KADİR DAYIOĞLU


PASTIRMA

Kayseri, artık, “katma değeri” yüksek yani “yükte hafif pahada ağır” ürünlere yönelmeli; bunlarla da anılmalı.


Önce, “Coğrafi İşaret” nedir, onun tanımını vereyim: “Belirli bir coğrafi konuma özgü ürünlerde kullanılan bir ad veya işaret.” Ürünün belirli niteliklere sahip olduğunu, geleneksel yöntemlere göre yapıldığını veya coğrafi kökeninden dolayı iyi bir üne sahip olduğunu belgelendirmek amacıyla kullanılır.

Yani kısaca; “bu ürün bu coğrafyaya/bu kente ait!” demektir… 

***

Bizim ilimizle anılan üç ürünümüz vardı. Pastırma, sucuk, mantı… Eeee… Pastırmayı Afyon’a kaptırdık… Sırada sucuk var… Onu da Kastamonu’ya kaptırırız… Sıra, mantıya gelir. Bakalım, onu da kime kaptıracağız…

***

Süleyman Bey merhum; “Gapı, gaptırmam!” çıkışı ile meşhurdu… Mesela, rahmetli, “şapkasını da kimseye gaptırmadı!”. Tabii, bu kentin, merhum Demirel’in, topuğuna erişecek çapta bir yöneticisi olmadığından, her şeyi “gaptırır!”. Dediğim gibi sırada “sucuk” var, onu da “mantı” takip edecek…

***

İşin garip yanı, Kayseri’ye zerreyi miktar yararı olmayan, hemşerimiz, çeyrek aşırıdır “Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı” (TOBB)  Rifat Hisarcıklıoğlu, Avrupa Birliği’nden coğrafi işaret tescili alan 34. Ürünün Afyon Pastırması olduğunu duyurdu. ‘’Pastırmayı Afyon’a kaptırdık”, dedi.

***

Dedi demesine ama Afyonkarahisar’ı da tebrik etmeyi ihmal etmedi. Hisarcıklıoğlu; “ … Afyonkarahisar’a ve ülkemize hayırlı olsun. Yerel değerlerimize sahip çıkan Afyonkarahisar Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanımız Mehmet Mühsürler’i, Yönetim Kurulunu, Meclisini ve emeği geçen herkesi kutluyorum‘’ demeyi de unutmadı.

***

Bunun anlamı, “mavi boncuk” dağıtma… İki tarafı da idare etme sanatı... Öyle ya, seçim var. 

 

Rahmetli Fethi Abi (Gemuhluoğlu), yıllardır görmediği birisine, karşılaştıklarında sormuş; “nasılsın, iyi misin, ne var ne yok?” Yanıt; “Abi elini öper bir oğlum oldu. Adını da Ali-Osman koyduk!”. Merhum Abimizin tepkisi; “Ne güzel, iki tarafı da idare etmişsiniz!”

***

Gazete de haberi geçen gazetecinin (Gülşen Büyükçekiç, Kayseri Anadolu Haber, 12.06.2025)   yorumu şöyle: “Afyonkarahisar Pastırması’nın AB tescili ürün alması Kayserililer arasında yankı uyandırdı. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın taklit ve tağşiş listesinde sucuk ürünlerinde en çok Afyon firmalarının ifşa olması akıllara gelirken bu gelişme vatandaşlarda şaşkınlık yarattı.”

***

Haberi geçen arkadaşımıza bir anımsatma yapmak isterim: Değerli dostum, “doyumluk” olmaktan çıkıp “tadımlık” ve “seyirlik” haline gelen “pastırma”, onun olsa ne olur, bunun olsa ne olur? 

***

Aslında, ne kadar var bilmiyorum, “şaşkınlığa” uğrayanlar, evvel emirde, ilgili meslek odalarını bir sorguya çeksin bakalım. Çeksinler ki, başkanlar ve yöneticilerin, koltukları şöyle bir sarsılsın. 

