İBRAHİM PEKBAY


SORUNUMUZ, BİLGİSİZLİK…

Kemal Kılıçdaroğlu, eğer tabandan iğnenin ucu kadar bir ışık görürse, genel başkanlığa talip…


Toplum olarak en büyük sorunumuz ve eksikliğimiz, ne yazık ki bilgisizlik ve bilmeden bilgi vermeye çalışmak.

Cumartesi günü yazımın sonunda, TİP Genel Başkanı Erkan BAŞ’ın CHP ile olan tartışmasına yer vermiştim.

Bir genç(!) aradı telefonumdan…

Diyeceksiniz ki “Bir genç(!) senin telefonuna nasıl ulaştı, seni tanımazken?”

Benim telefonum gizli değil ki…

İsteyen herkes telefonuma ulaşabilir. Olmadı, aç telefonu gazeteme, verin telefonunu deyin şıp diye verirler, saklamazlar ki bazı başı büyük saklanmaya ihtiyaç duyan zevatlar gibi. 

Haram yemedim, kul hakkı çiğnemedim, ahlaksızlık etmedim, kimden ve neden çekineceğim ki…

Neyse, bulmuş aradı, açtım telefonu…

Önce ismini verdi ve Cumartesi günkü yazımın sonundaki TİP Genel Başkanı Erkan BAŞ konusundaki ifadelerime girdi. Daha doğrusu giresi oldu.

“Bi dakika” dedim, “Önce sen söyle bakayım kaç doğumlusun?”

Cevaben 1985 doğumlu olduğunu söyledi ve eleştirmeye başladı.

Bir süre dinledim, sonra sözünü kestim, çünkü gittiği yol veya beni eleştirdiği yol benim yolum değildi…

“Sözü ben aldım; “Bak kardeşim, önce yarı yaşımdasın. TİP ilk kez deve dişi gibi insanlar tarafından kurulup, 15 kişi ile TBMM çatısı altında

 “Dev gibi” adamlarla temsil edilirken, senin eli öpülesi annen, ya doğmamıştı, ya da arkadaşları ile sokakta ip atlıyordu.

 Biz senin ifade ettiğin ideolojik sözleri çok söyledik, çok yazdık. Baktık ki dibi dabanı yok, döndük yine Atatürk ilkelerine ve öğretilerine.

Sen önce bugünkü aldığın oy ile toplum içinde bulduğun karşılığa bak.

Dahası, TİP olarak 4 milletvekili ile TBMM çatısı altına girerken, eski adıyla Yeşil Sol Parti, Yeni adıyla da DEM listesinden girdin…

Tekrar etmek gerekirse, senin savunmaya çalıştığın TİP’nin toplum içerisinde kendisini TBMM çatısı altına taşıyacak miktarda oyu bile yok.

Ayrıca ideolojisi de ilk kurulan o DEV adamlarla birlikte tarihin siyasi sayfalarında yerini aldı…”

Dedim…

Baktım devam edesi var sözünü bir kez daha istemesem de kesmek zorunda kaldım.

Neden?

Çünkü tarihten ve siyasi tarihten habersiz…

Hani “Sen önce öğren de gel” diye kaba bir davranışla telefonu yüzüne kapatsam, bana yakışmazdı. Gönlünü rahatlatarak, saygıda ve sevgide kusur etmeden yanlış yolda ilerleyen görüşmeyi sonlandırmam gerekiyordu.

Ne yalan söylemeli, çok zormuş be…

Kırmadan, dökmeden, küstürmeden, üzmeden nasıl yapılacağını bir an kafamda dolandırdım ve şak diye söyledim…

Bak değerli genç kardeşim. Üzmek istemem ancak önce gerçekleri öğrenmek gerekir. Siyasi tarihi de bilmen gerekir. Savunduğun ideolojinin, toplumda neden karşılık bulmadığını irdelemen gerekir. 

Eğer bunlara doğru ve anlamlı bir cevap bulursan, yine görüşelim. Haydi, şimdi karşılıklı saygı içinde telefonlarımızı kapatalım…”

Kapattık sorunsuz telefonları.

Bu olayda üzüldüğüm ve defalarca da yazdığım gibi, toplumumuzun en büyük eksikliği, bilgisizlik. Bilmeden, öğrenme ihtiyacı bile duymadan konuşmak ve davranışlarını da buna göre yapmak…

XXX

Konu bu noktaya gelmişken, ortaya koymak istediğim bir konu var.

Bugün iktidara gelebilmek için tabanda karşılığı olan iki parti var, birincisi CHP, ikincisi şu anda iktidar olan AKP…

Diğer partilerin tek başlarına iktidara gelebilmek için ŞİMDİLİK KAYDI İLE tabanda bir kayşılığı yok.

Ayrıca, bu partiler, güçlü partilerin listelerinden seçime girmeseler, TBMM çatısı altında temsil edilebilme olanakları da ŞİMDİLİK yok…

Ülke seçim barajını aşabilecek partiler, TBMM çatısı altına girebilirler ancak iktidara gelecek partilerin çoğunluğu sağlayamaması halinde, geçmişte çok gördük, koalisyon ortağı sıfatıyla iktidarda olabilirler.

Ne var ki, söz konusu partiler, Siyasi Partiler Yasasına göre kurulmuş ve o kanuna göre çalışmalarını yürüttükleri sürece, “Yasal Parti”, moda deyimi ile “Legal Parti” olarak görmek zorundayız.

Ancak bu çarpıklığın düzeltilmesi için, “Seçim Kanununun” bir kez daha ele alınması gerekir.

Denilebilir ki; “Her fikir TBMM’de temsil edilmesin mi?”

Edilsin sorun değil, ancak tabanda karşılığı olmayan, ama bir yerde oy alıp üçbeş milletvekili ile meclise giren partilerin tutumları nedeniyle de ülkenin nasıl sorunlar yaşadığını unutmadık.

Sonra fikir üretmek ve yaymak için illa ki mecliste olmak gerekmez. Özgür toplumlarda insanlar, fikirlerini hür iradeleri ile ifade ettiklerinde, karşılık bulabiliyorlarsa, her yerde olabilirler.

Benim anlatnak istediğim, seçim zamanı gelince ve bu partilerin “Benim yerim neresi” diye mahalle arasında oynanan oyunlardaki gibi, bazı çocukların kendilerine yer bulma isteğine benziyor.

Ben buna karşıyım…

XXX

Perşembe günü akşam, Sözcü TV’de İpek Özbey’in Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı ve bir buçuk saat süren programını izledim.

Sonucu özetliyorum…

Kemal Kılıçdaroğlu, eğer tabandan iğnenin ucu kadar bir ışık görürse, genel başkanlığa talip…