KADİR DAYIOĞLU


NÂZ VE NİYAZ

Hayatta inanılmaz ölçüde sevdiği üç insan vardı Atatürk, İnönü ve Mehmet Akif. Onlardan söz ederken gözleri yaşarırdı; “Siz bilmezsiniz oğlum bunların kıymetini!” derdi. Adeta “Safahat”ı ezbere okurdu.


Rahmetli peder, Neyzen Tevfik Kolaylı’ya, “Hazreti Neyzen” derdi. Anarken büyük bir saygı ile “Hazret” sıfatı eklerdi isminin başına… Tabii gerekçesi de; “Hazreti Hamza’nın ciğerini yiyen Hint’in soyuna ve onun oğullarına mı Hazret diyeceğim yoksa bir Allah dostu, Ehli Beyt muhibbi Neyzen’e mi?” derdi.

***

Babam edepli adamdı; dedikodu nedir bilmezdi, vesselam… Münafık tayfasına hemen hatırlatayım; babam namazı tam erkana uygun kılardı… Öldüğünde, bir kuruş bir yere borcu çıkmadı. Hastalığı nedeniyle oruç tutamaz ama yükümlülüğünü misli misli ile öderdi. Sevilir ve sayılırdı… Onu tanıyanlar hâlâ rahmet gönderirler arkasından…

***

Demek, vefat edeli otuz yıla yakın bir süre geçti… Duası tuttu ele ayağa kalmadan, evlat acısı görmeden göçtü gitti… Hayatta inanılmaz ölçüde sevdiği üç insan vardı Atatürk, İnönü ve Mehmet Akif. Onlardan söz ederken gözleri yaşarırdı; “Siz bilmezsiniz oğlum bunların kıymetini!” derdi. Adeta “Safahat”ı ezbere okurdu.

***

Neyzen ile ilgili sayısız anekdot anlatmıştı… Birisi çok az bilinir… Hazret, tedavi için sık sık hastaneye gider, tedavi olur, çıkarmış… Mutat tedavilerinin birinde, akıl hastanesi başhekimine, muhtemelen Mazhar Osman, bir daha içmeyeceğine dair “yeminli billahlı” söz vermiş. Başhekim de; “gelirsen bir daha çıkartmam haberin olsun!”, demiş… Bu söz, senet kabul edilmiş ve taburcu olmuş.

Gel zaman git zaman elinde bir büyük rakı ile Haliç Köprüsü’nde başhekimle karşılaşmış. Hoş beşten sonra başhekim, verdiği sözü, yaptığı yemini hatırlatmış ve rakıyı Haliç’e dökmesini istemiş. Bunun üzerine Neyzen;

- “Vallahi dökemem doktor. Zira yarısı Çallı İbrahim’in”

- “Öyleyse yarısını dök!”

- “Yine dökemem. Zira üst yarısı O’nun”

***

Bilindiği gibi Çallı İbrahim, ünlü bir ressamımız. Yine bilindiği gibi “şâribül leyli vennehar” yani “gece gündüz sarhoş” Neyzenimiz, “nâz” makamında. Kendi ifadesi ile ne hâlde olduğunu ancak O bilir!..

***

Tam sırası, “nâz ile niyâz”a bir parantez açmak… “Allah ile dostluğu ilerletmiş olan tasavvuf büyüklerinden bazıları nâz, bazıları ise niyâz makâmında bulunurlar. Niyâz yani istek makâmı, sevenlerin hâline uygundur. Çünkü seven kişi, yani âşık sevgilisinden sürekli talepte bulunduğu gibi, Allah’ı seven kişi de ondan Cennet’ini, cemâlini vs. ister, duâ ve niyâz eder.

Nâz ise seven değil, sevilen kişilerin hâlidir. Bir kişi, başkası tarafından sevildiğini fark edince gelin adayı gibi nazlanır. Cenâb-ı Hak tarafından sevildiğini düşünen, bunu fark eden velîlerde bu nâz makâmı oluşur. Allah ile samimi, şakalaşır gibi konuşurlar. (https://www.islamveihsan.com/naz-ve-niyaz-makami.html)

***

Namaz bitmiş dua faslına geçilmiş. Baba erenler, “bir şişe parası!” istiyor devamlı… Yanında ki de; “doğruluk, dürüstlük, iyi ahlak, cennet!” istiyor. İkincisi dayanamamış, dirseği ile dürtmüş; “Al şu parayı da fazla meşgul etme!”, demiş. Dışarı çıktıklarında sormuş; “Sen de benim gibi istesene olmaz mı? Devamlı bir şişe parası istiyorsun!”. Hazret durur mu? “Herkes, kendisinde olmayanı ister!”

***

Yaşlandın artık “sept etmesen” yani küfretmezsen iyi olur diyen kadim dostu Mehmet Akif’e Neyzen; “Haklısın üstadım. Ama duramıyorum. Zira ben, O kapının köpeğiyim, arada bir hırlarım, arada bir havlarım. Ne hâlde olduğumu O bilmez mi? “

***

Neyzen, böyle bir Neyzen. Dedim yâ nâz makamında… Anlamak, kabullenmek oldukça zor!..

“Aşkınla gönlüm sütlimanlık ya Resulallah!

Kalın geldi fakire Müslümanlık ya Resulallah!

diyor Hazret…

***

Bir gün Akif, hazreti kaldığı fakirhanede ziyaret etmiş. Yemek sonrası, muslukta elini yıkamış. Neyzen hemen havlu tutmuş: “Teşekkür ederim, elimi kirletmek istemem!”, demiş…

***

Neyzen’in “İkrarnâme”sinden, çok bilinen dizeler:

Vadi-i sevdaya düştüm, pür-gamım şahım Ali,

Kimsesiz kaldım karanlık günde gümrahım Ali,

Doğmuyor mihr-i ümidim, çıkmıyor mâhım Ali,

Gelmiyor mu güşuna bu ah u eyvahım Ali?

Merhamet et halime her şeye agâhım Ali,

Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali?

***

Sırada, aynı pınardan su içen iki ozanımız var. İlki “Sivaslı Âşık Noksânî (1898-1972):

Noksanî bu sırra ereyim dersen

Çârdaki masûmu göreyim dersen

İmânla cennete gireyim dersen

Cem’ evine diri varma ölü var

***

Bu da Pir Sultan Abdal’dan:

Halimizi hâl eyledik

Yolumuzu yol eyledik

Her çiçekten bal eyledik

Arıya saydılar bizi

 

Pîr Sultânım Haydâr şunda

 Çok kerâmet var insânda

 O cihanda bu cihânda

Ali’ye saydılar bizi