Temmuz’da beklenen olmadı.
Asgari ücret zaten pas geçilmişti…
Memurda umduğunu bulamadı.
Hali ile de Sendikalar üyelerinin de baskısı ile seslerini yükseltmek durumunda kaldılar.
Biliyorsunuz, sendika var, sendikacık var.
Yani mi?
İktidarı şartlar ne olursa olsun desteleyen sendikalar malumunuz.
İktidara karşı olan sendikalarda mevcut.
Bir de Sarı Sendikalar var ki hiç sormayın gitsin…
Bu köşeyi takip edenler bilirler Hemşireler Haftasında taleplerine dair bu köşede yine ir yazı kaleme almıştım.
Bugün Sağlık sektörüne dair SES’in taleplerini dillendireceğiz.
GREVLİ TS HAKKI, GERÇEK TİS…
SES- Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçiler Sendikası ilimizde faal sendikalardan birisi.
Son olarak gerçekleştirdikleri açıklamada “Grevli TS hakkı, gerçek toplu sözleşme, demokratik çalışma yaşamı için mücadeleye devam ediyoruz!” ifadesinde bulundular.
Ayrıntılarına bakalım.
Ne istiyorlar.
Talepleri neler?
Neyin mücadelesini veriyorlar.
ÜNİVERSİTE HASTANELERİ…
Söz şimdi SES- Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçiler Sendikasında.
“Üniversite hastaneleri sağlık hizmetlerinin önemli parçası ve nitelikli sağlık hizmeti üretiminin de en belirleyici unsurlarından olmasına rağmen sağlık sistemimiz içerisinde üvey evlat olarak görülmektedir.
Ülkenin her tarafına gönderilen hekimlerin yetiştirildiği, tedavi edici sağlık hizmetlerinde sevk zincirinin en son basamağı, dünya çapında isim yapmış saygın tıp insanlarının bilimsel ve özerk hareket edebilmeleri sayesinde ülkemizde kamusal sağlık hizmetinin ileriye taşınmasında itici bir rol oynayan kurumlarımız bugün borç batağından çıkmak için mücadele etmektedir.
Üniversite hastanelerinin mali, idari ve bilimsel özerkliği Sağlık Bakanlığı tarafından adeta kuşatılmış üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığına bağlanması için her türlü yasal zemin oluşturulmaya başlanmıştır.
YETERLİ PERSONEL
İSTİHDAMI YOK!
Devlet üniversite hastanelerimizin yeniden, ülkemizde yaşamakta olan herkese, parasız sağlık hizmeti sunabilecek duruma gelmesi için kaynağı genel bütçe olmak üzere, tüm borçlarının ödenmesi ve daha fazla gecikmeden bütün gereksinimlerinin karşılanması gerekirken bu durum Devlet üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığına bağlanması için bir fırsat olarak görülüyor.
Sağlık Bakanlığı Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi örneğinde olduğu gibi geçmiş yıllarda Üniversite Hastanesinin borcunu kapatıp bir iş birliği protokolü ile üniversitenin özerkliğine kayyum atamıştı.
Sağlık hizmet sunumu doğrudan hasta başvurusu ile değil üçüncü basamak sağlık hizmet sunumu şeklinde olması, hastaların 1. ve 2. basamaktan gelmesi gereken ve temel görevi eğitim, öğretim ve araştırma olan devlet üniversite hastanelerimiz bu kimliğinden çoktan çıkarılmış ve devlet hastanesi kimliğine sokulmuştur.
Yeterli personel istihdamı yapılmayarak tüm çalışanlar angarya çalışma koşullarına maruz bırakılmıştır.
Özellikle asistan hekimler hasta, iş yükü ve angaryalar nedeniyle eğitim için yeterli zaman bulamazken, öğretim üyeleri de finansal baskılar nedeniyle hizmet ağırlıklı çalışmaya zorlanıyorlar.
Ek ödeme, performans, teşvik ve ücret baskısı nedeniyle alanında isim yapmış tıp insanları kamusal alandan çekilerek özel sektöre yöneliyor.
