Dünyada yaşanan tüm olumsuzluklar sevgisizlikten kaynaklanmaktadır. Devletlerarası sevgiden söz edilemez, onlarda çıkar ilişkileri önceliklidir. Çıkar ilişkisi öncelikli olmasına rağmen bazı devletlerin liderleri birbirlerine gerçek olmayan iltifatlarda bulunurlar, hitap ederken dostum diye başlayan sözlerin arkasında, yaptırmak istedikleri kendi ülkelerinin çıkarını önceleyen bir hinlik vardır. İnsanların arasında da sevgisizlik olması gayet normal, uzaktan tanıdığın veya samimi olmadığın bir insanın seni sevmesini beklemek zaten tabiatın kanununa aykırı olur. Uzun yıllar birlikte yaşadığınız, iyi günde kötü günde yardımlaştığınız, aynı sohbet ortamında bulunduğunuz, aynı sofrada kaşık değiştirerek yemek yediğiniz ve birçok sırrınızı paylaştığınız insanların sevgisizliğini görmek, “insan kendine yakışanı yapar” dedirtiyor. Tabii ki her konuda hemfikir olma ihtimali yoktur, dünyaya aynı pencereden bakmak gibi bir şey olamaz, farklı siyasi görüş olabilir, farklı inançtan olan kimselerin de dost olabileceğini kabullenmek gerekir ama inancından dolayı sevilmemesini gerektirmez ve tüm çeşitliliklerin içinde sevgiden ziyade insanların saygılı olmak gibi zorunluluğu vardır. Hayatımda hiç kimseye, sevmediğim halde sarılmış, sahte gülücük atmış, gereksiz iltifat yapmış ve sevgi gösterisinde bulunmuşluğum olmamıştır. Fakat o insanın gıyabında hakaret etmişliğim ve saygısızlık yapmışlığım da olamaz. İnsanı olduğu gibi kabul etmek, insan olduğu için sevebilmek, senden ayrı düşünebilmesini kabullenmek, hür ve özgür iradesine pranga vurmamak ve yaşam biçimine karışmamak sevgisizlikten iyidir.
“Hacca gitti, dualar etti, 500 bin EURO dolandırdı”. Sosyal medya fenomeni Dehran A. Gazzelilerin yaşadığı acıyı istismar etti. Filistin’e yardım için topladığı parayla lüks araçlar, eşyalar aldı. Alman polisi, dolandırıcıyı evini basıp yakaladı. Bir Müslüman dünyanın her yerinde halkın inançlarını istismar ederek dolandırıcılık yapıyor, dini kullanıyor, şatafatlı yaşamayı ve insanları mağdur etmeyi kendine reva görüyor fakat, inancı olmayan elin gayrimüslimi bunu yakalıyor, Alman adaletine teslim ediyor ve üç yıl hapis istemiyle dava açılıyor. Dindar ve inancı kuvvetli olduğu için yaptığı pislikleri itiraf etme durumunda kalıyor, dürüst olduğu için ve vicdan azabı çektiği için değil, Alman yasalarına göre suçunu itiraf edenlere daha az ceza verildiği için. Demek istiyorum ki, Alman polisinin yaptığı çalışmayı, suçluyu ve sahtekarı yakalayıp adalete teslim etmeyi bizim polisimiz de yapıyor ama geneli kapsamıyor. Bazılarının yaptıkları yanlarına kalıyor ve masum taklidi yaparak veya arkasına bir dayı alarak yaşamaya devam ediyorlar. İnsanların inançlarını sömürerek zengin yaşam süren her kim varsa, kazancının vergisini vermeyerek şaşalı yaşayan, halkın vergisiyle hac ibadeti yaparken ütücüsüne ve tüm maiyetinde olanlara devletin kaynaklarını kullandıran ahlaksızların yargılandığını görmek, tüm vergi mükelleflerinin ortak istekleri olduğunu bilmelisiniz.
“Kardeşlerimi Tanrı yarattı ama dostlarımı ben buldum” der Goethe. İnsanlar, bulduğu dostlarıyla övgü duyarlar, onların sohbetinden, hayat hikayesinden, aile yapısından, ticari hayatından, siyasi düşüncelerinden dolayı, iyi ki böyle bir dost edindim diye kıvanç duyar. Benim de onur duyduğum, kişiliğine doyamadığım dostlarım var fakat ben de onlar için kıvanç duyulacak bir dost muyum, bir arkadaş mıyım bilemiyorum. Bu kısacık ömrümde hatalar yapmışımdır, yanlış karar vermişimdir, maddi ve manevi bedel ödemişimdir ve keşke yapmasaydım dediklerim var ama hiç kimseye isteyerek veya bilerek zarar vermemişimdir. Birçok şeyi içime atmışımdır, muhatabına söylemektense sus otur dedim kendime, üzülmelerini istemediğim için ama üzmek istemediklerim tarumar ettiler ve hala sevgisizlik yaptıklarını anlamadılar.
“Güzelliği görebilen ruhlar, bazen yalnız yürümek zorundadır.” Goethe