***

“Kayseri Ticaret Odası Başkanı Ömer Gülsoy 14 Şubat 2024 tarihinde yaptığı açıklamada Avrupa Parlamentosu ve Konseyi tarafından Kayseri Pastırmasına coğrafi işaret tescili verilmesinin onayladığını söylemiş 3 aylık resmi bekleme sürecinin başladığını” söylemişti.

***

Demek ki, süreçten Ticaret Odası’nın haberi vardı. Başkan, süreci kendi haline mi bıraktı yoksa, “mitili atmış mıydı” ilgili kurumun önüne Borsa Başkanı ile… Tabii, TOBB Başkanını da yanlarına alarak…

***

Tam yeri geldi. Bir kez daha söyleyeyim. Kayseri’yi mobilya, demir çelik ürünleri,  pastırma, sucuk, mantı ile evrensel boyutlara taşıyamazsınız. Katma değeri yüksek, “teknolojik ürünler” üretmeye bakın. Saydıklarımı üretmek çok kolay. Onlar, şöyle ya da böyle üretiliyor. 

***

Kaldı ki, pastırma ve sucuk Anadolu’nun kadim ürünü… Her ilde “iyi kötü” üretilir. Hele hele geçmişte, Ermeni vatandaşlarımızın/ustaların yoğun yaşadığı illerin/coğrafyaların temel ürünleri… O nedenle, hiç birisine ait değil. Tartışılması gereken, “kalitesi”.

***

Benim bildiğim bir isim var; “Penyamin (Toker) kalfa”. Ustamız; şimdi aynı görevde mi? Bilmiyorum… Kayseri Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi Vakfı Başkanı Zadik Toker’in babası. Penyamin Ustayı, eczacı dostumuz, İbrahim Şahin Ünlü çok iyi bilir. Yanılmıyorsam, babası merhum Cemal amca ile ortaklık da yapmıştı.

***

1960’ların başında, İstanbul’a ilk gittiğimiz yıllarda, “Kayserili Apikoğlu pastırma/sucukları” ilâni ile karşılaşmıştık. Apikoğlu, neden “Kayserili” demek ihtiyacı hissetmişti? Çünkü Kayseri, bu ürünler ile meşhur olduğu için… Başka ne olabilir ki? Aradan altmış beş yıl geçti ama “pastırmayı” Afyonkarahisar’a “gaptırdık”. Çok acı değil mi?

***

Konu “Penyamin kalfa”dan açılmışken kısa bir bilgi vereyim: “Birçok Kayserili Ermeni Pastırma ve Sucuk Üretimi ile uğraşmıştır bunların en ünlüleri; Apikoğlu Sucuklarının Kurucusu Kayseri'de başarılı bir pastırmacıyken 1910'lu yılında İstanbul'a gelip bugün tarihe karışmış olan İdealtepe Süreyya Plajı'nın birkaç yüz metre ötesinde Apikoğlu markasıyla ilk üretim tesisini kuran Apikoğlu Kirkor Efendi ve son büyük Kayserili Ermeni Pastırma Ustası olarak kabul edilen ayrıca bugün faaliyette bulunan birçok büyük sucuk ve pastırma fabrika kurucusunun ustası Penyamin Toker'dir.”

***

O nedenle, “coğrafi işaret” hiç önemli değil. Önemli olan, “usulüne uygun”, kaliteli mal üretmek. Kusura kalmasınlar, sizi bilmem ama dana kıymanın kilogram fiyatının dört-beş yüz lira olduğu bir yerde, iki yüz, iki yüz elli liraya dana sucuk satılıyorsa,  tüm ürünlere kuşku ile bakarım. 

***

İsterseniz bir anımı anlatayım. İstanbul’da, büyük bir şarküteride, isim vererek, Kayseri’de üretilen pastırma ve sucuk olup olmadığını sormuştum. Tezgahtar, şu yanıtı vermişti: Bu markalar, şarküteri ürünü değil. Marketlerde bulabilirsiniz.” 

***

Kayseri, artık, “katma değeri” yüksek yani “yükte hafif pahada ağır” ürünlere yönelmeli; bunlarla da anılmalı.