KADİR DAYIOĞLU


TALAS MUSİKİ CEMİYET

Sağ olsun, geçenlerde aradı. Haber verdi, sezonun açıldığını söyledi… Çalışmalara beklediğini söyledi… Pandemi nedeniyle, geçmiş çalışmalara katılmadığımı da anımsatarak, “mazeret yok, bu sefer bekliyoruz!”, dedi… Bu yaşta, bizden korist ya da solist olmaz ama meraklı olduğumuz için bu teklifi yaptığını sanıyorum…


Belediye himayesinde faaliyet Talas Musiki Cemiyeti, 2022-20023 sezonu çalışmalarına başladı… Biliyorsunuz, koroyu hocamız, değerli tam(n)buri, bestekarTevfik Soyata yönetiyor… Dini ve tekke musikisine de çok hakim. Bu alanda da güzel besteleri var. Yine biliyorsunuz Soyata, Kayserili; hemşerimiz…

***

Sağ olsun, geçenlerde aradı. Haber verdi, sezonun açıldığını söyledi… Çalışmalara beklediğini söyledi… Pandemi nedeniyle, geçmiş çalışmalara katılmadığımı da anımsatarak, “mazeret yok, bu sefer bekliyoruz!”, dedi… Bu yaşta, bizden korist ya da solist olmaz ama meraklı olduğumuz için bu teklifi yaptığını sanıyorum…

***

Neyse, geçtiğimiz Salı akşamı, 18:30 sularında, çalışmaların yapıldığı Talas’ta ki Esma Hatun tesislerine gittim… Bu sezon hüseyni eserler geçeceklermiş… Hocamız, yaylı tamburu ve sesi ile eşlik ediyor… Hüseyni’nin “inicisini”, “çıkıcısını”, “dörtlüsünü”, “beşlisini”, “yedenini”, “perdelerini” falan bilmem. Bunlar, makamı ne kadar anlatabilir onu da… Ama bildiğim bir şey ver; “Hüseyni Makamı Anadolu’nun makamıdır ve yanık bir havası vardır. Nitekim, daha çok halk ezgilerinde kendini bulmuştur.” Dini musikide de çok kullanılan bir makam… Kim bilir belki de, Şah-ı Şehidi Kerbela Hz. Hüseyin’in ismine izafeten verilmiş olabilir.

***

Fasla, Rum bestecilerimizin ünlülerinden,Lavtacı Andon’un ünlü ve sevilen hüseyni peşrevi ile başladık. Arkasından Yesari Asım’ın; “Fariğ olmam meşreb-i rindaneden/ Yüz çevirmem nâfilepeymaneden” şarkısına girdik… Güzel seçilmiş bir peşrev ve arkasından güzel seçilmiş bir eser… Hepsi de öyle ya!..

***

Sonra; yine ünlü Rum bestecilerimizden AlekoBacanos’un; “Zevkim hevesim hep sen ile pür elem olsun/Aç sineni bir kerre daha gönlüm hoş olsun!” Arkasından; Musevi vatandaşımız İshak Varon’a ait; “Baygın suların göğsüne yaslandı da bîtâb/ Şen Marmara’nın kalbini dinler gibi mehtap”a, geçildi.

***

İsmi pek bilinmeyen Hafız Mehmed Eşref Efendi'ye ait; “Dil-rübâsın sevdiğim yoktur nâzirinbîriyâ/ Doldu gönlüm lem'a-i aşkınla oldu neş'ezâ”.Faslımız ünlü klarinetçiŞükrü Tunar’ın; “Geçti sevdâlarla ömrüm ihtiyâr oldum bugün/ Ak pâk olmuş saçlarımla bîkarar oldum bugün”, şarkısıyla devam etti.

***

Sırada,“ara taksim” var… Biliyorsunuz birkaç çeşit taksim var. Mesela “giriş taksimi”, bir esere girerken aynı makamdan yapılır… Bir makamdan diğer makama geçerken yapılan “geçiş taksimi”. Aynı makamdan aynı makama geçerken yapılan “ara taksimi”. Bir de “tempolu taksim” var. Bunu genel de birkaç saz, birlikte yapılır. Ritim saz vardır… Bunların izahını değerli Hocamıza bırakalım.

***

Taksim, bir anlamda, “irticalen” yapılan beste…Aynısını tekrar çok zordur… Bazıları“taksim” de bestelemiş. Virtüöz derecesinden taksim yapanları dinlemek zevk verir. Taksim yapabilmek için musikiyi ve özellikle makamları, perdeleri çok iyi bilmek lazım. Bildiğim kadarıyla bir kuralı da yoktur…

***

Her babayiğidin kârı değildir, taksim yapmak. Hatta, öyle ustalar var ki erbabı yayından, mızrabından, nefesinden tanır. Bu Yorgodersin, bu Hakkı Derman dersin, bu Necdet Yaşar dersin, bu Niyazi Sayın dersin, bu Aka Gündüz dersin. Mesela, merhum Kani Karaca’yı, “rû be rû” defalarca dinlediğim için biliyorum…Çıkardığı ses ile akord yapabilirsiniz. Bilenler söylüyor, bir çalgı gibi ses çıkartırmış.

