Bizim kuşak çok iyi bilir “Susuz Yaz” filmini. Gişe rekorları kırmıştı. Sansür engeline takılmıştı; “ağa ya karşı halkı direnmeye davet ediyor ve aynı zamanda ‘müstehcen!’” gerekçesiyle. Böyle anımsıyorum ben.
***
“Susuz Yaz 1963 yapımı dramatik film. Çiftçi Hasan (Erol Taş) arazisinde çıkan suyu kendi başına sahiplenmek ister, ancak suya ihtiyaçları olan diğer köylüleri karşısına alır. Bu çatışmada hapse düşen kardeşi Osman'ın (Ulvi Doğan) karısı Bahar'a da (Hülya Koçyiğit) göz koyar.” Vs.
***
Ne zaman Hisarcık’ta çeşme suyu kesilir, bu film aklıma gelir. Aynı başlıkta yazarım. Bu yıl ki, bugünlere denk geldi. Öyle ya, bir gün önce geceden beri, çeşme sularımız kesik. Benim sabah kalkınca haberim oldu. Allah’tan, kalkınca ilaç içebilmek için bir iki şişe doldurup koymuşum.
***
Yüz yıkamayı bir yana bırakın, “kıçını yıkayacak” su yok. Allah’tan, kuyumuz imdada yetişti… Oradan su aldık bidonlara. Peki, o da biterse ne yapacağız? Öyle ya, kuyuyu, bu günlerde dolduracak sulama suyu da yok. Onu da yok ettiler!
***
KASKİ’yi aradım, nedenini sordum, ta Hacılar Akdam’dan, ta Talas Kepez’e kadar, aşırı kullanım ve “tarımsal sulama” nedeniyle depolar boşalmış. Depoların ne zaman dolacağı, haliyle ne zaman su verileceği de belli değilmiş.
***
Markete gittik, damacanalar kapışılmış, üç tane kalmış onun ikisini bize, birini de komşuya aldık.
***
Şimdi, Memduh Başkan ile dostça konuşmak istiyorum. Sayın Başkan, yıllardır, bir vesile ile ele aldığım yazılarımı sizlere iletiyorlar mı, acaba? Mesela, işin başında ki KASKİ, ne diyor, buna?
***
“Kaynak sorun”, “tarımsal sulama” falan değil. Bunu katmasınlar işin içerisine. Bir kere musluk suyu ile bağ/bahçe sulanmaz, akıl işi de değil. Hortum suyu yetmez de… Çayır/çimen çiçek; birkaç yaşındaki dikmelerin dibine su verilir, o kadar. Hem, yüz metre karelik bir çayırlığa, günde bir ton su gider. Bunun da bedelini, bazı yöreler hariç, fazlasıyla ödüyoruz.
***
Önce bir su tarifenizi inceleyin bakalım. Ne göreceksiniz? Aynı amaç için kullanılan su da inanılmaz farklı fiyatlar.
***
İşi “tarımsal sulama” ile kamufle etmeye kalkmasın KASKİ… Yok bunlar da sulanmasın deniyorsa, bir avuç yeşillik bulamazsınız, şehrin güney kuşağında.
***
Sorun şurada; Bu kadar yapılaşmaya, su yetişmez. Dağlar taşlar “villa!” ile doldu, yapılmaya da devam ediyor. Bunu bir yere yazın. Öyle “tarımsal sulama” üzerine suçu yükleyip, suyun metreküp fiyatlarına zam üstüne zam yapmayın. Bu ucuzculuk olup ben de yönetirim KASKİ’yi.
***
Evet. Bu kuşakta, bu denli yoğun yapılaşmanın “içme ve kullanma” suyunu nerden ve nasıl temin edeceksiniz? İla nihaye pompajla yapamazsınız. Unutmayın, yeraltı su seviyeleri de aşağıya iniyor. Muhtemelen kuyularda çökme de söz konusu.
