İBRAHİM PEKBAY


SARIÇİÇEK…


 

Günün başlangıcında, her zaman olduğu gibi internet üzerinden haber kanallarını, sosyal medyayı takip ederek, ne oluyor ne bitiyor öğrenmek isterim ki kandile yağ damlasın da kandili yakabileyim…

 

Aslında bu iş, gün başladığından itibaren yatma vaktime kadar sürer. Elimizde bir IPAD denilen alet, her ortamda bilgilenmemiz için yeterli olur.

 

Artık damlayan yağ ile kandili yakmaya sıra gelince, bir başka ifade ile “ÇİMDİK” atma zamanı gelince, bu kez yazının başlığı ne olmalı, elbette ilk soru budur.

 

Öyle bir başlık koymalıyım ki, önce okurun ilgisini çeksin…

 

Başlık düşünürken aklıma gelen, dilimden dökülmeye başladı.

 

“Sordum sarıçiçeğe, annen baban var mıdır?”

 

Ne gelir arkasından, elbette “Dedi çiçek annem babam topraktır…”

 

Ama öyle olmadı, sarıçiçeklerin dili lal oldu, gözü trene bakar gibi…

 

Neyse… Sarıçiçeğin dili lal olsun, gözleri bakmak için tren bekleyedursun ben yazmayı planladığım konuya geçeyim…

 

XXX

 

Saldırganlık sizce nasıl bir iştir?

 

Makbul müdür yoksa kötü bir davranış mıdır?

 

Diyeceksiniz ki bu nasıl iş, insanlar durup dururken neden saldırsınlar ki?

 

Yerden göğe kadar haklısınız, hiçbir şey durduk yerde olmaz. Hele bu saldırganlık olayı, çıkar çatışmasının bir sonucu değilse…

 

Sokakta giderken istem dışı bir adama omuz atarsınız, adamın öfke kontrolü yoktur, saldırır…

 

İstem dışı trafik kazası yaparsınız, adı üstünde kaza. Aracınızdan inip “Geçmiş olsun, var mı bir şeyiniz” diye insanca sorarsınız, adam size kafa-göz saldırır…

 

Bunlar tamamen öfke kontrolünün yapılamadığı saldırılardır. Sinirler yatışınca, insan kendine gelince yaptığına pişman olur, özür dilerler.

 

Biri size saldırır, siz de kendinizi korumak için karşı saldırıya geçersiniz. Sonucunun ne olacağı belli değildir ama karşı saldırı, nefsi müdafaa denilen olaydır, olur.

 

Ancak öyle saldırılar vardır ki, nereden ve nasıl geldiğini bir türlü siz anlayamazsınız ama takip edenlerin gözü büyük fotoğrafı bildikleri için dilleri söyler, gözleri büyük fotoğraftaki saldırın nedenlerini de bilirler, görürler…

 

Ya saldırganları yönetenlerin ayağına basmışsınızdır ya da arı kovanına çomak sokmuş veya sokmaya hazırlık yapıyorsunuzdur.

 

Saldırganlar, genellikle “Tutma” kişilerdir.

 

Bir başka deyim ile “Tetikçi” denilen cinstendir. Başarılı olurlarsa yaptıkları işin bedelini alırlar, olamazlarsa, bu kez işi verene döner saldırılar. Onların davranışları belli olmaz.

 

Bazen de “Tetikçilik” yapanlar, işi yaptıktan sonra bedelini kendileri öderler…

 

Ancak saldırıya uğrayan sus pus oturur ise, uğradığı saldırı sonunda aldığı yara ile kalır. Ötekisi ise belli mecralarda övünerek gezer durur…

 

Benim hiç tarzım değildir mesela…

 

Saldırıya yeltenenleri veya saldırıyı azmettirenleri başıboş seybine bırakmak.

 

Elimden geleni ardıma koymam, cevabını anında ve her koşulda, her kanalda verir, vermeye çalışırım.

 

Elbette benim tarzım. Herkese “Sen de böyle yap” diyemem, deme hakkına da sahip değilim açıkçası…

 

Nereden çıktı bu “Saldırı” ve “Sarıçiçek”, ne bağlantısı var?

 

Hiçbir bağlantısı yoktur…

 

Salladım gitti işte, boş zamanınızda okursanız diye, okuyunca bir şeyler anlarda bir şeyler çıkarırsanız diye.

 

XXX

 

Bir gözüm bilgisayarımın ekranı ve klavyesinde, öteki gözüm de haber kanallarında iken bir alt yazı geçti…

 

Haber, tam bir itiraf, giderayak…

 

Diyor ki sözün sahibi…

 

“Toplumun tamamına, oradan da insanlığa uzanan fikri iktidar yolu zor ve zahmetli bir süreçtir. Bu konuda kendimi biraz mahzun hissediyorum. “

 

Haklıııı…

 

Kendinden önce “Kuruluş” felsefesi ile birlikte oturtulmuş öyle bir “Fikri iktidar” var ki kendi “Fikri iktidarı”nı oturtabilmek için önceki “Fikri” ortadan kaldırma gücüne sahip olmak gerekir…

 

Önceki “Fikir” öyle sağlam temellere oturtulmuştur ki, öyle kolayına sökülüp atılacak gibi bir şey değildir.

 

O “Fikir” için insanlar “Kurtuluş savaşı” vermiş, vatan topraklarını kanları ve canları pahasına savunmuş ve halen de savunmaya devam etmektedirler…

 

Oturtmaya yeltendiğin “Fikri iktidara” gelince, o biraz çürük fikir. Çürük zemin üzerinde yükselmez.