İnsanları olduğu gibi kabul etmek zorundayız, onları değiştirmeye çalışmak hem nafile, hem de gereksiz. Her birimiz farklıyız, bu farklılıklar yaşadığımız alemi mükemmel veya çekilmez yapabilir. Benim için doğru olmaktan başka alternatifi veya başka seçeneği olmayan nezaketli ve saygın yaşamanın, onlar için herhangi bir önemi ve özelliği olmayabiliyor. Hedef ve amacım kısacık ömürde kaliteli yaşamak, seviyeli davranmak ve riyasız olmalarına çaba sarf etmekti ama olmazsa olmuyor.
Mecliste veya salon toplantılarında oturduğunuz yerde şöyle bir göz atıyorsunuz, kafanızda bir yerlere oturtmaya çalışıyorsunuz ama tam kararınızı vermeden bakıyorsunuz, kibar, beyefendi, saygın bir zat, tabii ki sustuğu süre içerisinde. Sonra mutat konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediliyor, konuşmacı olarak mikrofona yapıştığı anda birkaç dakika mütevazi bir biçimde geçmiş olsun, rahmet diliyorum veya o günün önemine binaen bir şeyler söyledikten sonra, kafanızda kibar biri olarak canlandırdığınız zatı muhterem gidiyor ve yerine vurup-kıran, döküp-saçan, konuşurken kızaran, hakaret dilini önceleyen, ortalığı “kel Ali’nin bağına” çevirecek konuşma metnini okuyor, kendi görüşünden olmayan herkesi terörist veya vatan haini olarak değerlendiriyor, salonda oturan kalaklı kulaklı insanlar konuşmacının söylediklerini dikkatlice dinlemeden, içeriğini anlamadan veya yalakalık yapabilmek için konuşmacıyı ayakta alkışladıktan sonra toplantı sona eriyor. Konuşmacının hatalarını ve yanlışını söyleme cesareti olmayan sırnaşık tipler ellerini ovarak bu günüde kurtardık, haftaya buluşuruz diyerek evlerine dağılıyorlar.
Topluma karşı kabalık ve saygısızlıkla hitap edenlere ve aynı üslupla cevap verilmesini hiçbir zaman anlayışla karşılayıp çok iyi yaptınız diyemem. Özellikle yüce Meclisin çatısı altında yapılan grup toplantılarındaki sizden olmayanı dışlayıcı, ötekileştirici ve nezaket dışı tarzınızı millete yapılan saygısızlık olarak görürüm. Sayın Liderler sizin bu tarzda yani olumsuz davranışlarınız ve mesajlarınız, fanatik, eğitimsiz ve kaostan faydalanan seçmenleriniz tarafından alkışlanabilir. Sorumluluğunuz ve göreviniz, sadece seviyesiz seçmeni mutlu etmek değildir, aynı zamanda örnek alan, geleceğini planlayan gençlere de örnek olmak, nezaketli, öz Türkçe ve anlaşılır dille konuşmak olmalıdır. Birazcık düşüne bilen, birazcık okuyan veya birazcık aklını kullanan insanlar yukarıda yazmaya çalıştığım yapılan saçmalıkların tek amacı, sadece gündemi değiştirip toplumun dikkatini başka yöne çekmeye çalışmaktır. Ekonomi, eğitim, sağlık, işsizlik, kadın cinayetleri, yolsuzluklar, rüşvet çarkının nasıl döndüğü, kaçakçılık, ülkenin başına bela olan göçmen sorunu, tarikatlar ve daha yığınla birikmiş sorunları topluma göstermemeye veya konuşulmasını önlemeye çalışmaktır.
Grup toplantısında Sayın Devlet Bahçeli, “Ülke ekonomisinin iyiye gitmesi bazılarını perişan edecektir” dedi. Sayın Bahçeli, gerçekten ekonomi iyiye giderse hiç kimse, özellikle yoksul kesim perişan olmaz aksine mutlu olurlar, yeter ki siz hedefinizi gerçekleştirin, yeter ki ekonominin iyileşmesine direkt etki edecek israfın ve şatafatlı yaşamanın musluğunu kapatın, yeter ki kamu kaynakları azınlığın mutluluğu için kullanılmasın. Yeter ki ekonominin iyiye gittiğine başta kendiniz olmak üzere mağdur ve yoksul kesimi, hatta tüm iş insanlarını belgelerle inandırmayı başarın. Hazine Bakanının çırpınışlarına, geliri artırmak için kapı kapı dolaşmasına, yeni vergi oranlarının açıklanan enflasyondan kat be kat fazla olması ve halka yazılacak cezalardan umut beklenmesi, sizin iyimserliğinizi doğrulamıyor Sayın Bahçeli. En komik olanı da esnaftan alınmasını hedeflenen konum vergisi olarak ekonominin iyiye gitmesi bazılarını perişan edecektir. Yazımın başlığı gibi olmazsa olmuyor işte, koy ver gitsin yıkılana kadar.
“Bilimden ve adaletten uzaklaşırsanız ekonomi iyiye gitmez, siz boş konuşursunuz biz de aldanmaya devam ederiz.” Faruk Ergan