FARUK ERGAN

Tarih: 17.05.2024 11:20

SUSMAK BİLMEYENLER.

Facebook Twitter Linked-in

Nereye gittiğimin, nerede olduğumun ve kiminle olduğumun ayrımını yapmadan gözlemlerimi iki satır olarak yazmak istiyorum. Mikrofonu eline alan ve kendisine söz verilen bir kimse bilerek veya bilmeyerek susmayı bilmiyor. Dinleyenlerin ne düşündüğünü, sorunlarının ne olduğunu ve hangi ruh halinde olduğunu umursamadan dereden, tepeden ver yansın ediyor. Konunun uzmanı olmasına ve kariyer yapmasına gerek kalmadan, Siyasetçi, Bürokrat, Yerel yönetici, İmam, Müdür, Muhtar vs. istediğiniz kadar bu örnekleri çoğaltabilirsiniz. (Televizyon kanallarında ukalalık yapanlar dahil) Üstelik çok konuşunca ve ses tonunu çok yükseltince, argo konuşunca, karşı tarafa hakaret edince, zoraki dinleme sabrını gösteren topluluğa daha iyi anlattığını düşünüyor olmalı ki hicap duymuyor.

Ana dilini yani Türkçe’yi kullanma becerisini tam kazanamamış ama dili her şeye dönen, konuşmalarını süsleyen ve bilmeyenleri etkileyici konuşma yapabilenleri susturmak, veya itiraz ederek müdahale etme şansınızın olmadığı yerler Camii, mezar ve taziye evleridir. Cenaze sahibi acısından bitap düşmüş, ayakta durmakta zorlanıyor ama zatı muhterem cemaati esir almış, arada bir de Türkçe konuşuyor ama karmaşa bir dille dinletiyor. Sıra mezara geliyor, defin işlemi bitiyor mevcut insanlar başsağlığı dileğinde bulunduktan ve cenaze sahibinin acısını paylaştıktan sonra gidebilmek için soğuktan, sıcaktan ve ya yağmurdan kurtulmak istiyor, işine dönmek istiyor ama zorunlu olarak bekliyor. Sırada taziye çadırı var, cenazenin genç veya yaşlı olmasına bakılmaksızın, yemeler, içmeler, sohbetler, şakalaşmalar, sarılmalar, hoş geldin demeler. Matem havasından çıkmak ve abes bir görüntü sunmak için sanki herkes programlanmış gibi davranıyor. Bu arada taziyeye gelenlerin içinde cenaze sahibine görevini yapıp da acısını paylaştıktan sonra gitmek için sabırsızlananların kalkmasına ve görevlerini yapmasına izin vermeyen bir konuşmacı mutlaka bulunmaktadır. Başkalarının fikirlerini hiçe sayan, saygısız insanların bulunduğu ortamda yalanlara itiraz ederseniz, sizi inançsız biri olarak itham ederler. Bu arada cenaze evinde kurallara uygun olarak davranan tüm insanları tenzih ediyorum.

Konuşmanın ustalarına, öğreticilerine ve ışık olanlara büyük saygı duyulmuştur. Buna karşın bir de susmanın ustaları vardır ama aynı sevgi ve saygı onlara karşı esirgenmiştir, gösterilmemiştir. Konuşmanın ustası olabilmek için yerinde ve zamanında susmanın da ustası olmadan, diğer konuşması gerekenlere fırsat vermeden, her şeyi ben bilirim ve ben varken kimse konuşamaz demek kimseyi büyütmez. Size birkaç defa sabır gösterenler, daha sonraki zamanlarda belki de kerhen dinler, boş konuştuğunuzu anlar ve size olan saygısı tükenir. Usta konuşmacı, hitap ettiği topluluğun içinde kendisinden daha bilge, o konu üzerinde fikir sahibi ve o konu üzerinde tahsil yapmış insanların olabileceğini tahmin eder ve daldan dala atlamaz, daha da önemlisi haddini bilir. Susmak bir şey konuşmadığınız ve anlatmadığınız anlamına gelmez, bakışarak ve göz göze gelerek de lisan ile ifade edilmesi çok zor olan şeyleri anlatmış olursunuz. Susmak bazen birbirini seven iki kalbin gözlerinin konuşmasıdır, zira ben rahmetli babamla çoğu kez uzun uzun bakışarak harika bir iletişim kurardık. Velhasıl, konuşulması gereken yerde konuşmamak ne kadar yanlışsa, susulması gereken yerde susmamak da o kadar yanlış.

“Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak bir sanattır” Goethe 

  


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —