kg

KADİR DAYIOĞLU


TANIKLIK ETMEK

Şu kadarını söyleyeyim; Büyükşehir hâlâ bunun işlevinin farkında değil. Uyumaya devam etsinler… İyi uykular efendim!


Klasik söylem; “Gazeteci, tarih yazmaz, tarihe tanıklık eder… Geleceğe not bırakır!”. Gazeteci değilim ama otuz küsur yıldır ben de bunu yapıyorum, köşe yazarak…

***

Karın, diz kapağına çıktığı, yılbaşlarını anımsıyorum… Kurak geçenlerini de… Bu seferki de, kurak geçenlerden oldu. Tepeler nasıl, bilmem ama kent merkezinde ve mücavirinde zerreyi miktar kar yok. Hava açık ve soğuk… Sıcaklık mevsim normallerinde gidiyor…

***

Yağış yok, Kayseri ovasını besleyen Erciyes buzulu, neredeyse yok olmak üzere… O nedenle, içme ve kullanma suyunun tamamına yakını yeraltından temin eden Kayseri (merkez) için elbette, tehlike çanları çalmaya başladı. Umarım, Büyükşehir ve KASKİ bunun farkında.

***

O nedenle, alternatif, hazneli, su temini imkanlarını şimdiden araştırmalı. Şuanda gözüken Yamula ve Bahçecik barajları ile, küçük ölçekli su toplama yapıları.

***

O nedenle, bu yıl Yamula işleticisi Elektrik Üretim AŞ’nin imtiyaz süresi sona eriyor. Yeni bir, elektrik üretim amaçlı, ihaleye çıkılmadan, Büyükşehrin, içme, kullanma ve sulama amacıyla, baraj işletmesini üzerine almalı. Yok, enerji amaçlı yeni bir ihale, barajdan, bir bardak su alınmasını olanaklı kılmaz.

***

Yine o nedenle Büyükşehir ve milletvekilleri, tezi yok, ilgili idarenin önüne “mitili atmalı!” ne edip, edip işletme hakkının Büyükşehre devrini sağlamalı.

***

Tabii, burada bir sorun çıkacak karşımıza. Mansabında bulunan Bayramhacılı Barajı ve elektrik üretimi ne olacak? Bunun için hesap kitap yapılır… Bir yolu bulunur. Unutmayın, önümüzdeki on yıllar “su savaşlarına” gebe… İyi kötü elektrik bulabilirsiniz ama su bulamazsınız. Yine unutmayın, gerek Yamula ve gerekse Bayramhacılı büyük su yapıları cümlesinden değil. 

***

Teknik bir bilgi vereyim: Yamula kurulu gücü 2X50 MW ve Bayramhacılı 47 MW… Artık bu güçler güneş ve rüzgarla rahat karşılanabiliyor. Bu benim acizane görüşüm. Değerlendirmeye değer.

***

Dostlar, günümüzde, yatırımlarda üç temel parametre karşımıza çıkıyor, teknik/ekonomi, ekonomi/politik ve ekosistem/ekoloji… Maharet bunları optimize edebilmek yani “en uygun çözüme” ulaşabilmek… Bu da, nitelikli, nitelik dokusu yüksek kadrolarla mümkün. Yoksa, vakit çok geç olmuş. Hem küpten ve hem de öküzden olursunuz. 

***

Yine tekrar ediyorum. Önümüzdeki on yıllar, su savaşlarına ve kitlesel göçlere gebe… O nedenle, yeraltı ve yerüstü sularını “etkin” ve “verimli” kullanmak. 

***

Mesela, denetimsiz ve gereğinden fazla açılan sulama kuyuları, yeraltı su seviyelerini daha aşağılara çekmekte. Patates, pancar üretilen ovalara, tarla başına bir kuyu açılıyor. 

***

Dostlar bir bilgi vereyim. Nehirlerden ve yeraltından elde edilen suyun yaklaşık yüzde 70’i tarımda, yüzde 20’si endüstride ve yüzde 20’si de insanlar tarafından kullanılıyor. Demek ki, asıl ve büyük tüketici tarım. On nedenle, “etkin” ve “verimli” su kullanımında, tarım sektörüne yoğunlaşmalıyız. 

***

Mesela araştırmalar bize şunu gösteriyor. Sulu tarımda bin ton buğday elde edebilmek için bin ton su kullanmak gerekir. Unutmayalım sulu tarımda, kuru tarımın en az yüzde elli fazla hatta iki katı ve daha fazla ürün elde edersiniz. O nedenle, bu kadar insanı doyurabilmek için mutlaka sulu tarıma geçmek gerekir. 

***

Bilenler anlatıyor; Afrika ve orta doğunun ithal ettiği tahılları yetiştirmek için Nil’in suyu kadar suya ihtiyaç varmış. Daha fazla bilgi alabilmek için, İş Bankası yayınlarından çıkan, “Yerkürenin En Güzel Tarihi” isimli kitapçığı tavsiye ederim. Sıkılmadan okuyabileceğimiz bir eser. Sanırım, üçüncü kez okuyuşum. Her okuyuşta, küremizle ilgili yeni şeyler öğreniyorum.

***

Hal böyle olunca akla şu soru geliyor: Acaba, bu kadar su var mı? Bizim gibi su fakiri ülkeler yine acaba, buğday ithal etse olur mu? Çok sıkıntılı bir konu, sormadan edemedim.

***

Peşinden de şu soru akla geliyor: Bu kadar paranız var mı? İthal ama ithal nereye kadar? Peki, üretici ne yapacak? Bu açmaz, nasıl aşılır? Sorular, sorular… O nedenle dedim, nitelikli ve nitelik dokusu yüksek insanlarla bu “paradoks” çözülebilir. Siyasal popülizm, oy getirir ama ülkeleri de batırır. 

***

Ha. Kabak tadı verdiği için, Tekir sularından ve tamamlandığından beri bir türlü su tutturulamayan Kıranardı (Öküz Çukuru) Göleti’nden söz etmiyorum. Tesis ölüme terk edildi, DSİ’ce… Yarım asır sonra, enkazı görenler, bunu Romalıların yaptığını sanacak, bol bol turist çekecek.  Öyle ya, Roma, su yapıları ile ünlü. 

***

Şu kadarını söyleyeyim; Büyükşehir hâlâ bunun işlevinin farkında değil. Uyumaya devam etsinler… İyi uykular efendim!