***

Kani Karaca, çok ünlü hafız, “reis ülkurra”Üsküdarlı Ali Efendinin talebesi olur. Kur’an tilavetini ondan öğrenmiş. “İstanbul tilavetinin” son temsilcisiymiş. Bu “tilavet” dururken, “Arap ağzıyla” okunan Kur’an ve ezan doğrusu tat vermiyor bana… Neden, “Türk tavrı” terk edilir anlamak mümkün değil. Hele hele volümü aşırı açılmış, çok sayıda hoparlörü bulunanminarelerden okunan ezan da…

***

Bu vesile ile bir serzenişte bulunacağım… Mesela, bizim Hisarcık’ta, KayadibiCamii’nin amfisi sonuna kadar açılıyor… İnanılmaz, edep ederek söylüyorum, “sokranarak” ezan dinliyoruz… İnanın o esnada telefonla dahi konuşamıyorsunuz. Şöyle bir, ruhlarımıza işleyen, uhrevi aleme götüren, hûşû içinde bir ezan ve sala dinlemek nasip olur, inşallah… Müftülüğün dikkatini çekmek isterim. Nedense, “zevk-i selim” terk etti gitti bizi.

***

Bir de hemen belirteyim… Fasıl ya da meşkimiz, sırf müzikal değil… Zaman zaman bilgi de yüklü… Bu vesile ile yaylı tamburu ilk kullananın Cemil Bey ve bizim ve bir önceki kuşağın ünlü tamburisi Ercüment Batanay’ın virtüöz olduğunu söyledi. Biliyorsunuz; Batanay’ın babası, “hattât, mûsikişinas, tanbûrî, bestekâr” Hafız Kemal Bey hemşerimiz. Müridoğulları’ndanmış.

***

Ara taksimden  sonra sıra geldi; “O güzel gözlerle bakmasını bil/ Sade kendin yanma yakmasını bil” geldi. Bu eser ünlü bestekar, Hacı Arif Bey’in seçkin öğrencilerinden Lemi Atlı’ya ait…Arkasından, ünlü saz ve özlü eser bestekar,Ermeni vatandaşımız Tatyos Efendi’nin hüseyni fasıllarının vazgeçilmezi;“Çektim elimi gayri bu dünya hevesinden/ Azâd edelim mürgi dili ten kafesinden”, var…

***

Sırada; “İçtim suyunu şu coşkun derenin/ Gülünü de kokladım yediverenin” ve “Menekşe kokulu yârim/ Kime arz edeyim halim” var. İlki Ermeni BestekarlarımızdanBimen Şen’e ait… “Bimen Efendiyi çekin alın, fasıl musikimiz öksüz kalır” diyor, bilenler. İkincisi anonim olarak veriliyor kayıtlarda.Nihayet faslımız, Tamburi Cemil Beyin ünlü “Çeçen Kızı” ile sona eriyor… Bu eser, “oyun havası” olarak da bilinir.

***

Bilenler anlatıyor: Cemil Bey’in lakabının başında “Tamburi” var ise de, klasik kemençeyi daha ustalıkla çalarmış. Hele hele zurnazenlere taş çıkartacak derecede “zurna” çaldığı kayıtlara geçmiş. Bunun için bayramlarda, çayırlarda, yağlı güreşlerde zurnacıları sürekli dinler onlardan tavır öğrenirmiş. Bir zaman gelmiş, çaldığı zurnaya yetergâh olmaz, olmuş artık.

***

Cemil Bey, davet edildiği konaklara, köşklere erken gider; bu süre, hizmetlilerden, yörelerinin ezgilerini, türkülerini dinlermiş. Ünlü tamburi Mesut Cemil’in babası olur. Yahya Kemal merhum, onun için: “Zihnim bu şehirden bu devirden çok uzakta/ Tanburî Cemil Bey çalıyor eski plakta”.

***

Serbest bölümde,Hacı Arif Bey’in kürdilihicazkarı;  “Gurûb etti güneş dünya karardı/ Gülü bağı emel soldu sarardı”yıkoristlerdenSalim Akansu, güzel okudu. Sonunda koromuz, Bimen Efendi’nin, ünlü kürdilihicazkarını icra etti: “Yüzüm şen/ Hatıram şen/ Meclisim şen/ Mevkiim gülşen!” Artık ayrılma vakti geldi…

***

Tabii, bize bu imkanı sağlayan, Soyata gibi bir ustaya görev veren, Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın’a bir teşekkür borcumuz var. İyi ki de varlar… Musiki meraklıları, sesine güvenleri, bilhassa, gençleri çalışmalara davet ediyorum… En azından, neo klasik dönemin güzel eserlerini dinlerler, eşlik ederler. Böyle bir fırsat ele zor geçer…