Maliye ve SGK tarafından, CHP’li belediyelere, dut silkeler gibi silkelenmeye başlayınca, borcun nereden ve nasıl geldiğine bakılmayınca, başkanlar “topal ördek” yapılmak istenince, bir şeyler yazmak istedim. Aklıma, sadece, bunun “yol olmadığını”, “yol olunca üstünden geçenin çok olacağını”, söylemek, yapılmak istenenin, anında kitlelere ulaştığını söylemek geldi.
***
Bir de 1950’lerde, Demokrat Parti’nin, rahmetli Osman Bölükbaşı’nı, milletvekili seçiyor, diye Kırşehir’i, Nevşehir’e bağlaması; rahmetli Özal’ın, “elleri kolları sandalyeye bağlı!” başkan adaylarını gösteren afişler geldi.
***
Sonuç; Kırşehir, Bölükbaşı’nı seçmeye devam etti; sandık, Özal’ın üzerinden silindir gibi geçti. Sonuç; “21,75”. Hatırladınız mı? Hatırlamayanlara hatırlatmak istedim, başka maksadım yok efendim. Hal böyle olunca ben de, “suya sabuna dokunmayan” bir yazı yazmak istedi, efendim.
***
“Ammeller niyetlere göreymiş!” Bu hadisi, bu sözü hemen hemen bilmeyen duymayan yok gibi... Bir “şeyin”nasıl görüleceği, bakılan yere bağlı... Bir bardağa, “yarısı boş!” demek mümkün, “yarısı dolu!” demek de... Kuzuyu yemeye karar verdiyseniz; su içtiğin yer önemli değil... Alt tarafınızda su içen kuzuya da, “Suyumu bulandırdın...” diyebilirsiniz...
***
Bir de; “Sap ile samanı” birbirine karıştırmak isteyenler için “türlü çeşitli” yol bulunur... Dedim ya! Bir olayı nasıl görmek istiyorsanız öyle görürüsünüz... Bu toplumda, maalesef, sap ile samanı, akıl ile hisi birbirine karıştırmak adettendir...
***
Kendisini ördek olarak görmek isteyene, “hava bulutlu!” demeniz yeterli... Bulut ile ördek arasında ki ilişkiyi, Aristo Mantığı ile kolay kurabilirsiniz! Buna; “düz mantık” da denir... Aslında, bizimde içinde bulunduğumuz şark toplumlarının, “şarklı” kalmış “kafaların” temel özelliği, “analitik” mantığı algılayamamak, kavrayamamaktır...
***
Nasıl mı? Bakınız nasıl: Havanın bulutlu olması muhtemelen yağmurun yağacağını gösterir... Yağmur yağınca yerde suyun birikeceği ve bir müddet sonra gölcüklerin oluşacağı da hepimizin malumu... Gölcükler oluşunca burada ördeklerin yüzebileceği de yine bilgilerimiz içinde...
***
Bu nedenle; yanılıp da, “hava bulutlu!” dediğiniz anda kendisini “ördek” zannedenlerin; “Vay bana ördek dedin!” hitabına maruz kalmanız ve arkasından da tokat yemeniz, hatta daha da ilerisi “linç” edilmeniz kuvvetle muhtemeldir... Yine bu nedenle siz siz olun ve “Hava bulutlu mulutlu” gibi tehlikeli sözler söylemeye kalkmayın...
***
Bunu bilen büyüklerimiz, korunabilmek için: “Yapma, kaçma karışma!”, “Görmedim, duymadım, bilmiyorum”, “Neme gerek!”, “Gelen ağam giden paşam!”, “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin!”, “Etek öpmekle ağız pislenmez!”, “İt ile dalaşmaktansa, çalıyı dolaşmak daha iyidir!” türünden veciz sözler söylemişlerdir... Haksız da değiller... Öyle ya; “biz diyoruz bayram haftası, onlar diyor mangal tahtası!”
***
Sözgelimi siz siz olun da; “İki kere iki kaç eder?” sorusuna hemen , “Dört eder!” demeyin! Mukabilinde; “Alırken mi, satarken mi?” diye mutlaka sorun... Bu sayede hem zaman kazanmış ve hem de muhatabınızın gerçek niyetini öğrenmiş olursunuz...
***
Aristo Mantığı’nın günümüzde ki temsilcilerini etrafınıza bakınca görürsünüz... Ve hemen de tanırsınız... Zira, yine bunların çoğu; akıl ile mantığı; insaf ile insafsızlığı; edep ile edepsizliği birbirine karıştırır... Ellerinde bir kutu siyah boya ve bir de fırça, başlarlar sağa sola çalmaya...
***
19. yy’ın başında darağaçlarını kurulması, kellelerin havada uçması, Patriğin idam edilmesi; “Hünkarım bu çözüm değil!” diyen, bir haftalık sadrazam Benderli Ali Paşa’nın asılması yani bağırıp çağırmak; asıp kesmek çözüm olsaydı Yunanistan, Mora, Girit, Batı Trakya... elimizden uçup gitmezdi... Öyle ya, “İbret alınsaydı tarih, hiç tekerrür eder miydi?”
***
Merhum Arif Nihat Asya’ya ait şu mısralar, içinde bulunduğumuz ruh halini anlatmaya yeter de artar bile...
“Ne yolcuya güvenirdi ne hancıya
Beyninde bir kuruntu merkezi vardı.
Her gördüğü yerliye iç,
Her gördüğü yabancıya dış,
Düşman diye bakardı! /