Sanırım kafanız epey karışmıştır.
Son çeyrek yüzyılda ülkemizdeki siyaset adamlarının herkesi hayal kırıklığına uğratan keskin U dönüşleri ile gelinen nokta sanırım kantarın topuzunu iyiden iyiye kaçırdı.
Milli oldukları iddiası ile hem dini hem de milliyetçiliği kullananların ülkede son yaşanan gelişmelere dair sürekli yalpalamaları epey manidar.
Tablo ortada.
Yerli işbirlikçiler, BOP’un çocukları işbaşındalar.
Bu konuya dair çok sayıda ciddi eleştiri var.
Hazırsanız başlıyoruz.
**
Rifat Serdaroğlu@rifatserdaroglu “1 AKP'Lİ, 1 MHP'li, 1 DEM'li Milletvekili,
PKK Narko-Terör Örgütü Bölücübaşının ayağına gittiler.
Ne konuştular?
Bilen hiç kimse yok mu?
Olmaz mı?
Kendini Türk Milletinden kabul etmeyen, aklını ruhunu
Küresel Çeteye satmış, "Türk diye bir ırk yoktur" diyen biri biliyor!
Kandildeki çıyanlara arkasını dayamış Arap biliyor!
57 yıllık Türk Milliyetçiliğini, Bebek Katilinin arkasına minder yapan da biliyor!
Kadere bak! Bu vatanın sahibi, bu konuda hiç bir şey bilmiyor!
Sadece yapılan ihanetin hesabını soracağı günü sabırla bekliyor.
Ne Mutlu Türküm Diyene...”
**
Sadettin Tantan@sadettintantan “ABD’nin Türkiye büyülelçisi Tom Barack’ın Ruhban Okulu’nun 2026’nın Eylül ayında açılmasını beklediklerini Yunan basını üzerinden açıklaması,
Papa’nın resmi ziyaretten de öte bir programla Türkiye’de bulunması bir arada değerlendirildiğinde ABD’nin çizdiği bir rota ile Türkiye’nin dar bir siyasi kalıba sokulmak istendiğini açık şekilde göstermektedir.
Tom Barack daha evvel Türkiye’nin İsrail politikasına da karışma cüretini göstererek hadsiz açıklamalarda bulunmuştu.
Bu zatın bırakın istenmeyen adam ilan edilmeyi, herhangi bir şekilde uyarılmaması iktidarın zaafiyetidir.
İktidar ortağının Papa ziyaretinden duyduğu rahatsızlığa tepki olarak dizi yapımcılarını aramak yerine politik düzeyde adım atamıyor olması devlet ciddiyetinden ne denli uzaklaşıldığının açık bir göstergesidir.
İktidar, Trump’ın geçici dostluğuna kanmış ve bunun kendisi için yeterli olduğu kanısında olsa da Türkiye bu politikada kaybetmektedir.
Anadolu’da emperyalist heveslere geçit vermeyecek olan yine yüce Türk Milleti’dir.
Türkiye sahipsiz değildir.
Bu yurt bizim sahip çıkacağız!
**
Sinan Meydan "İngiltere ve Batılı devletler Ankara’ya karşı sistematik olarak direnirlerse, Türkiye’deki yeni rejim (Cumhuriyet) ve Mustafa Kemal devrilebilir.” (İngiliz Büyükelçisi R. Lindsay, 1925)
Sevr Antlaşması ile Anadolu'yu parçalayıp sömürmek isteyen emperyalist devletler; özellikle İngiltere, Ankara merkezli Türkiye Cumhuriyeti'ni tanımamak için çok direndi.
Önce Türkiye'nin bağımsızlık belgesi Lozan'ın onaylanmasını geciktirdiler. Sonra elçilerini Ankara'ya göndermediler.
İngiltere, Türkiye Cumhuriyeti'nin birkaç yıl içinde yıkılacağını düşünerek -bunu bekleyerek- uzun süre Ankara'da büyükelçilik açmadı.
İngilizler, Cumhuriyet yıkılıp yeniden saltanat kurulunca başkentin yeniden İstanbul olacağını hayal ediyordu.
Bu nedenle müttefikleri Fransa ve İtalya'nın da Ankara'da büyükelçilik açmamalarını istediler.
İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiser Vekili Henderson, 20 Kasım 1923'te Lord Curzon'a yazdığı raporda şöyle diyordu:
“Bugünkü Büyük Millet Meclisi beklenmedik biçimde sahneden çekilmedikçe Ankara yıllarca başkent kalabilir. Hatta bu meclisin sahneden çekilmesi bile, saltanat diriltilmedikçe, mutlaka İstanbul'a geri dönüleceği anlamına gelmez. (…)
Ben bugünkü Büyük Millet Meclisi'nin iki yıllık ömrü olacağını ve Ankara'nın da en az iki yıl başkent kalacağını sanıyorum. (…)"
1925'te patlak veren Şeyh Sait İsyanını ve başka bazı gerici, bölücü direnişleri bastıran Türkiye Cumhuriyeti'nin kolay kolay yıkılmayacağı anlaşıldıktan sonra yavaş yavaş Batılı ülkeler Ankara'da büyükelçilik açmaya başladılar.
Atatürk, Türkiye ile diplomatik ilişki kurmak için Ankara'da elçilik açılmasını şart koştu. Yine de İngilizler 1930 yılına kadar Ankara'da elçilik açmadılar.
İngilizlerin, "Mustafa Kemal'e karşı muhalefet yükseliyor, Mustafa Kemal devrilirse cumhuriyet de yaşamaz, birkaç yıl içinde yıkılır! Saltanat diriltilirse İstanbul yeniden başkent olur!" diyerek yıkılmasını bekledikleri Cumhuriyetimiz 103 yaşında, ama içimizdeki Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının karın ağrısı devam ediyor.
**
MEGALİ İDEA’NIN MERKEZ ÜSSÜ:
HEYBELİADA RUHBAN OKULU
Osman İkinci: “Heybeliada Ruhban okulu, Osmanlı döneminde 1844’te açıldı.
Ancak kurtuluş savaşı yıllarında Türkiye karşıtı faaliyetlerin merkez üssü haline gelince, M.Kemal Atatürk Fener patrikhanesini “fesat ve ihanet ocağı” olarak tanımladı, aynı zamanda Lozan’da alınan karara göre yalnızca “dini” yetkilerle İstanbul’da Fatih Kaymakamlığına bağlı olarak faaliyet yapmasına müsaade edildi.
Cumhuriyet yönetimi tüm siyasi ve hukuki yetkilerini kaldırdı ve patrik seçimi için Türk vatandaşı olma şartını gettirdi.1971 yılında
Anayasa Mahkemesi tüm özel yüksek okulları devlet üniversitelerine bağladı, ancak Fener Patrikhanesi bu koşulu kabul etmedi ve okulunu kendisi kapattı. Böylece Türkiye eğitim birliği ve egemenlik ilkelerini korumuş oldu.
EGEMENLİK VE MİLLİ BİRLİĞE
SAHİP ÇIKMAK ZORUNDAYIZ!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti esnasında ”Ruhban Okulu ile ilgili üzerimize düşeni yaparız” açıklaması ile bu konu yeniden gündeme geldi. Ruhban Okulunun yeniden açılması, yalnızca bir okul meselesi değildir. Bu, Türkiye’nin bağımsızlığına, egemenliğine, Anayasa’ya, Lozan’a ve cumhuriyet devrimlerine aykırıdır.
Çünkü bunun altında Fener Patrikhanesinin “Ekümeniklik” ve bir tür “Ortodoks Halifeliği” kurma girişimi vardır.
Patrikhanenin esas gizli gayesi Yunanistan’ın ana doktirini “Enosis” (Kıbrıs’ın Yunanistan’a iltihakı) ve ”Megali İdea” yani bir gün İstanbul’un tekrar Helenlerin (Yunanistan) merkezi olacağına inanılan bir ütopyadır. Aynı zamanda Başpiskopos Makarios da bu Ruhban okulundan mezun olmuş, ömrünü Kıbrıs Türklerinin Kıbrıs’tan atılması için sarf etmiştir.
Şimdi esas mesele Türkiye’nin geleceğine dair bir egemenlik sınavıdır. Türkiye’nin siyasi yöneticileri, aydınları, milli kadrolar ve vatan sever hukukçular buna duyarsız kalmamalı bu sinsi oyunu bozmalılar.
