Şehrimizde yaşanan vahim ve acı olaylar üzerine Kuzey Suriye’de, “eğitip donattığımız”Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) mensup olduğu söylenen bir grup ve yerel halktan bir kesim Bayrağımızı ayaklar altına aldı, yaktı; tırlarımıza saldırdı, yaktı.
***
Tabii, olaylar bazı illerimize ve ilçelerimize de sıçradı. Allah’tan büyümeden, güvenlik güçleri tarafından önlendi. Yine Allah’tan, ölüm yok.
***
Tabii, bu olayların siyasi, sosyal, toplumsal, ekonomik nedenleri ve varsa iç ve dış iltisakları araştırılmalı, incelenmeli, kamuoyu ile paylaşılmalı. Bunun önüne engeller konmamalı.
***
İşin garibi, Tayyip Bey ile Beşar Esad’ın “yumuşama” isteklerini açıklamaları. “Katil Esed”’in, “Sayın Esed”’e dönüşmesi üzerine olması dikkat çekici.
***
Acaba, olayların çıkmasında bunun etkisi var mı?
Bilemem ama bu kadar da tesadüf olamaz.
***
Tüm toplumsal olaylarda, yazanların, çizenlerin, yorum yapanların şu sözü manşet ya da sürmanşete yansır; “Birileri düğmeye bastı!”
Bu “birileri”, kim?
Bu, nasıl bir “düğme”?
***
“Allahsız komünizm sizlere ömür olmadan” önce, birileri için belliydi bu; komünistler!. Hemen, ortada gezen ne kadar “eski tüfek”, tescilli komünist, komünist zanlısı kim varsa derdest edilip kodese gönderiliyordu. İstanbul’da, Sirkeci’de Emniyet Müdürlüğü’nün bulunduğu “Sansaryan Han” ünlüydü. Anılar da mutlaka geçerdi bu han…
***
Çok şükür, şimdi onlar kalmadığına göre, acaba düğmeye basan kim?
***
Bazı çevrelere, özellikle bizim sağcılara göre; Siyonistler, masonlar ve dönmeler. Tabii, bunların izini sürmeye de Üsküdar’da bulunan, ünlü “BülbülderesiMezarlığı”ndan başlarlar. Bu mezarlık, dönme ve masonların mezarlığı olarak anılır bizimim sağcılar tarafından.
***
Tabii, Bülbülderesi’ne defnedilenlere dikkat çekilirken, Şişli Teşvikiye Camii’nde cenaze namazı kılınanlar da unutulmazdı…
***
Yine tabii, iz sürerken Feyziye Mektepleri yani Işık Okulları olarak bilinen, güzide eğitim kurumlarımızdan ve Robert Kolej’den mezun olanlar da “soru işaretlilerin” arasına girer.
***
Şu anıyı anlatırlar. Robert Koleji kurulurken, kurucusu, “Fatih İstanbul’u Rumeli Hisarı’nı yaparak almadı mı? Biz de İstanbul’u ve dahi Türkiye’yi, yanına kuracağımız okul mezunları ile feth edeceğiz.!”
***
Dostlar, bunları duydurmuyorum. Çok yazıldı çizildi… İstanbul’a okumaya gittiğimizde, bizler gibi “bakir Anadolu çocuklarının” kulaklarına “üfledi” “abilerimiz!”
***
Dersimize, Sabatay Sevi ve Şemsi Efendi ile başlardık. Kimdi bunlar? Yedi başlı ejderha mı? Anlamazdık? Tabii, bunların alameti farikası da altı köşeli “Davit Yıldızı” ya da “MagenDavit”. Her yerde arardık, bunları.
***
Hiç unutmam, bizler her yerde “MagenDavit” ararken, Aksaray Pertevniyal Valide Sultan Camii, pencere demirlerinde görmüştük. Hemen hükmümüzü vermiştik; “Bu camii, mason ustalar yapmış, mühürlerini basmış!”
***
Bu simge, “Mührü Süleyman” olarak da anılır. Gel zaman git zaman Yıldızı, Seyir Burhanettin Mezarlığı’nda da görünce hemen fotoğrafını çemiştim. Mezar taşı hâlâ duruyor mu? Bilemem… Ama şu soruyu sorarım; burada yatan mevta acaba mason mu, acaba dönme mi? Yoksa,“dokuz Osmanlılardan” birisi mi?
***
Sonra öğrendi ki, günümüzde İsrail Bayrağı’nda bulunan altı köşeli yıldız, biz Türklerde de “bereketi” sembolize edermiş. Motiflerimiz de yaygın olarak kullanılırmış. Nerden bilelim, “Bakir Anadolu çocukları” olan bizler.
***
Ama şunu gördük… Müşterek hocalarımız vardı, Robert Koleji’nde de ders veren. Pırıl pırıl insanlardı. Arkadaşlarımız var, benim diyene taş çatlatacak kadar yurtsever ve laik Cumhuriyet bağlısı. Çoğu ile hâlâ görüşürüz.
***
Evet. Kayseri’de şuana kadar, dört yüz yetmiş dört zanlı derdest edilmiş. Bakalım, sonuç ne olacak. Acaba, düğmeye basan bunlar arasında mı yoksa yine adresi bulunamayacak mı?
***
Hiçbir zaman anlaşılamadı, düğmeye basan. Bu da öyle olacak. Göreceksiniz…
Ne biçim düğme ki birader, bastı mı ışık hızı ile olaylar patlak veriyor.