KADİR DAYIOĞLU


TANRI TÜRKÜ KORUSUN (1)

Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar, Özbekistan’ın Semerkant şehrinde, 7 Haziran 2023 tarihinde; ‘Türk Devletleri Teşkilatı Türk Üniversiteler Birliği Rektörler Özel Toplantısı’nda bir konuşma yapmış.


Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar, Özbekistan’ın Semerkant şehrinde, 7 Haziran 2023 tarihinde; ‘Türk Devletleri Teşkilatı Türk Üniversiteler Birliği Rektörler Özel Toplantısı’nda bir konuşma yapmış. Öyle ya, bu tür yayınlar asparagas olabilir. Konuşma metnini internet sitelerinde yayınlandı. İnanılmaz güzellikte ve önemde bir konuşma. 

***

Önce bir kaynağı sağlam mı ona baktım. Dostlarımız Şakir Gözübüyük ve Ali Albayımız(Altun) yayınlayınca ben de tereddüt etmeden köşeme almak istedim. Metin çok uzun ve önemli olduğundan, iki yazı şeklinde sizlerle paylaşmayı uygun gördüm…

***

Konuşma “Değerli kardeşlerim!” diye başlıyor ve devam ediyor: İlk önce, Türk Devletleri Teşkilatı’na bağlı Türk Üniversiteler Birliği’nin toplantısında sizlere hitap etmenin benim için büyük bir iftihar kaynağı olduğunu belirtmek isterim.

***

Uzun zaman biribirinden ayrı düşmüş Türklerin bir araya gelmeleri, güçlerini birleştirmeleri, kendilerinin ve dünyanın kalkınmasına ortak katkılar sunma imkanına ulaşmaları bizim hep gençlik hayalimiz olmuştur. O yüzden, bugün sizlerin Türk Dünyası’nın Medeniyet Başkenti Semerkant’da bir araya gelerek, milletimizin bilim ve eğitim sorunlarını, bu sorunlara ortak çözümleri ele almanız beni çok mutlu ediyor.

***

Ben,Nobel Ödülü’nü aldığımda, sadece kendimi değil, sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni değil, bütün Türk Dünyası’nı temsil ettiğimi hissediyordum, bunu biliyordum ve bununla büyük bir gurur duydum. Fakat aynı zamanda içimde bir ezginlik vardı. Biz büyük medeniyetler yaratmış büyük bir Türk milletiyiz. Ya, ben niye [bilim] Nobel kazanan ilk Türk olayım?

***

Biz tarihimizle övünüyoruz. Bize tarih kitaplarında biz Türklerin büyük medeniyetler yarattığını öğretirlerdi. Gerçeği söyleyeyim, ilkokulda, ortaokulda buna inanıyordum. Fakat liseye, üniversiteye gittikten sonra buna şüphe ettim ve bu içimde bir tutku olarak kaldı. 

***

Yıllar sonra, Batılı yazarlardan çıkmış eserleri okudum ve anladım ki, gerçekten 750 ile 1250 yılları arasında Türk Dünyası bilim dünyasının merkeziydi. Gerçekten, biz büyük medeniyetler yaratmışız. Ama bir sürü nedenlerle ondan sonra bilim yapmayı bıraktık ve Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri bizi geçti. Bunu çözmemiz lazım. 

***

Bir not düşeyim: O asırlar, inanç dünyamızda “Mutezile” düşüncesinin egemen olduğu dönem. Değerlendirirken bunu gözden çıkartmamak gerekir.

***

Gerçekten de, biz Türklerin yaklaşık son 500 yılda bilime doğru dürüst katkı yapamadığımız ortadadır. Peki neden yapmadık? Bazı insanlar buna ‘zeki olmadığınız için’ yanıtını verir. Ancak bilim yapmak genetik veya zekâ meselesi değil, gelenek meselesidir.

***

Yahudi kardeşlerimiz dünya nüfusunun yüzde 0.2’sini teşkil ediyor ve yüzde 20 bilim Nobellerini almışlardır. Onlar diğer insanlardan daha üstün zekâlı mı? Değiller. Onların kültüründe bilime, eğitime önem veriliyor. Dolayısıyla biz de bunu bir gelenek haline getirmeli ve çocuklarımıza erken yaşta aşılamalıyız. Bu konuda özellikle sosyal bilimcilerin çalışma yapmaları lazım.

***

Ben gittiğim Türk ülkelerinde teknolojiye önem verilmeye başladığını gördüm. Teknoloji önemli, fakat temel bilim olmadan teknoloji olmaz. Avrupa’dan, Amerika’dan makine alıp, ben teknoloji yapıyorum, ben patent aldım, bilmem ne aldımla ne Türkiye yükselir, ne Türk Dünyası yükselir. Benim inancım bu. 

***

Dünyada eğer bir adımızı duyurmak istersek, eğer bir kuvvet olarak tanınmak istersek, eğer yabancılar tarafından yönetilmek istemiyorsak, biz bilim yapmalıyız ve bilimde kuvvetli olmalıyız ki, dünya bizi yaptığımız bilimle tanısın. Unutmamalıyız ki, biz çalıştığımız, ürettiğimiz sürece üstün olacağız. Yoksa üstünlük genetik değildir. Bütün insanlar birbirine eşittir.

***

Kuşkusuz ki, Türk Dünyası’nda bilimsel gerikalmışlığın birçok kurumsal ve sosyal nedenleri vardır. Maalesef ben bunların çözümünü iyi bilmiyorum. Fakat anladığım o ki, maddi yatırım yapmaktan öte bir bilim ortamı geliştirmek lazım. 

***

Uluğ Bey, İbn-i Sina, El-Biruni yoktan ortaya çıkmadılar, o zaman Türk Dünyası’nda bir bilim ortamı vardı, yüzlerce başarılı bilim insanı vardı ve bilime çok ilgi vardı, bilime önem veriliyordu. Aynı zamanda, Uluğ Bey, Uluğ Bey gibi Orta Asya Altın Çağı’ndaki diğer bilim adamları Türk Dünyası’nda bilim adamlarıyla ortak çalışarak bilim yapıyorlardı. Bunlara bugün de önem verirsek, Türk Dünyası’nda bilim ve toplum gelişir ve ilerler. 

***

Türk Dünyası’nda bilimsel geri kalmışlığın nedenleri ve bunlara çözüm yollarının bulunması için hiç kuşkusuz ki, sosyal bilimcilerimizin ortak ve detaylı araştırmalarına ihtiyaç vardır. Fakat Türk Dünyası’nda bilimi geliştirmek için, dünyayla yarışmak için neler yapmamız gerektiğini naçizane kendi gözlemlerime dayanarak, burada özetlemek istiyorum.

***

Nedenleri de yarınki yazımızda.