İBRAHİM PEKBAY


NEREYE İBO, NEREYE?

Eş, dost, hepimizin başı sağ olsun da, erken gittin be İbrahim, erken…


Sana bu satırları yazacağım, aklımın ucundan bile geçmezdi İbo…

Seni; “Hikmet’i istiyorlar, git bi de sen gör güvey’i (Damadı) dediler, ilk kez Osman Çilsal’ın ofisinde o değilden (!) gördüm.

Zaten akrabam da olurdun…

Ama seninle uzun yıllar Beğendik firmasında beraber çalıştık, çilesini birlikte çektik.

Sen ki burnun yere düşse, eğilip almazsın, ama kimseyi de incitmezsin…

Neden hastalandın, ben biliyorum. 

Anlatsam, ortalık kel Ali’nin bağına döner de İbo, sebep olanları Allah’a havale ediyorum.

Ama böyle de olmadı İbo, böyle de olmadı.

Tamam, Allah’ın takdiri böyle de o takdire gelinceye kadar neler oldu da sen hastalandın, bir ben bilirim bir de Allah…

Ağlasam ne fayda, tepinsem ne fayda, birilerine saldırsam İbo, ne fayda.

Erken oldu vesselam...

Biliyorum, seni yıkıp geçenleri, sen yine de hoşgörü ile izliyorsun şimdi.

Karakterin bu…

Kimliğin bu…

Kişiliğin bu…

Huyun bu huyun…

Yazının acısı olur mu?

Olmaz mı?

İşte size en acısından bir acı yazı, dayanamıyorum, gözlerimden yaş dökülürken tuşları bile zor görüyorum…

Diyeceğim çok şey var İbo…

Dediğim gibi, diyemiyorum.

Hikmet’e, Gizem’e, Ecem’e ve Niyazi’ye ne diyeceğim ben?

Sadece “Başınız sağ olsun” he mi?

Zehra Abla…

Fikriye kardeşim…

Eş, dost, hepimizin başı sağ olsun da, erken gittin be İbrahim, erken…