KADİR DAYIOĞLU


ŞEHRİN RUHU KALMADI

Aradan yıllar, yıllar geçince, kent tarihini yazan bir zatın eline geçerse bu yazı, hiç olmazsa bu fakiri, hayırla yâd eder…


Yıllar öncesi İstanbul’da, çocuk doktoru bir bayanla karşılaşmıştım… Yaşı, altmışı aşkındı… Muhtemelen bizden bir önceydi, okullarda… İlkokulu, şimdi yerinde yeller esen Cumhuriyet İlkokulu’nda okumuştu… Ortayı, Kız Orta Okulu’nda… Liseyi başka ilde, üniversiteyi İstanbul Üniversitesi’nde bitirmiş… 

***

Döneminin mahallelerini; kişileri, örfleri, adetleri, hayatı çok çok iyi anımsıyordu… Yaşadıklarını bugün yaşıyormuş gibi anlatıyordu…  Bir ara yolu Kayseri’ye düşmüş. Gördüklerine hayret etmiş. İnanılmaz ölçüde Kayseri’nin tahrip edilmiş olduğunu söylemiş ve şu çarpıcı tespiti yapmıştı: “Kadir Bey, Kayseri’nin ruhu kalmamış!”

***

Tabi, bu kentte yaşayan bizler, bu süreci göremiyoruz. Dışarıdakiler daha iyi gözlemleyebiliyor. Öyle ya, bir goncanın açtığını sürekli gözleyen göremezmiş…

***

Tüm dönemler için söylüyorum. Şehrin ruhunu yok ettiler. Etmeye de devam ediyorlar.İnönü İlk Okulu vardı, yıktık yerine, Öğretmenevi yaptık.Şimdi onu da yıkıyorlar. Uyarmasak, mücadele etmesek, Valilik konutunun bulunduğu adayı da “Sahabiye dönüşüm” kapsamına alacaklardı.

***

Kayseri Lisesi’nin duvarlarını kaldırdık, neredeyse kaldırımla sıfırladık, yol genişletmek için… Bir Allah’ın kulu çıkıp da; “Yahu ne oluyor!” diyemedi… Bir okul düşünün, sınıfları kaldırımla “sıfır”… Gülerler insana… 

***

Yahu, bir okulun bahçesi, acımasızca katlediliyor, sınıflar kaldırımla sıfır hale getiriliyor, memleketin Valisi’nin, Milli Eğitim Müdürü’nün çıtı çıkmıyor… İyi mi… Ne bu hal? 

***

Kusura kalmasınlar… Bu fakir bu kentte ne bürokratlar gördü… İktidara “eyvallah!” demezlerdi. 1972’de, Başkan Çalık, Atatürk Bulvarını genişletebilmek amacıyla, Devlet Hastanesi ve SSK Hastanesinin bahçelerinden bir miktar almak istemişti de, kıyamet kopmuştu… Başhekimler, Şirket ve belediye personelini kovalamış; onlar da tası tarağı toplayıp çekip gitmişlerdi…

***

Aynı hizada bulunan bizim evin bahçesine de girmek istemişlerdi. Rahmetli peder, telefonda, Başkana ağzını açıp, gözünü yumuş; demediğini bırakmamış. Konuşma uzayınca; “beni” de katarak, “şu itlerini çek evimden!” demiş; Başkana, Anayasa’nın, “mesken dokunulmazlığı” maddesini anımsatmış… Ben de o tarihte Şirket’te Teknik Müdür idim… Elektrik direklerini geriye alıyorduk. Sıkıysa şimdi, bir Başkana deyin bakalım bunları! Evini başına yıkarlar, “vallahi!”

***

Çok şükür, geçen yılarda da en eski Ahmet Paşa’yı yok ettik.Şimdi, sonra yapılanları da… Küçük eski taş binayı, yıllar öncesi yok etmiştik, zaten… Mimarsinan İlk Okulu da; Etiler İlk Okulu da, Ticaret Lisesi’ni de, Cumhuriyet İlk Okulu’nu da… Bunlar çok güzel taş bina örnekleriydi. Biblo gibi binalardı. Erken Cumhuriyet döneminin simgesi, Vilayet binasının yıkılmasına, yerine çirkin kütlenin konmasına ne demeli? Ya hu, dış kale surlarını yok ettik… 

***

Sümer arazisini “kıymaladık”; gıdım gıdım parselleyerek sattık. Tabi, kimse buna çanak tutan, asla affetmeyecek, tarih… 

***

Cumhuriyet’in simgesi demiryolunu, alkışlarla öteleyeceklerdi, Erkiletaltına. “Yapmayın, etmeyin!” dedik… Dinletemedik… Bekir Abi inat etti. “Öteleyelim de görün!” dedi. DDY baskı yaptılar, epey bir para harcattılar, o da Engir bataklığına gelince durdu. Daha ileri gidemediler.

***

O kadar dış gezi yapmalarına rağmen, şunu gözleyememişti, Başkanlar başta olmak üzere, belediye bürokratları. Demiryolu ve müştemilatı, dünyanın her yerinde kent ile özdeştir… Kent kültürünün bir parçasıdır… Çünkü bunlar, buhar gücünün ulaşımda kullanılması ile başlayan “sanayi devriminin” önemli figürlerindendir; bu nedenle de hayatın bir parçası olmuştur. Yazın hayatında, demiryolu ve tren kadar hiçbir ulaşım girmemiştir.

***

Ama Kayseri’de, arazisi ağzımızın sularını aktığından, acımasızca yok edilmesi için var gücümüzle uğraştık; inanmadan bu projeye imza atan bürokrasi üzerinde siyasi baskı yaptılar. Ve çoğunda başarılı oldular.

***

Neticeyi kelam, Cumhuriyet öncesi ve erken Cumhuriyet dönemi izlerini sildik, Kayseri’den… Kadim isimler dururken, devasa, Erenköy, Altınoluk mahalleleri ihdas ettik; bağ sokaklarını “numaralandırdık”; Meydandan, Tekiri aşıp, Develi girişine kadar, 40 kilometrelik yola Mehmet Özhaseki Bulvarı dedik. 

***

Birkaç mescit/cami, birkaç türbe kaldı. Tepki gelmeyeceğini bilseler onları da yok edecekler. Tabii, bir de Erciyes, kaldı. İnanın, güçleri yetse onu da yerle bir edip, imara açarlar. Öyle ya, yerlerine ne güzel “iş merkezleri” yapılır… Yerim dar, daha çok verecek örnek var. Sırası gelince onu da vereceğim. Yani, Hemşerimiz, doktor Hanım, “Kayseri’nin ruh kalmamış!”, demekte haksız mı yani?

***

Aradan yıllar, yıllar geçince, kent tarihini yazan bir zatın eline geçerse bu yazı, hiç olmazsa bu fakiri, hayırla yâd eder…