Bir kısmı da yurtdışına gidiyor.
Oysa tüm ülkenin vatandaşlarının sağlığa erişim hakkı kapsamında bu hekimlere ihtiyacı varken sadece parası olanlar şifa buluyorlar.
Üniversite hastaneleri borç batağından çıkmanın yolu olarak daha az maliyetle hizmet üretip daha fazla gelir elde etmek için etik dışı yollarla döner sermayeyi arttırmaya çalışıyorlar.
Pandemide dağıtılması gereken ek ödemeyi borçlarını ödemek için kullanabiliyorlar.
7 dönem (14 yıl) boyunca bizleri sefalete mahkûm eden yandaş sendika ve işveren devleti temsil eden hükümetin birlikte oynadığı tiyatro ile oyalanmak yerine TS programımız etrafında birlikte mücadele ederek hem yetkilendirilmiş yandaş sendikayı hem de işvereni, lehimize karar alma yönünde baskı unsuru olmaya tüm işkolu emekçilerini davet ediyoruz.
Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri sendikamız çatısı altında bir araya gelerek, bize reva görülen insani olmayan çalışma koşullarını ve ücret rejimini değiştirmeliyiz.
İŞTE… TEMEL TALEPLER…
Olmazsa olmaz tüm emekçileri ilgilendiren temel taleplerimiz şunlardır:
- Grevli toplu sözleşmeli, özgür pazarlık hakkı içeren sendika yasası çıkarılsın,
- OECD ortalamasında kadrolu güvenceli personel istihdam edilerek, sözleşmeli tüm çalışanlar 657 4/a kapsamına alınsın.
- Performans, ek ödeme, taban, teşvik, ilave zam değil, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret verilsin.
- Son TS’de ilave ek zam olarak verilen emekliliğe ve emeklilere yansıtılmayan ve emekliliği daha da hayal hale getiren uygulamaya son verilerek ilave ek zammın emekliliğe ve tüm kamu emeklilerine yansıtılması,
- Vergide adalet sağlansın. Emekçilerden alınan vergi % 10’da sabitlensin
- Çalışma yaşamının demokratikleşmesinin ilk adımı olarak idarecilerin atanması yönteminden vazgeçilsin. Liyakati uygun olanların aday olacağı ve yöneticilik yapacağı emekçilerin oylarıyla bir ya da iki yıllığına seçimle belirlensin.
- Muayene, tedavide ve ilaçta hiçbir ad altında; katkı, katılım payı, ilave ücret alınmasın. Sağlık hizmetleri ücretsiz olsun.
ÜNİVERSİTE HASTANELERİNDE
ÇALIŞANLARA DAİR TALEPLER…
Üniversite hastanelerine özel TS metnimizde yer alan bazı önemli taleplerde aşağıdaki gibidir.
- Üniversite hastanelerinde çalışanlara tayin hakkı verilsin. Bu gerçekleşinceye kadar üniversite hastanelerinde çalışan personelin kurumlar arası tayin talebi karşılandığı durumda bağlı bulunduğu üniversite rektörünün muvafakat verme şartı iptal edilmelidir.
- Bir an önce mazerete bağlı atama ve yer değiştirme yönetmeliği çıkarılmalıdır.
- Döner Sermaye Komisyonu oluşturuluşun
- Üniversite hastanelerinde görev yapan asistanların günlük çalışma saatleri ilgili mevzuatta belirtilen süreyi aşmamalıdır.
- Asistan hekimlerin nöbet süresi 24 saat ile sınırlandırılmalıdır.
- Asistan hekimlerin aylık fazla mesaileri en fazla 120 saat ile sınırlandırılmalıdır.
- 0-3 yaş çocukları da kapsayacak şekilde ücretsiz, 7/24 hizmet veren, nitelikli çocuk bakım merkezleri ve kreşlerin oluşturulması güvence altına alınmalıdır. Kreş hizmeti sağlanamayan yerlerde günün ihtiyaçlarına uygun şekilde kreş ödeneği sağlanmalıdır.
