DEM’LİLERLE DEMLENME…
Her ülkenin bel kemiği olan bir Anayasası vardır.
Anayasa kurallarımız Ülkenin bağımsızlığını, özgürlüğünü, demokratik, laik bir şekilde yaşamak için o ülkenin tapusudur, karnesidir.
Vatandaşın hak ve Hürriyeti’nin korunması, siyasetin anayasa kurallarına uyması, hayvan haklarının uygulanması, değişecek olan sistemlerin anayasaya göre değişmesi, hak-hukuku ve adaletin sağlanması kısacası Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünün keyfi kararlar için değiştirilemeyeceği o karnede tescillenmiştir.
Ama kim takar Anayasayı değil mi?
İktidar 22 yılda “Darbe Anayasası” dediği Anayasa’nın 134 maddesini kendileri değiştirmiş.
“1982 Anayasası’nda 12 kez kritik değişiklikler içeren düzenleme hazırlayan iktidar parti, 177 maddelik Anayasa’nın 30’u aynı maddelerde olmak üzere toplam 134 hükmünde değişikliğe imza atmıştır.”
Bu zaman içerisinde anayasa hükmüne uymayan, kendi çıkarları için yaptıkları değişiklikler.
Her seçim dönemi kendileri için yaptıkları düzenlemelerle ki, bunlar anayasaya aykırı, anayasal suç olarak kabul edilse dahi, anayasa mahkemesi için “karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” diyerek kişiye özel bir yönetim ve kararlar alınmıştı.
Bir önceki seçimde, anayasaya aykırı olduğu bilinen, vatandaşlık verilme konusunda Suriyelilere verilen T.C vatandaşlığı seçimi kazanmak için kurulmuş bir düzendi.
Adeta seçim oyuncağı haline gelen Anayasa değişikliği şimdide Cumhurbaşkanlığı seçiminde yine kendi çıkarları için, DEM partisiyle kol kola verip yol almaya çıktılar.
Yine bir önceki seçim mitinglerinde terör örgütleriyle kol kola geziyorlar diyerek muhalefete yüklenenler, iş kendi çıkarları için olunca, tokalaştığınız kişiler aynı kişiler değil mi?
Yeni anayasa için terör örgütü kardeşiniz mi oldu.?
Yeni yasama yılının açılışında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “iç cepheyi güçlendirme” çağrısı MHP liderinin tokalaşmasıyla yumuşama sürecine girmiş durumda.
MHP lideri ne kadar “devlet terör örgütüyle müzakere etmez ,” “biz elimizi bir süreç için değil, kardeş ve kader ortaklığı için uzatırız” dese de görünen o ki adımlar altmış durumda.
Ne oldu da birden U dönüşü yaptınız…
Sen nelere kadirsin ey seçim pardon (koltuk)…!
DESTEK, KATKI, DÜZENLEME…
Mehmet Şimşek’in yeni vergi yok demesinin ardından ne kadar süre geçti dersiniz. Maşallah dedikleri üç gün yaşıyor.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail konusunda sırada Türkiye var diyerek hedef göstermesinin nedeni, nasıl bir açık varsa bütçede oraya aktarılacak olan dolaylı yoldan yeni vergi paketleriymiş meğersem.
Alt yapısı “İsrail’in Lübnan’dan sonra hedefi Türkiye” sözleriyle hazırlandı.
Vatandaşa verilen korku sinyalleri çalmaya başlandı.
Tabii dikkat çekmemek için“Savunma Sanayi kalkındırma” adı altında, “destek, katkı, düzenleme” isimleri vererek yeni vergi oluşturdular.
Vatandaşın çocuğuna alacağı oyuncaktan dahi ÖTV kesilecek.
Almayın artık oturun evde bezden bebek, çıtadan araba yapın, oyuncak almak neyinize bu kadar da lüks yaşamayın canım.
Kredi kartı limiti ise bir mal varlığı değil bankanın insanlara tanıdığı borç limiti, bundan alınacak para “katkı payı” yani haracın diğer adı.
