CHP mitinglerini, “gözlerim kapalı!” seyrediyorum, İstanbul’u seyreder gibi. Elli ikincisi bitti mitinglerin, bir yaz boyu… Güze girdik, var hızı ile devam ediyor. İktidar da hata üstüne hata yapmaya… Ok yaydan çıktı… Konu İmamoğlu, Yavaş, Özel, CHP değil artık… Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü; kuvvetler ayrılığı.
***
1957’den beri meydanları izlerim... Meydanlar, iktidara yürüyüşün ya da düşüşün önemli bir göstergesi… CHP’ye isterse kayyım atansın, isterse tüm teşkilatlar “fesh” edilsin, “kılavuzun gereği yok. Yolun sonu gözüküyor!”
***
Sanırım, 1954 seçimleri olacak… Dokuz yaşındayım. Cumhuriyet Meydan’ı hınca hınç dolu, merhum Menderes konuşacak. Kıyamet kopuyor, Menderes arabası ile meydana girdi, inanın, insanlar otomobili havaya kaldıracaklar; coşku doruk noktalarda… Şimdi yıkılan Merkez Lokantası balkonuna çıktı konuşmak için. Coşku seli inanılmaz… Tabiri caizse, “çocuklarını kurban etmek istiyorlar”, Menderes’in önünde… Sonra, CHP için büyük bir hezimet çıktı sandıktan.
***
1965 seçimleri olacak, İzmir’deyim; Demirel konuşacak, sanırım Konak Meydanı’nda… İnsanlar akın akın meydana geliyor. Bir yandan da İzmir Belediye bandosu gösteri yapıyor… Unutmadığım bir şarkıyı çalıyorlar; “Kır atıma bineyim yar yoluna gideyim!”. Merhum Asfalt Osman( Kibar) da belediye başkanı. Coşku görülmeye değer.
***
Şu ana kadar egale dahi edilemeyen oy çıktı, “Kırat”’a, yüzde 53 oy... 27 Mayısçılar ve CHP hezimete uğradı.
***
Biraz daha yakına geliyorum… Adalet Partisi’nin kalesi Kayseri’ye Dağlara taşlara adı yazılan “Karaoğlan” merhum Bülent Ecevit geliyor… 1977 Genel Seçimleri… Meydan hınca hınç dolu… Coşku dorukta… Bir yandan da Şenay’ın sesinden, “Sev kardeşim!” çalıyor. Müthiş bir takdimci var… Muhtemelen Süleyman Genç, - ki bunun kim olduğunu Şükrü Efe çok iyi bilir-, meydanı coşturdukça coşturuyor.
***
Rahmetli Osman Ağa (aramızda ki ismi, “komutan”, soyadı Elibüyük), ile Gökdelen’in bir katından meydana bakıyoruz. Derken, Ecevit, seçim otobüsünün üzerinde, Düvenönü’nde Meydana doğru ilerliyor. Yanında İl Başkanı Mehmet Gümüşçü ve korum müdürü Mümtaz Karaduman var.
***
Otobüs, aşırı kalabalıktan, kaplumbağa hızı ile ilerliyor, Meydana doğru… Yılların kurdu, müfrit Demokrat ve Adalet partili Komutan; “Kalk dayı giderim… Bu iş bitti, Ecevit bu işi götürüyor!”, dedi. Ayrıldık.
***
Eşzamanlı Demirel geldi… Meydan bomboş… Öğle ikindi ezanı imdada yetişti… Demirel de bunu fırsat bilip çekti, gitti…
***
1983 seçimleri olacak… Özal rüzgarı esiyor. “Horoz Partisinin” başkanı da merhum Turgut Sunalp… “Darbecilerin partisinin başkanı”, diye nitelendiriliyor; kesin kazanacak gözü ile bakılıyor. Öyle ya, “cunta” ve tüm organları ile Devlet arkasında. … Kimse, Özal’a şans tanımıyor. O nedenle, Kayseri’nin uluları, “Horoz Partisi”ne yöneldiler.
***
Sunalp Paşa geldi mitinge, kimse yoktu… Parti otobüsünü, sürdüler Sivas’a doğru. Paşamızın, otobüsün içinden sağa sola el sallaması hâlâ belleğimde…
***
Özal geldi Kayseri’ye, bırakınız Meydanı, Parkın içi hınca hınç doluydu… Bizim rahmetli “Kara Zabit” (Özkavukçu) manzarayı görünce; “iş bitti, hadi abi, gidelim!” dedi…
***
“Artık mahalle muhtarı bile olamaz!” denilen Sayın Erdoğan, 2002 seçimlerini kazandı. Değişim hareketini! Temsil ediyorlardı. “Liberallerin” ve “liberal solcuların” da desteğini almıştı. Öyle ya; “değiştik”, “Milli Görüş gömleğini çıkarttık!” diyorlar; “sınırsız”, “amasız”, “ancaksız”, “fakatsız” özgürlüklerden ve Avrupa Birliği’nden söz ediyorlardı. Tabii, daha sonra bunlarla da yollarını ayırdı. Kimi kodese, kimi yurtdışına gitti, kimi de köşesine çekildi.
***
İmamoğlu, denilen adı sanı duyulmamış, bir adam çıktı siyaset sahnesine… Boyu posu yerinde, aslan gibi bir çocuk… Natıkası güzel… Önce Beylikdüzü Belediye Başkanlığını, sonra üç kez Kazandı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yargı ve iktidar kıskacına rağmen.
***
Şimdi ise, resmi olmayan, 15,5 milyon insanın imzası ile Cumhurbaşkanı adayı oldu. Oldu olmasına ama çalışma arkadaşları ve bazı belediye başkanları “kodese” girdi. İmamoğlu’nun otuz beş yıllık yüksek okul diploması iptal edildi. Biliyorsunuz, yüksek okul mezunu olmayan Cumhurbaşkanı adayı olamıyor. Yargı süreci devam ediyor. Bununla birlikte sekiz-on dosya da peşinden geldi. Birinden kurtulsa, diğeri önüne çıkacak. Tam bir Çin işkencesi… Tuzak ve dikenlerle dolu bir yol. Bakalım hedefe nasıl ulaşacak.
***
Tabii, uzun bir süredir, CHP’nin de coşkulu mitingleri devam ediyor, coşkusu da giderek artıyor… Meydanların dili çok farklı şeyler söylüyor.
***
Diyelim ki, İmamoğlu aday olamayacak, bunu takiben, benzeri bir şekilde Yavaş da… Yine diyelim ki, CHP’de kapatılacak, “kayyım atanacak!”. Bu sayede, adayın arkasında örgüt olmayacak… Hiç önemli değil…
***
Harp, darp, olağanüstü bir hal olmamak şartıyla, şayet sandık gelecekse; İmamoğlu’nun, Özel’in gösterecekleri “bağımsız” aday bile açık ara önde seçimi kazanır. Şimdilik hava öyle esiyor….
***
Yine diyelim ki, bunun finansmanı nasıl sağlanacak? Örgüt desteği nasıl olacak? Örgüte gerek yok, her bir kişi örgütün bir ferdi gibi davranacak. Para faslına gelince, aday için açılacak, bir hesaba milyarlar akacak, gönüllü… Hava böyle esiyor. Şayet ben, 1957’den beri siyaseti takip eden birisi isem… Böyle olacak, göreceksiniz!..