Yanlış anlamasın Fenerli dostlarımız; Fenerbahçe’nin bir kötü hali falan yok. Sohbet, “kabak tadı!” vermeye başlayınca, içlerinden birisi; “Ne olacak Fenerbahçe’nin hali” diye bir laf atar ortaya, sohbet başka yere kayar.
***
Mesela; “Musa’yı bırak da İsa’dan başla!” lafı da bu cümleden. Efendim, hocanın biri, Peygamberimizin Hendek Savaş’ın anlatacak, kürsüden, başlamış Hz. Adem’den… Havva anamızla cennetten kovulmaları derken, diğer peygamberler ve onların kıssalarına sıra gelmiş.
***
Anlatıyor, anlatıyor bir türlü Hendek Savaşı’na sıra gelmiyor. Öyle ya; “Kur'an'da adı geçen peygamberlerin, vazife sırasına göre ilki Âdem, sonuncusu ise Muhammed'dir. Bu ikisi arasında, sayısı bazı hadis kaynaklarına dayandırılan, 124 bin veya 224 bin olan başka peygamberlerden de bahsedilir. Ancak bu peygamberlerden 25'inin ismi Kur'an'da yer almaktadır.”(Wikipedia)
***
Neticede dinleyicilerden birisi sıkılıyor; “Hocam, Allah’ını seversen, şu Musa’yı bırak da İsa’dan başla!”, diyor.
***
Bazı tanıdıklar var, başından geçen bir olayı anlatacak, mesela İstanbul’da yapılan bir toplantıyı… Başlar evinden çıkmayla. Devam eder, uçağa biner, tesadüf bu ya, koltuk komşusu çok ünlü birisi, başlar onunla muhabbete. Sırada, uçağın girdiği türbülanslara sıra gelir… Oradan, İstanbul Havaalanı’na iner, pilotun uçağı nasıl indirdiğini anlatır.
***
Valiz alma vs. derken bindiği taksiyi anlatır, başlar sürücü ile geyiklere, tabii, ana konu siyasete…Derken farkına varır, şoför, yolu uzatmak için, ara yollara giriyor… Başlar uyarmaya, derken otele varır. Resepsiyonda başından geçenleri anlattıkça anlatır. Yine, lobide bir ünlüye görür, ona yönelir. Öyle ya, daha önce birkaç kez, benzeri toplantılara katılmıştı…
***
Sonra odasına çıkar, duş alır, bir iki saat “kestirme” derken, arkasını giyer, inmek için asansöre yönelir, tesadüf bu ya, asansör bozuktur. Merdivenden inmeye başlar… Sıra bir türlü, konferansın konusuna gelmez. Anlatır, anlatır, sıkar dinleyenleri.
***
Sonra, sohbeti dinleyenlerden birisi; “Hocam ne olur, Musa’yı bırak da İsa’ya gel!”, der. Bazıları da, bu inkıtaı fırsat bilir, “sıvışır!”.
***
İnanın, liderleri dinlerken, hep bunu diyorum; “Şu Musa’yı bırakın da İsa’ya gelin!”. Bunun daha kısası, “sadede” gel demektir. “Sağ eli ile sol kulağı göstermek” de bu cümleden.
***
Tabii, sözü her uzatan sıkmaz insanı. Mesela rahmetli Mehmet Kızıklı Abimizin sohbetine doyulmazdı, sabaha kadar dinle, doyamazdınız. Yine mesela Avukat Tural Pınarbaşı ve Avukat Savaş Kaya da öyle… Bunların konuşmasını, saatlerce dinleseniz sıkılmazsınız.
***
Ama isimleri lazım değil, bazıları var ki, sıktıkça sıkar, tahammül edemezsiniz artık. TV’lerde bunun çok örnekleri var. Çoğunun, ne diyeceğini biliyorsunuz artık. Onları görünce, “zaplıyor”, başka kanala geçiyorum. Baktım olmuyor, belgesel, sinema, spor seyrediyorum.
***
Çoğu lideri de dinlemekten sıkılıyorum… Hem uzattıkça uzatıyor ve hem de bir dediği diğer dediğini tutmuyor. Bir de bakmışsınız, daha önceleri söylediğinin yüz seksen derece zıddını söylüyor. “Hanya’da başka, Konya’da başka!” konuşuyor.
***
Tabii, bunu yaparlarken; “hafızayı beşer nisyan ile maluldür!” kavline sığınıyor. Ama “Google amca” gibi muhteşem bir hafızanın olduğunu unutuyor.
***
Televizyonların olmadığı, tek kanallı radyonun olduğu dönemlerde, özellikle iktidar temsilcilerinin ne söylediği, süzgeçten geçirilir, öyle verilirdi. Mesela, ellili yıllarda İstanbul gazeteleri iki gün sonra gelirdi Kayseri’ye. Ne zaman, baskı tesisleri belirli illere yayıldı, günlük gazete okur olduk.
***
Yine mesela, trenle seyahat edenler iyi bilir. Her durulan istasyonda çocuklar; “Gazete” ister yolculardan. Sizde, okuduğunuz gazeteleri onlara verirdiniz.
***
Yine çok görülmüştür, propaganda için köylere, kasabalara, ilçelere giden siyasiler, halkın derdini, şimdi ismi gidip yadigar kalan, Yenice paketlerinin arkasına yazar, sigara bitince, kaldırır atardı.
***
Şimdi ise, niteliği ne olursa olsun, bilgi ışık hızı ile yayıldığından, engel tanımadığından anında kitlelere ulaşıyor. Söz ağzınızdan çıktı mı, geri alamıyorsunuz artık!..
***
O nedenle, özellikle iktidara sahip olanlar, muhalif medyadan, muhalif sosyal medyadan çok rahatsız olur, onları susturmak seslerini kısmak, hatta kapatmak için her türlü araca başvurur.
***
Umarım, yazım da; “Musa’yı bırak İsa’dan başla” ya da“ağzında ki baklayı çıkart!” uyarısına muhatap olmayacak seviyede. Ne mi demek istedim? Hiç…
***
Şu birkaç günlük siyasal gündemi takip edeler anlar. Evet; “ağzınızda ki baklayı çıkartın”, muhterem ahaliyi oyalamayın. Ekonomiden ne haber? Piyasalar yanıyor, haberiniz var mı?