İlk ve orta öğretim, yeni yıla başladı. Başladı ama bir takım sıkıntılar da peşinden geldi. Geçim ve barınma… Öğrencilerin beslenme ve araç/gereç teminindeki zorluk, öğretmenlerin geçim ve barınma sıkıntısı. Bu şartlar altında, eğitimden ne beklenir, nasıl bir sonuç alınır, bilemem!..
***
Bu kadar sıkıntılar içerisinde, bir de bir yıkım haberi düştü basına… Öğretmenlerin dinlenip, nefes aldığı, barındığı Kayseri Öğretmenevi yıkılıyormuş…
***
Yılını anımsamıyorum, geçmişi bir yarım asra yakın olsa gerek.Öğretmenevi, Mete Caddesi’nde yıkılan İnönü İlkokulu’nun yerine yapılmıştı. Şimdi isesanırım, “maili inhidam” gerekçesiyle yıkılmak isteniyormuş. Belki de yıkım başlamıştır… Bilemiyorum…
***
İnönü İlkokulu’nda ben de okumuştum… Son sınıfa geçince, bizleri muhtelif okullara dağıtmışlardı. Benim şansıma Meydan-Düvenönü arasındaki Cumhuriyet İlkokulu düşmüştü. Buradan mezun olmuştum.
***
Orta Mahallede bulunan evimizden taşınmış, Kurşunlu Camii karşısındaki Akyurt Apartmanı’nın birinci katında kiraya oturuyorduk. Ev sahibimiz de merhum Mükremin (Akyurt) amcaydı. Bina yeni yapılmıştı. Yanımızda da Alaattin Karakimseli’nin evi vardı. Sol karşımızda, itfaiye. Sonra burası belediye tamirhanesi oldu.
***
İnönü İlkokulu’na çok küçük başlamıştım, henüz altı yaşına yeni girmiştim. Çok zorlandım, üçüncü sınıfta kaldım… Bir de rahatsızlık geçirdim… Ama Cumhuriyet İlkokulu’nda çok başarılı oldum… Tüm derslerim “pekiyi” idi. Öğretmenimiz de merhum Ahmet Nail Bıçaker…
Düvenönü’nde komşumuz Ayla Hatırlı öğretmen de yeni göreve başlamış, stajyer olarak derslere girerdi. Başöğretmenimiz de, beş vakit namazını kılan Makbule hanımdı. Yanlış anımsamıyorsam soyadı Savcı idi. Mustafa Şerbetçioğlu’nun iyi anımsayacağını sanıyorum.
***
İnönü İlkokulundan belleğimde kalan çok az anı var. Her sınıfı bir başka öğretmende okumuştuk… Sadece aklımda kalan Adil Bey… Adil Bey, çok sigara içerdi. Sağ el parmak arası sapsarıydı. Sanırım, fazla da alkol alırdı… Alkol kokardı.
***
Başka, anımsadığım hiçbir öğretmen yok… Tabii, birkaç da arkadaş da belleğimde… Ama anımsadığım bazı şeyler yok değil. Bahçe de bulunan, kapıları ve duvarları “çirkin duvar yazıları” ile dolu; “b.ktan” girilemeyen tuvaleti. Aslında, yine bahçesinde bulunan Cumhuriyet İlkokulu tuvaletine de girilmezdi, pislikten.
***
Batı tarafımız, uçsuz bucaksız, tamamen tarlaydı. Sadece, okulun Meydan tarafı köşe başı karşısında, bir bina vardı. Sonradan öğrendim, “Urguşun Hacı Ağanın” eviymiş. Yeni, bir binaydı…
***
Örnek Evler ve İstasyon Caddesi yeni imara açılmaya başlamıştı. Yeni yapılanların çoğu üç-dört katlı yığma binaydı. Kayseri’nin varsıl aileleri oturuyordu, çoğunda… Şimdi cadde, neredeyse tamamen yenilendi… Bir dönemin, elli, altmış ve yetmişli yılların gözde caddesi; gençlerin “volta attığı” bir mekandı, burası…
***
Volta, Meydan’dan başlar, emekte biter, tekrar geri dönerdi, volta atanlar. Öyle ya, Kız Ortaokulu ve Kız Enstitüsü de bu caddede idi… Tabii, “varsıl aile” kızları da… İncetan Apartmanı’nda bulunan “İncearabın kahvesi” de gençlerin buluşma mekanıydı. Şimdi ki, Belediye Şehir Tiyatrosu olarak kullanılan yer de Halkevi Sineması’ydı…
***
Anlatırlar… Bir okul müdürleri toplantısında, Kız Ortaokulu müdürü, Lise müdürüne dert yanıyor:“Hocam, öğrencilerinizin kulağını çekseniz de bizim okulun önünde gezmeseler olmaz mı!” deyince Lise müdürünün yanıtı şu oluyor: “Tamam hocam yaparız da bu sefer sizin kızlar, bizim lise önünde gezmeye başlarlar!”Hatırımda kaldığı kadarı ile Lise Müdürü Şakir Soysal’mış.
***
Sonra, İstasyon Caddesi gözden düştü, tamamen işyerine dönüştü. Adliye de Sümer sahasıkarşısına taşınınca, avukat yazıhaneleri ile doldu burası. Sivas Caddesi cazibe merkezi oldu. Bu cazibeyi de tramvay hattı ile yok ettik.
***
İnönü İlkokulu yıkıldı, yerine öğretmenevi yapıldı. Şimdi, o da yıkılıyor. Yıkmada mahiriz ama yapmaya gelince biraz cimriyiz…
***
Öğretmenevinin, diğer “kamu evleri” gibi önemli bir işlevi var… Bir anlamda öğretmen ve birinci derecede yakınlarının “uğrak” yeri. Keşke, her ilde, her ilçede birer, ikişer öğretmenevi yapabilsek. Ama olmuyor, nedense?
***
Peki, öğretmenevi yıkılmadan, daha ferah bir yerde, daha geniş bir alanda bir yenisi yapılıp, sonra burası boşaltılamaz mıydı? Hatta yenisinin içerisine kız ve erkek öğrenci yurdu ve bir kreş yapılabilirdi. Ama “kim okur, kim dinler varak ı mihri vefayı!”
***
Tabii, amaç üzüm yemek olursa, bunların hepsi yapılır. Mesela, arsa karşılığında belediyeler neden yapamaz ki, böyle bir kampüsü?