***
Bunun yolunu da gösterdik, bu yıl, Yamula İşletmecisi’nin imtiyazı doluyor. Yamula Barajı’nın işletme hakkını Büyükşehre devrini sağlayın. Hem iktidar da elinizde. Elektrik üretim amaçlı tekrar ihaleye çıkılırsa, vallahi de billahi de bir bardak su vermezler. Tabii, bu uyarılarımız, nasıl yansıma buldu Büyükşehir de bilemiyorum.
***
Diğer bir kaynak sorun da gerek “Kıranardı mesiresi” ve gerekse de Tekir projesinin “içme, kullanma ve sulama” suyu ihtiyacı için hiç çalışma yapıldı mı, ta işin başında. Ben eminim böyle bir çalışma yok. Varsa, bir sayfa da olsa raporu gösterin, bana… Bu kadar iddialı konuşuyorum.
***
Kent ormanını sulama suyu için dört ya da beş bin tonluk depo yapıldı, Öküz-Çaylak Çukuru’ndan gelen Kıranardı suyu üzerine. Gece, 00,00’dan sabah 06:00 ya kadar suyu depoya çeviriyorlar. Unutmayın bu su ile, 150 dönüme yakın çayır/çimen sulanıyor.
***
Koçdağı pınarları ve diğerlerine Tekir Projesi için el konunca, bu günler de su da kalmadı. Çayırlar/çimenler, habitat ölüme terk edildi. Aslında bu havzada çevre sorunu yaşanmaya başladı ama kimse farkında değil.
**
Mesela soruyorum; Büyükşehir Belediyesi için, “kartal yuvasına” benzeyen binalar kullanılıyor mu? Geçen sene gittiğimde, bina ve altındaki lokanta/pastane bomboştu. Peki, bu kadar harcanan paraya yazık değil mi? İnanın hem öküzden ve hem de küpten olduk.
***
Hal böyle olunca, benim gibi kuyusu olanlar, - hiç kalmadı-, baharda doldurulan su ile bir müddet idare ediyor, “tarımsal sulama” için, ondan sonra musluk suyu imdada yetişiyor.
***
Mesela, Erciyes’e, yirmi beşe yakın otel yapılacak. Toplam yatak kapasitesi de beş bin olacakmış. Kişi başına, 250-300 litre içme ve kullanma suyu düşünün. Bunu da “kullanma faktörü” ile çarpın, çıkacak suyu nasıl ve nerden temin edeceksiniz? Bilemiyorum.
***
Bunun için, neredeyse ekonomik ömrünü dolduran, Tekir Göleti’nin de yüzde 40’ına el konuldu. Bu sefer, Bu göletin suladığı arazinin suyu kısıtlandı mı? Unutmayın, ağustos başında Tekir Göleti’nden su verilmez oldu. Bakalım bu yıl ne zaman vanaları kapatılacak?
***
Netice; Sayın Başkan, Kartal Kavşağı’na aklınızı taktınız. Anlaşılan yapacaksınız. Geriye dönüşü yok, öyle gözüküyor. Sorun kavşakta değil. Bastırırsınız parayı yaptırtırsınız. Ama su işi ne olacak? Asıl sorun burada…
***
Dört tane araç sahibi, vızır vızır geçeceğine, pik saatlerde, iki ya da üç ışık beklese kıyamet mi, kopar ama unutmayın “bir bardak su” için kıyamet kopar.
***
Soru şu; “kavşak mı, su mu?” Halka bir sorun bakalım. Bu kavşağı sık kullananlardan birisiyim, hiç de rahatsız olmadım. Altlarında, iki milyonluk araç olanların keyfi için de bu yatırım yapılmaz. Benden bir kez daha haber vermesi.
***
Yazıya nokta koyduğumda, saat 12 civarında su yoktu, musluklar “tıs!” bile demiyordu. Önce depolar sonra boşalan iletim hatları dolacak, sonra, musluklar “tıs!” demeye başlayacak.