Tahakküm altına almak, yok saymak, istediğiniz gibi düşünmeye zorlamak, konuşturmamak, sizden olanlar- bizden olanlar ayrımı yapmak, kutuplaştırmak, hakaret dili kullanarak argo kelimeleri daha çok sarf etmek, sizin sevgi anlayışınız buysa, üstelik bu sevginiz çoğunluk tarafından kabul görmüyorsa bu yaşam biçimini nasıl içinize sindiriyorsunuz?
Bu yapılanlara, insanı sevmek, vatanı sevmek, bayrağı sevmek ve toplumu kucaklamak denilemez.
Şimdiye kadar olanlar ve yaşananların tam zıddını yapmayı denemek ister misiniz?
Daha sevecen, daha hoşgörülü, daha sempatik olmak ve dünyayı gezmek, anılarınızı yazmak istemez misiniz?
Şayet yazmayı düşünürseniz cümlelerin içinde küfür olmasın, ileriki yıllarda torunlarınızın mahcup olacağı ve üniversite arkadaşlarına anlatmakta zorluk çekmeyeceği kadar anlaşılır olsun. İnsanların bir kısmı veya devlet görevlilerinin tamamına yakını, anılarını yazarken sansürsüz yazmaya elleri varmaz.
Saklayacakları veya saklamak zorunda oldukları ve yaşarken yapmakta sakınca görmedikleri ihlaller mutlaka vardır, talan ederken ve şatafatlı yaşarken cesur olanlar görevleri sona erince korkak olurlar. Yasal olsa bile etik olmayan uygulamalar anılarda olduğu gibi yerini almazsa okuyanların damaklarında tat bırakmaz. Geçmişte yapılan hataları, yolsuzlukları, verilen-alınan rüşvetleri, (rüşvet sadece para demek değildir) kayırmaları, ihaleleri, israfı ve pişmanlıkları yazabilmek yürek ister, okuyucuya saygı duyulmasını ve kandırılmamasını gerektirir ki, bu da her babayiğidin harcı değildir. Anılarınızı yazarken, sade ve akıcı bir üslup kullanın, duygu ve düşünceleriniz içtenlikli ve gerçeği yansıtsın, varsa eğer tuttuğunuz günlüğe sadık kalın, çok büyük maddi gelir elde edeceğinizi bilesiniz, zira alıcınız çok olacaktır. Mümkünse gelirini Lösev veya Mehmetçik Vakfı’na bağışlayın, siz yaşıyorken anılarınızı okumayı çok isterdim, belki size karşı düşüncelerim değişebilir.
Bugün Ramazan ayının ilk günü, ayın tamamında insanlar refah ve huzur içinde ibadet etmek isterler. Vatandaşın öncelikle gıda teminini, daha sonra da huzur içinde yaşamayı düşüneceği bu mübarek günlerde “hiç değilse bu ayda yapmayın el insaf” dedirten, gayri ahlaki yayınlardan, riyakarlıktan, din pazarlayıcılarından, tüketimi teşvik edici reklamlardan, görgüsüzce donatılan masalardan, refah seviyesinin çok yüksek olduğu insanlara verilen gösterişli iftarlardan, kamu kaynaklarını ibadet adı altında dağıtmaktan uzak durulmasını isteyenleri yok saymayın. Çeşidi bol olan yiyeceklerinizi zorluk içinde yaşayan ve sadece çorba ile sofra kuran çoğunluğun gözüne sokarak şımarıklılık yapılması, özellikle bu yapılanların din ve ibadet kisvesine büründürülmesi çukurca bir yaşam seviyesi olur. Bu arada inancının gereği olarak oruç tutmayanlara, hasta olanlara, yolcu olanlara, yaşlı olanlara, kadın ve çocuklara yapılacak her türlü dışlamayı veya olası şiddeti nefretle kınadığımı belirtmek isterim. O insanların ihtiyaçlarını ve yaşadığı zorlukları yok etmek yerine, elinden gelenleri yapmak yerine, yaratanın ahirette soracaklarını bu alemde sen sorarsan eğer, senden insan olmaz ancak olsa-olsa çok güzel riyakâr olur.
“Tüm kamu yöneticileri, ikram ve iftar sofralarınızı öz kazancınızla karşılayın ki meydan yiğit görsün” Faruk Ergan