Ne desem acaba? İyi desem gönül razı değil zira öyle değil, kötü desem alınıyor, selamı sabahı kesiyorlar… Ama ben demeye yani eleştirmeye devam edeceğim. Bir kere bu kentin hemşerisiyim… O nedenle, bir şeyler istemek, talepte bulunmak hakkım. Öyle ya, belediyeler bizlere hizmet için var. Sorduklarımıza, taleplerimize yanıt vermek zorundalar.
***
Yıllardır iddia ederim. Bu şehirde, bir adresi, üç-beş kez sormadan bulabilmek mümkün değil… Bilgi, uyarı işaret ve levhaları ya yok ya yetersiz ya da olmaları gereken noktalarda değil. Yine çok talep ettim Başkanımızdan… Birlikte yola çıkalım, yanınıza yetkiliyi de alın, “Şekil a’da görüldüğü” der gibi meramımı anlatayım. Tabii, Başkan, tenezzül buyurursa…
***
Değerli Başkanım; istediğiniz kadar yol, bulvar, park-bahçe, viyadük, köprü yapın umurumda değil. Ben, aradığım bir yeri sağa-sola sormadan bulamıyorsam; bana gelen sağa-sola sormadan adresime ulaşamıyorsa, ben ne yapayım sizin “mega projelerinizi!” Öyle ya, benim için “mega proje”, hayatımı kolaylaştıran, güzelleştiren projelerdir.
***
Bu da nereden çıktı? Demeyin… Meğer, kargo şirketleri de aradıkları adresi ya bulamıyorlar ya da bulmada zorlanıyormuş… Nasıl bulabilsinler ki? Mesela bu yıl bana dört kargo geldi. İkisi menzile ulaşabildi. Diğer ikisi de “adresi bulamadık!”, diye geri gitti.
***
Sanırım onların da işine geliyor, adres belirsizliği. Dar ve zor dönülen sokaklara ne diye girsinler ki? Sonra telefona; “Adresinize ulaşamadık… Kargonuzu falan şubemizden alabilirsiniz!”, notu düşüyorlar.
***
Adamlar haksız değil… Zira, adres olarak verdiğimiz, Hisarcık’ta, Ketenlik Sokak, “beş kola” ya da farklı yöne giden beş sokağa ayrılıyor. Böyle bir garabet olur mu? Hepsinin de adı “Ketenlik Sokak”. Tam, Aziz Nesin’lik konu…
***
Oysa, “kadim” bir sokak Ketenlik, Hisarcık’ta “bebeye” sorsanız gösterir. Tabii, herkes de “bebeye” sormak zorunda değil. Levha ve işaretler beni, o noktaya götürmeli…
***
Hiç olmasa ana girişi sabit tutun, her bir çatala “Ketenlik 1”, “Ketenlik 2”, “Ketenlik 3”, “Ketenlik 4” deyin. Olmadı, ana sokağı sabit tutun, kollara isim verin.
***
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, Hisarcık ve Kıranardı’nda birer PTT Şubesi vardı. Kargo, mektup, havale, emekli maaşı, para yatırma gibi hizmet veriyordu. Bir görevli haftanın yarısı Hisarcık’a, diğer yarısı Kıranardı’na bakıyordu. Onu da kapattılar. Kapatmakta haklılar, zira bu kentin sahibi yok ki… Bir de buna sakinlerin duyarsızlığını ekleyin. Yani, işlerimiz Allah kaldı.
***
Tabii, derdimiz bir bu olsa… “Arkadaş, tramvay için çukur eştiniz. O günden beri, yan yoldan geçen ağır ve hızlı araçlar nedeniyle, evlerimiz, deprem oluyor gibi zangır-zangır sallanıyor. Sorunu yaratan sizsiniz, çözmesi gereken de…”, diyoruz ama bu talebimizi de ciddiye alan yok. Olumlu ya da olumsuz bir yanıt veren de…
***
Yine tabii, Tekir su ve pınarlarının yok olduğunu, habitatında ölüme terek edildiğini defalarca yazdım çizdim… Yine ses çıkmadı Belediye ve KASKİ’den… Anlaşılan, bu arkadaşlar, “güç sarhoşluğu”, ayıktıkları zaman ki hallerini merak ediyorum. içerisindeler, “ne yapsak haklıyız!”, diyorlar…
***
Söz Tekir’den açılmışken bir iki kelam edeceğim. Erciyes Projesi, var hızıyla ilerliyor. Kış sporlar, yaz sporları derken, uluslararası etkinliklere de sahne olmaya başladı. Başında da, gerçekten işinin ehli bir Genel Müdür (Cahit Cıngı) olunca, işler daha iyi gidiyor, adım adım hedefe varılıyor. Tabii, en büyük destekçisi de Başkan Büyükkılıç…
***
Buraya kadar güzel… Ama bir sorun var, su… Evet, şimdi bir sıkıntı olmayabilir ama yakın bir gelecekte, tesislerin içme, kullanma ve sulama suyunu nereden temin edeceksiniz? Öyle ya, ağır aksak da olsa oteller yapılıyor. Daha, yirmiye yakın otel sırada, erinde geçinde yapılacak bunlar… Bunların ihtiyacı suyu nasıl karşılayacaksınız?
***
Böyle giderse hem öküzün başından ve hem de küpten olacağız. Bir de bakmışsınız tesisler ile Hisarcık, Kıranardı ve sulama kapsamındaki bağlar “Kerbela”ya dönmüş… Basit bir su yapısının, bittiği günden beri sızdırmazlığını halledemediler…
***
Bir de, bir sıcak su çalışması vardı,MTA’nın, Tekir’de… Ne oldu? İki ay kadar önce, delinen kısım 1.140 metrelerle ifade ediliyordu. Hedef ise, 1.200 metre idi… Ya hu, haberin çıktığı günden bugüne 60 metre daha delinip hedefe varılamadı mı?
Bana biraz garip geldi. Yoksa, bu çalışma da, iki yıl kadar önce yapılan benzeri çalışma gibi akim mi kaldı? İlkini, KASKİ yapmıştı. Kaç liranın havaya gittiğini, sorduk, yanıtlayamadılar. Şimdikini MTA yapıyor, dedik. Bakalım onlar da kaç lira harcayacaklar, bakalım açıklayabilecekler mi?