PAPA 14. LEO’NUN TÜRKİYE’Yİ
ZİYARETİNİN ESAS AMACI NEDİR ?
PAPA, Patrik Bartelemeos’un daveti üzerine Türkiye’yi ziyarete geldi.
Üç amacı var; bir Ruhban okulunun yeniden açılması, İznik ziyareti ve Patrik’e “Ekümenlik” verilmesi için Türkiye’nin yumuşatılmasıdır.
Bu ise Türkiye’nin güvenlik sorunudur.
Ruhban okulu, Patrikhanenin adeta harp okuludur.
Tarihi olaylar buna şahittir.
Bu okul açılacaksa Batı Trakya’da buna denk bir okulun açılması zorunludur.
**
Dr. Naim Babüroğlu@NaimBaburoglu
"Düşmanla savaşmak kolaydır; çünkü kuralları bellidir.
Asıl zor olan işbirlikçilerdir, onların ne sınırı vardır ne de ölçüsü…
Yalan, iftira, sahtekarlık ve hile onlar için tek geçerli yöntemdir.
Yıl 2008…
Türk Ordusu’na, tarihin en büyük kumpası kurulur.
CIA güdümlü olduğu aşikâr bir kumpas…
Çünkü, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin önündeki en büyük engel, Türk Ordusu’ydu.
Başta “İkinci Cumhuriyetçiler” olmak üzere, her dönemde işgalcilerle işbirliği yapanlar, kumpas davalarında da CIA ve FETÖ’ye hizmet ettiler.
Sözde “vesayet”zincirini kırmak aldatmacasıyla, kahraman Türk ordusuna düşmanın aklına gelmeyen iftiraları attılar.
İşgalcilerin bile etik bulmadıkları sınırları çiğneyerek, Türk ordusunu aşağıladılar.
Savaş tarihinin hükmüdür:
Siyasete ve tarikata bulaşmış bir ordunun, milletine vadedeceği tek zafer, yenilgi ve felakettir.
Atatürk, bu gerçeği, bizzat yaşadı…
**
SİYASET İŞTE BÖYLE BİR ŞEYDİR....
Yahudi asıllı bir Rus, uzun uğraşılar sonucu İsrail'e göçme iznini alır..
Çıkışta, Ruslar bagajını denetlerken, elbiselerin arasında Lenin'in büstünü bulurlar...
- Bu nedir?
Yahudi:"Bu nedir?" sorusu yanlıştır yoldaş! "Bu kimdir?" demeniz gerekirdi!
Bu Lenin'dir, sosyalizmin temellerini atan, Rus halkına iyilikler getirendir..
Ben de bunu bereketli günlerin anısı diye yanıma aldım...
Etkilenmiştir Rus görevli:
Tamam, geçebilirsiniz, der.
Tel Aviv havaalanında gümrük memuru büstü görür ve sorar:
- Bu nedir?
Yahudi: "Bu nedir?" sorusu yanlıştır Paşam! "Bu kimdir?" demeniz gerekirdi! Bu Lenin'dir.!
Bu deli cani yüzünden Rusya'yı terk etmek zorunda kaldım!
Yanıma aldım ki, her gün suratına tükürüp lanet okuyayım!
Etkilenmiştir İsrailli görevli. O da:
Tamam, geçebilirsiniz, der.
Adam evine gelir, büstü büfenin üstüne koyar, gelişi nedeniyle de akrabalarına davet verir.
Yeğenlerden biri sorar:
- Bu kimdir?
Yahudi: "Bu kimdir?" sorusu yanlıştır kuzum! "Bu nedir?" demen gerekirdi!
Bu, on kilogram, yirmi dört ayar altın; vergisiz, gümrüksüz, üstelik KDV'siz servettir..!!
KISSADAN HİSSE:
Siyaset, aynı şeyi herkese farklı anlatarak inandırma sanatıdır.!
Her yalana inanana "aptal", ilk yalanı anlayana "gün görmüş" diyorlar...
Devamlı yalanlara inananlara ne denir?
Biliyorum, ama dilim varmıyor…
