KBB Uzmanı, Doçent, Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Mehmet İlhan Şahin.
Kendisini kayseri gerek babasının siyasi kimliği nedeni ile gerekse de Tabipler birliği başkanlığı yaptığı dönemden çok iyi tanıyor.
Önemli açıklamaları ile de kamuoyuna yön veriyor.
Görüşlerini paylaşıyor.
Bende kendisini ara ara sütunlarımızda ağırlıyorum.
Bakın son deprem ve yaşananlara dair Mehmet İlhan Şahin@drilhansahin'in değerlendirmeleri neler?
YÜZÜMÜZE TOKAT GİBİ ÇARPTI...
Vefat eden onbinlerce, yaralanan, sakat kalan, akrabalarını, evini, işini kaybeden milyonlarca insanın acısının üzerine derin ahlak bunalımının, azgınlığın, nankörlüğün, bencilliğin yüzümüze tokat gibi çarpması… Yükümüz çok ağır!
Tüm bunlara rağmen merhamet, diğerkamlık ve iyilik ölmedi, sapa sağlam, dipdiri ayakta, bunu da görüyoruz. İyiliği yayalım, iyilikte yarışalım! Allah büyüktür, bulutlar dağılır, kötülükler köpük gibi söner gider, geriye fedakar insanların mücadelesinin yeşerttiği umut kalır.
İNSANLARA MEZAR SATTILAR...
Yüzlerce sorumsuz zalim ve yoldaşları, insanlara mezar sattılar, ev tapusu verdiler; şimdi binlerce kahraman, insanları o mezarlardan dişiyle tırnağıyla canlı çıkarmaya ve yaşatmaya çalışıyor.
“Rabbim, İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helak mı edeceksin?“ (A'râf Suresi 155-156. Ayet)
GÖREV VE SORUMLULUK...
Her daim canı koruma ve kurtarma derdinde olan sağlık çalışanları akın akın afet bölgesine ulaşmaya çalışıyor. (Ben de gönüllü yazıldım, görev bekliyorum)Ben dahil tüm hekimlerimiz, sağlık çalışanlarımız, uygun koordinasyon dahilinde, damar yolu açmaktan, yara sarmaktan, cerrahi müdahaleye kadar her türlü göreve hazırız.
SAKIN BUNU SÖYLEMEYİN...
Merak ediyorum, inşaat sektörü tüm makina ve çalışanlarıyla bölgeye yöneldi mi?
Yol onarın, enkaz kaldırın, ekmek taşıyın!
Sakın müteahhitler para yardımı yaptık demesin!
Söylemesi çok zor, ama acıdan her gün, her saat yüreğimizin dağlanacağı bir döneme girdik gibi görünüyor. Güçlü olmak ve acıya direnmek zorundayız.“Ey inananlar, sabır ve namazla (Allah'tan) yardım isteyin, muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir.”
Çok büyük felaket! Hepimize, özellikle de deprem bölgesindeki vatandaşlarımıza çok geçmiş olsun. Allah ölenlere rahmet eylesin, her türlü sıkıntıda olanlara da yardım etsin. Biz birbirini yemeyi seven bir milletiz, ama zor günde bir araya gelmeyi de biliriz.
KIZILAY'A BAĞIŞ YAPTIM...
Ülkemizin çok önemli bir değeri olduğu için başka kurumların yanında Kızılay’a da bağış yaptım. Bölgeye ücretsiz gönderilmesi gereken çadırların “maliyetine” de olsa bir derneğe satılmasını bir bağışçı olarak kabul etmiyorum. Çadır üretimi için gereken parayı da bizlerden alın.
Kızılay’dan beklentimiz, çadır üretsin, hatta bağışlarımızla başka üreticilerden satın alsın ve kendi adına bölgeye yetiştirsin. Yemek yapsın, hatta para verip yaptırsın ve afetzedeleri doyursun. Kızılay afetzedelere ulaştırılacak hiçbir şeyin “satıcısı” konumunda olmamalı.
TERÖRÜ BİLE SOLLADI...
Terör yüzünden 40 yılda kaybettiğimizden daha fazla sayıda insanımızı günler içinde kaybetmemize ve şehirlerimizin yıkımına neden olan bozuk yapılaşmaya teröre karşı olduğu kadar tepkili olmanın ve şehirciliği milli bir mesele olarak görmenin zamanı gelmedi mi?
HERKESİN DİLİNDE...
Herkesin ağzında İstanbul depremi! On şehrimizde enkaz altında can verenleri, kurtulsa da biçare kalanları görmek, insanların kendileri ve sevdikleriyle ilgili kaygılarını artırıyor. Biraz önce caddede rast geldim, satıcı “deprem düdükleri” diye bağırıyordu. Ne acıklı bir tablo!
İstanbullular muhtemel deprem anına ve sonrasına ilişkin kendince plan yapmaya çalışıyor ve ölümden daha fazla yaşanması muhtemel kaostan korkuyor. Devlet, başınızın çaresine bakın diyemez. Acilen etkili plan ve uygulamalarla bu kaygılar giderilmeli, insanlara güven aşılanmalı.
ŞARLATANLAR...
Yıllardır bazı şarlatan meslektaşlarımız bizlerin gözünde rezil olma pahasına ilgi çekmek için saçmalarken halk bunlara niye kanıyor derdim. Şimdi benzer durum jeologlar için geçerli galiba. Genel görüşe aykırı konuşup ilgi çekenler var. Doğrusu bazen ben de kanacak oluyorum, sonra fark ediyorum ki görüşlerinin dayanağı zayıf, ama alıcısı çok, çünkü “korkutuyorlar” diyerek sizi rahatlatıyor, içinizdeki kaygıları yatıştırıyor, sorumluluk bilincinizi zayıflatıyor ve umut pazarlıyorlar. Pandemide benzerini şarlatan hekimler yaptı, bedelini halk ödedi.
Milletçe kafamızı çarpa çarpa Cemil Meriç’in sözüne ikna olmak durumundayız: Bu ülkede ilerici, gerici, sağcı, solcu yoktur. Namuslu insanlar ve namussuz insanlar vardır. Bu acılı günlerde de bir yanda vicdanlı, fedakar, merhametli, hakkaniyetli olanlar var, bir de tersi olanlar.
VEBALİ OLANLAR...
“Benim vebalim varsa herkesin vebali var, kimse vebal üstlenmediğine göre benim de vebalim yok.”
En tepeden en aşağıya toplumun büyük bir kısmının ilkesi bu olmuş.
Sorumluluk bilinci olmayan, vebal nedir bilmeyen nesiller yetiştirmek, ülkemize yapılan ihanetlerin en büyüğüdür!
DİP NOT: A'râf Suresi 155-156. Ayet Tefsiri - Diyanet İşleri başkanlığı
﴾155﴿ Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte buluşmak üzere kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki: “Ey rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.
﴾156﴿ Bize bu dünyada da âhirette de iyilik yaz! Şüphesiz biz sana yöneldik.” Allah buyurdu ki: Azabıma dilediğimi uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır; ayrıca rahmetimi Allah korkusu taşıyanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.