Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ni 24 yıldır yöneten Rıfat Hisarcıklıoğlu, iş dünyasının eleştirisine muhatap olmuş.
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından ekonomi programına güven azalırken, iş dünyasından hükümeti eleştiren tepkiler yükselmeye başlamıştı.
Ancak Rıfat Bey, tüm bu gelişmeler karşısında sessiz kalmayı tercih ederek, benim küçüklüğümden bu yana oturduğu koltuktan kalkmamayı garanti altına almış oldu.
Bağlı odaların tüm sorunlarıyla ilgilenmek vaadiyle yıllar önce seçildiği Başkanlık Makamında suskun kalarak oturması, üyelere iyilik yapıyor anlamına gelmediği gibi görevini yapmadığının açık delilidir.
Halkımızın çoğunluğunun yanı sıra iş dünyasında da bin bir zorlukla işlerini devam ettirmeye çalışan, belki de çile çeken, zarar eden veya konkordatoya müracaat eden, çalışanlarına ve devlete karşı sorumluluğunu yerine getirmekten acze düşen sanayici ve iş insanları vardır.
Bunların sorunlarıyla çatı kuruluş olan ve devasa bütçeye sahip olan TOBB temsilen Rıfat bey’in ilgilenmesi ve dillendirmesi gerekmektedir.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar demiş ki, “Siz istiyorsunuz ki Rıfat Bey çıksın bağırsın, çağırsın. Onun tarzı değil. Onu yapmıyor diye eleştiremezsiniz, onun yönetim tarzı bu, değiştiremezsiniz” diye can siperane savunmasını yapmıştır. Bak Beyefendi insanlar birçok sorunu konuşarak çözer ve yasal hakkını kullanarak bağırır, çağırır, sokaklara çıkar, protesto eder ve temsil ettiği kesimin sorunlarını yönetim makamına anlatır. Çözüm önerilerini sunar, devlete ve millete daha çok katkı sağlamanın yollarını arar, daha çok istihdam yaratır, daha çok üretir ve insanların huzur ve güven içinde yaşamalarına katkıda bulunur.
REİS.
Aile reisi tüm aile fertlerine sahip çıkarken hepsiyle gurur duyuyorum, benim aile fertlerim harika insanlar, çok dürüst ve mütevazi yaşarlar, çok iyi eğitim aldılar, kimsenin hakkına, malına, canına, ırzına göz dikmezler.
Bu övgü dolu sözleri uzatmak mümkün, ama haftada bir aile toplantısında bilgilendirme açıklaması yaparken aile fertlerinden bir veya ikisini dışlıyor, ciddiye almıyor veya gerektiği yerlerde hakaret etmeyi ihmal etmiyor.
Aile fertlerinin çoğunluğu tarafından sevilerek 3 yılda veya 5 yılda bir reis olarak seçiliyor, her seçilişinde kendinden başka hiç kimsenin değerinin olmadığını direkt veya dolaylı sözlerle ima ediyor, hatta öyle ileri gidiyor ki geçmişine ve dedelerine hakaret etme noktasına bile geliyor olmaktan imtina etmiyor. Ataların çok güzel bir sözü var, “her ne iş yaparsan insafı elden bırakma” diye. İnsan eleştirir, kritik yapar, yaşanmış hatadan ders çıkartır, güzellikleri tavsiye eder.
Vatana, Millete, Cumhuriyete ve değerlerine, kurucu Lider Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına minnet duyar, tebaalıktan millet olmanın yolunu açanlara küfür etmez, yaşadığı konforu düşünerek mağdur olanlar hakkında empati kurar, oturduğu yerin kutsallığını özümser ve ayrım yapmaksızın tüm aile fertlerini sever.
Özellikle söylemek isterim, bir reisin, liderin, müdürün, yöneticinin ve insanın bu kadar sevgisiz ve nefret dolu olmasını anlamam mümkün değil. İnsanı, doğayı, hayvanı, otu, kuşu, böceği veya tabiatta olan hiçbir şeyi sevmez mi, çocukluğunun geçtiği aile ortamında, okulda, toplumda, güzel ve insani olan hiçbir şey yaşamamış olabilir mi?
Sizin bu savurgan ve lüks yaşama alışkanlığınız aile ekonomisine çok büyük zarar veriyor.
Kaybettiğimiz kazanımlarımızı yerine koymak için komşularımızdan borç alarak üstelik birde faiz ödeyerek tüm aile fertlerini gereksiz yere borç külfetine sokuyoruz. Bayramdan sonra bari güzel düşün, güzel konuş, saygın ve nezaketli ol, en önemlisi tüm aile fertlerini gerçekten kucaklayan reislere selam olsun.
“İftar sofrasında resim veren şımarıkların ve onları davet eden kamu yöneticilerinin son günü” Faruk Ergan