Gençler arasında günümüzde rövanşta olan motorlu bisiklet alanlar için de motorlu taşıtlar vergisine tabi tutulacak.
Gençler size tavsiyem motor yerine pedal çevirin daha sağlıklı olur, hem paranız cebinizde kalır.
Sakın saat almayın, güneş ışığıyla takip edin saat dilimlerini 5 bin TL’lik saat alıp ne yapacaksın git tablacıdan al, her sene al değil mi ama, her sene yeni bir saatin olsun…
Evet … Mehmet Şimşek yeni vergi yok demişti ama “destek, katkı, düzenleme” diye vatandaşın sırtında bir kambur daha oluşturdu.
Bakalım tartışmalar ve tepkiler sürüyor, işin sonu nereye varır göreceğiz.
"VERMEZSEN SONUN SURİYE, IRAK, FİLİSTİN GİBİ OLUR"
Tartışmalara dahil olan BBP lideri Destici, alınması planlanan yeni vergilere sahip çıkarken; eleştirenleri ise tuhaf sözlerle hedef aldı:
"100 bin liranın üzerinde kredi kartı kullanan devlete 750 lira savunma sanayiine destek verecek. Ver kardeşim. Vermezsen sonun Suriye gibi olur, vermezsen sonun Irak gibi olur, vermezsen sonun Filistin gibi olur.
Mehmetçik canını veriyor, polis kanını veriyor, güvenlik korucusunu ailesini veriyor, sen 750 lira vermişsin çok mu? Onların derdi, biliyorsunuz, bunların takımı savunduğu siyasetçilerden biz ne duyuyoruz? Bunlar milliyetçileri değil DEM’lileri savunuyor, bunlar Türkiye ile Yunanistan karşı karşıya geldiğinde Yunanistan’ı, Batıyı, Ermenistan’ı savunurlar. Bunların hiçbir zaman Türkiye’yi savunduklarını görmedik. Atatürkçülük adı altında, Atatürk ve laiklik kelimelerinin arkasına saklanarak devlet, vatan, din düşmanlığı yapıyorlar. Benim tavsiyem şu: onun vermediği 750 lirayı da biz veririz; bu millet verir. Bu millettin ve devletin onun gibi düşünenlerin parasın da ihtiyacı yoktur. Gitsin o 750 liraya bir büyük rakı alsın, demlenmeye devam etsin."
Bu nasıl bir üslup bu nasıl bir tavır takınma siyasilerin ortaya koyduğu bu tavır zorla, zorbalıkla alınan haraç gibi…
Gözdağımı vermeye kalkıyorsunuz siz?
Sayın Destici’ye sormak isterim, bizim askerimiz şehit olurken “birkaç şehit için meclis mi toplanır” diyenler, bir suç makinesi yüzünden görevi başında şehit edilen Şeyda polis için neden sesiniz çıkmadı acaba?
Tank palet fabrikasını satarken neden sustunuz acaba?
Şimdimi akılınıza geldi şehit askerler ve polisler?
Bir kalemde milyonlarca lira vergisini sildiğiniz, TBMM’ de vergi vermeyen şirketler için araştırma önergesini reddettiğiniz zaman milletin aklıyla alay ettiğiniz gibi,
BİZLER Savunma Sanayimiz için tüm varlığımızı ortaya koyarız elbette, ama dolaylı yollardan milleti, vatandaşı aptal yerine koymak hiç kimseye bir fayda sağlamaz, bu rahatsız edici ve onur kırıcı sözlerden vazgeçmelisiniz artık.
Size bir önerim; 750 TL’lik rakıyı örnek göstereceğinize, Diyanete aktarılan 91.8 milyar bütçenin yarısını savunma sanayi’ye aktarın, birazda onlar şükretsin, kemer sıksın öyle değil mi ama!
DEM’lilerle sizler DEM’lenmeye başladınız bile.