KADİR DAYIOĞLU


SİYASİ TARİH

Konuşurken, yazarken, çizerken çok dikkatli olmamız gerekir… Olmasa çok iyiydi… Ama oldu… İnancımı söyleyeyim: “Bazı olaylar öyle olacak olduğu için öyle olur” ve “engelleyemezsiniz”…


Siyasi tarih yazımında ak ile beyaz; sempati ve antipati arasında da bir şeylerin olabileceğini, ona göre davranmamız gerektiğini, ciddi tarihçiler söylüyor. 

Mesela, son günlerde şu söz çok sık duyar olduk; “Bir asırlık Kürt sorunu!” Yani, ne olduğunu bir türlü anlayamadığım bu sorunu, “bir asırla” sınırlandırarak, Cumhuriyet dönemine indirgemek istiyorlar.

***

Cumhuriyet, onlar için adeta, “günah keçisi!”. Tarih, bu kadar çarpıtılamaz. Hiç olmasa, 19.yy başlarına gitseler, irili ufaklı, otuza yakın, ayrılıkçı Kürt hareketini görecekler. 

***

Sizi 16. yy’a götüreceğim. Yavuz Sultan Selim ile ünlü Kürt Şeyhi, Şafi, İdrisi Bitlisi ile, 1515’de Amasya’da yapılan anlaşmayı ve devamını bir yana bırakın, en azından 19.yy siyasi tarihini bilmeden, bugün yaşananları anlayamayız…

***

Bunu bilmediğimiz sürece meydanlarda, TV ekranlarında, gazete köşelerinden, istediğimiz kadar asıp keselim; yağıp gürleyelim nafile… “Kürt Sorununun”, “Ermeni Sorununun” genel adıyla “Şark Sorununun” ya da “Şark Meselesinin” özü buralarda yatmakta…

***

Rum, Kürt ve Ermeni sorunu, emperyal güçlerin, sürekli masaya sürdüğü kart oldu. Halen de devam ediyor. 

***

Yok olaylara birer asayiş sorunu, polisiye sorun olarak bakarsak, havanda su dövmeye devam eder, güç kaybederiz… Olay, üç ulusun arasında bir mesele olsa kolay, çözeriz ama öyle değil… Düveli Muazzama’yı da ilgilendiriyor. Çözümün zorluğu burada…

***

93 Harbi olarak da bilinen, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi sonunda, Çarlık Rusyası’na büyük imtiyazlar veren Ayastefanos Ateşkes Anlaşması’nın yapıldığını, bundan İngiltere’nin rahatsız olduğunu, “tanımıyorum, gelin Berlin’de bir konferans toplayalım, yeni bir anlaşma yapalım” dediği malum…

***

Netice de, Berlin Anlaşması diye bilinen, bugün yaşananların aynen görüntüsünü veren bir anlaşma imzalandı… Şimdi soruyorum; bu anlaşmanın 61. Maddesi’ni biliyorum diyen varsa, dürüstçe parmağını kaldırsın… Tabii, Ayastefanos’un benzeri 16. Maddesini de…

***

Madde şöyle: “Bab-ı Âlî, Ermenilerle meskûn vilayetlerde mahalli ihtiyaçların lüzum gösterdiği düzenlemeleri ve ıslahatları vakit geçirmeksizin tatbik etmeyi”  taahhüt eder… Emin Oktay gibi resmi tarihçiler, üç aşağı beş yukarı, cümleyi burada keserler ve devamını vermezler?  Neden?

***

Ama gerçek metin öyle değil… Baskın Oran, Ragıp Sarıca, Bayram Kodaman gibi ciddi, siyasal tarihçilerin eserlerinde metnin tamamını görmek mümkün…  Yukarıda ki, “etmeyi” sözcüğünden sonra şu cümleyi ilave ederseniz 61. Maddenin tamamının görürüz…

***

“… ve Çerkezlerle Kürtlere karşı onların (Ermenilerin k.d.) emniyet ve huzurlarını temin etmeyi taahhüt eder. Bu yolda alacağı tedbirleri, tatbikatı denetleyecek olan Büyük Devletlere muayyen zamanlarda bildirecektir.” Nokta.

***

Demem o ki, yara kaşımanın kimseye faydası yok… Kaşıyanlar da kalkamaz bunun altından… Gerçekleri öğrenelim ama hınç almak için değil…

***

Bir de, “Vilâyât-ı Sitte” yani “Altı Vilayet” olarak bilinen illeri kapsayan bir bölgede, “ yarı Otonom”, “yarı bağımsız” bir Ermeni bölgesi kurulması ile ilgili bir Padişah fermanı olduğu ve bunun asla uygulama aşamasına geçmediğini de kitaplar yazıyor… Altı il şunlarmış; Erzurum, Van, Elazığ, Diyarbakır, Sivas ve Bitlis.

***

Tabii, bunları yazarken, halkları ayırarak, “Ermeniler masumdu!” falan demek istemiyorum…  Onların yaptığı mezalim, yakıp yıktıkları beldeler, köyler orta yerde duruyor… 

***

Bir de, bizim İttihat ve Terakki’ye çok haksızlık yapılıyor… Şu kadarını söyleyeyim, İttihat ve Terakki benzeri örgütlenme sadece biz has bir oluşum değil… Her etnisitenin kendilerine has bir “İttihat Terakkisi” vardı… Etniki Eterya, Rum Pontus, Kürdistan Tali Cemiyeti, Taşnak ve Hıncak cemiyetleri… Bir anlamda, dün Balkanlar’da ve gerekse doğuda yaşananlara, “İttihat Terakkiler” arasındaki savaşlar diyebiliriz… 

***

Peki, hal böyle olunca, bizim “İttihat Terakki” ne yapacaktı ya da ne yapmasını bekliyordunuz?

***

Halklar yoktur, bu işin içinde… Bu nedenle, konuşurken, yazarken, çizerken çok dikkatli olmamız gerekir… Olmasa çok iyiydi… Ama oldu… İnancımı söyleyeyim: “Bazı olaylar öyle olacak olduğu için öyle olur” ve “engelleyemezsiniz”