike saçıyor. Bir bisikletlinin ve bir motokuryenin bir yayaya vurması ya da bir apartmanın otoparkından çıkan araca çarpması an meselesi. İsterseniz, kullanımı yaygınlaşmaya başlayan “kaybis” sürenlere sorunuz. 

Bilmiyorum, Sanayi Odası önünde bulunan kavşaktan, özellikle akşam ve sonrası yaya olarak karşıdan karşıya hiç geçtiniz mi? O nedenle diyoruz ki; ulaşımda öncelikli amaç yayalar olmalı. Ama maalesef, Büyükşehir, otomobil sahiplerinin “konforunu” öncelikli amaç olarak düşünüyor. (Devam Edecek)