- İşe gidiş gelişlerde zorunlu servis sağlanmalıdır. Servis olmayan birimlerde gündüz için aylık abonman bedeli, gece çalışması için de taksi ücreti ödenmeli,
- Tüm emekçilerine 3600-7200 arası ek gösterge uygulamasına geçilsin.
- Sağlık hizmetleri ağır ve tehlikeli işler kapsamındadır. Fiili hizmet süresi (yıpranma payı) yıllık 90 gün üzerinden tam olarak tüm emekçilere ödensin ve geçmiş yılları da kapsasın
Bu toplu sözleşme düzeneği ile bir sonuç elde edilmeyeceğini 7 dönemdir (14 yıl) mutabakat altına alınan ama uygulanmayan toplu sözleşme maddelerinden biliyoruz.
Sonuç elde edilemeyeceğini demokratik bir çalışma ve özgür örgütlenme ortamı olmadığı için bürokratlar, idareciler ve siyasiler tarafından büyütülüp yetkilendirilen sendikamsı yapıdan biliyoruz.
Türkiye’de kamu sendikalarının mücadele tarihine bakarsak var olan hakların korunması yeni kazanımlar elde etmenin yegâne yolu iş yerlerinde, alanlarda, meydanlarda yürütülen fiili ve meşru mücadele ile olduğu görülecektir.
Bizde geçmişten günümüze fiili ve meşru mücadele hattımızdan vazgeçmeden mücadeleye devam edeceğiz.
Gerek konfederasyonumuz KESK bütünlüğünde gerekse de SES olarak taleplerimizin karşılık bulması için bu toplu sözleşme dönemine giderken ve toplu sözleşme dönemi boyunca da iş yerlerinden, alanlardan, meydanlardan SES’imizi yükselteceğiz.
Tüm sağlık emekçilerini, sağlık işkolundaki emek ve meslek örgütlerini ve sağlık hakkına sahip çıkmak isteyen halkın tüm örgütlü kurumlarını mücadeleyi birleştirmeye ve büyütmeye davet ediyoruz.
SES Var, umut var!
SES’te Örgütleniyoruz!
BEKLİYORLAR…
Malum Sağlık ve Eğitim insan haklarının temel öğeleri ve herkesin eşit şekilde yararlanmaları gereken devletin vatandaşına ücretsiz sunması gereken konu başlıkları.
Ancak son dönemde Türkiye’de bu alanlar tıkandı.
Grev yapmak nerede ise yasak Türkiye’de.
İş bırakmanın bile bedeli epey ağır son zamanlarda.
Eğitim ve Sağlık hizmetleri paralı oldu.
Buna karşın bu sektörlerde çalışanların hakları da sürekli budandı.
İleriye gitmesi gereken başta ücretler ve sendikal haklara dair ileriye dönük hamleler yerine hep geriye dönük adımlar atıldı ve çalışanlar köşeye sıkıştırıldı.
Sendikalar şu anda zamanında söyledikleri ya da söylemedikleri nedeni ile elden giden çok sayıda kazanımını geri istiyor.
Öncelikli konu ücretler tabi ki de.
Sendikal hakların tam manası ile yaşanmadığı, ücretler arasındaki adaletsizliğin kaldırılmadığı, Toplu sözleşme ve Grev haklarının olmadığı bir ülkede iş barışının olması mümkün değil.
Bu alanda son dönemde epey yanlış yapıldı.
Halen de bu yanlışları savunanların sayısı epey fazla.
İşçinin, memurun, emeklinin hakkını alamadığı bir ülkede bazı şeyleri düzeltmek ne mümkün.
Bu nedenle hükümet herkesten fedakarlık ve tasarruf isteyeceğine biraz da kendisi fedakarlık yapmak durumunda.
Kalkınmak üretmekten geçiyor.
Üretimin de ana unsuru insan ve çalışmak…
O zaman insanımıza, çalışanımıza hak ettiği değeri verin lütfen…