KADİR DAYIOĞLU

Tarih: 05.05.2025 12:05

MUSTAFA KEMAL TÜRKİYE’Sİ! (2)

Facebook Twitter Linked-in

Ünlü cerrah, Prof. Dr. Mustafa Öz ile yapılan söyleşiye devam ediyorum. “Cumhuriyet’e kol kanat gerenleri”, bize güzel bir vatan bırakanları saygı, sevgi ve özlemle anıyorum.

***

Bozkır’daki zorlu yaşamdan çıkış başka bir zorlu yaşamın başlangıcı mı oldu?

Ben hayatımın ilk yarısında parayı hiç görmedim. Hep zorluk çektim. Paramız yoktu. O kadar zengin bir aile değildik. Bir atımız vardı. O atı kiraya verirdik. Günde 2 lira. O atın parasından başka gelirimiz olmadı. 

İlkokulu bitirdim. Babam ya demirci ya da terzinin yanına çırak verecekti. Okumak istediğimi söyledim. Para yok diye karşı çıktı. Ama annem hemşerisiyle beni Konya’ya gönderdi ve devletin burslu sınavına girip kazandım. Yurda da girdim. Hep okul birincisi oldum. 

Bayramda herkes köyüne tatile giderdi. Ben de gitmek için babama haber gönderdim. “Otur oturduğun yerde. Paramız yok” dedi. Bedava gidebileceğim bir yol buldum. Gitmem bir gün sürdü. Soğuktu. Kapıyı babam açtı ve “Neden geldin” dedi. Öylece kalakalmıştım. Anam beni içeri aldı. Ellerimi üfleyerek ısıttı. Zorlu bir eğitim yaşamının başladığını da böylece görmüş oldum.

Annenize olan düşkünlüğünüz dikkat çekiyor. Yanılıyor muyuz?

Benim annem galiba melekti. 15 yaşında babamın atının arkasında Akseki’den ayrılmış ve bir daha ne anne babasını ne de evini, köyünü görmüştü. Durmadan çalışan bir kadındı. Hayatım boyunca sesinin yükselttiğine bile şahit olmamıştım. Yıllar sonra para kazanmaya başlayınca onu Hac’ca göndermek nasip oldu. Amerika’ya yanıma da getirttim. Ama hep yaşadığı yeri özlerdi.

İlk ameliyatı ortaokulda yapmışsınız. Bu nasıl bir ameliyattı?

Kümesimizde boynu yerde sürünen bir tavuk gördüm. Onu iyileştirmek istedim. Kardeşim de bana uydu ve yakalayıp getirdi. Jiletle boynunu açtım. Kursağı küçük çakıllarla doluydu. Temizleyip yorgan iğnesiyle diktim. Tavuk o yaz yaşadı ve çok yumurta verdi.

Lise yıllarınızdan da bahseder misiniz?

Konya’da o zaman tek bir lise vardı. Konya Erkek Lisesi. Ben ve diğer kardeşlerim de oraya gittiler. Başarısı tartışılmazdı. Hala Konya’ya gittiğimde o lisenin önünden geçmeden yapamam. Ama o yıllar 2. Cihan Harbi yıllarıydı. Almanya’da devlet hesabına okuyan abim bile geri çağrılmıştı. Yine zorlu yıllardı. Kardeşlerimden ayrıydım hep. Birbirimize hiç doyamadık. Lise yıllarında bu hasret iyice içime oturmuştu. Lise yıllarım bana hep hasretliği hatırlatır.

Ve Tıp Fakültesi…

İstanbul’da Tıp Fakültesi’ne girdim. Ama Anatomi Atlası’nı bile alamamıştım. O zamanlar Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’ye mektup yazdım. Kısaca şöyle demiştim, “Ortaokul ve liseyi devlet okuttu. Devletimiz sağ olsun ayakkabı, giysi, yatacak yer veriyor ama Anatomi Atlası’m yok. Bana sağlayabilir misiniz?” Hemen yanıt geldi. Atlasım alındı. Lakabım İnek Mustafa’ydı. Hep çok çalıştım. Hedefim Amerika’ydı ve bunu gerçekleştirdim. 6 kardeşin 5’i Konya Lisesi’ni bitirdi. O kerpiç evden üç profesör bir de doçent çıktı.

Bu hedefe ulaşmak için size gereken sadece çok çalışmak mı oldu?

Tabi ki risk almak da gerekti. Amerika’ya ilk gittiğimde kütük gibiydim. İngilizce bile bilmiyordum. Devlet beni okuttu ve 4 yıl mecburi hizmetimi de, askerliğimi de yaptım. Sonra ben Amerika’nın yolunu tutacağım dedim. Çünkü burada her şey torpilli. Benim büyük büyük dayım, amcam yoktu. Çok yere yazı yazdım ve aplikasyon gönderdim. İngilizce sordular, bilmediğim halde evet yazdım. 

1955 yılıydı. Cleveland’tan yanıt geldi. Atladım gittim. Hayatımın dönüm noktası oldu. İlk etapta bir ay kalmayı planladığım Amerika’da 38 yıl yaşadım. Evimizde yatağımız bile yoktu. O kadar sıkıntılı bir dönem. 4 yıl param olmadığı için Türkiye’ye gelemedim ve eşimden ayrı kaldım. Sonra her yıl geldim hiç aksatmadan. 

Hükümet tabibiyken burada 240 lira alırdık. Orada 84 lira ile geçindim. Ek para kazanmam lazımdı. Cleveland’ta asistan olarak çalışırdım. Akşam işin bitince zengin hastalara özel hemşirelik yaptım. Öyle geçindim. Ama yıllar içinde o kadar meşhur oldum ve buna kendim de inanamadım.

Yalı’da oturmak da hayaliniz miydi?

Amerika’dayken hep Türkiye’ye dönme hayali kurdum. Ben gördüğüm pek çok evin içinde yaşamayı hayal ederdim. Artık param vardı ve bir yalı almak isterken iki yalıya sahip oldum. Pek çok insan gibi yalıda oturmak benim de hayalimdi.

Türkiye’de siz Prof. Dr. Mehmet Öz’ün babası olarak tanınıyorsunuz.

Amerika’da çok meşhurdum ama Türkiye’de ünlü Cerrah Mehmet Öz’ün babası diye biliyorlar. Türkiye’ye 75 yaşında geri geldim. Yeni bir cerrah olarak. Ben oğlumun başarısıyla anılmaktan da memnunum.

Prof. Dr. Mustafa ÖZ ve ailesine çok teşekkür ediyoruz. Başarı hikayesini genç nesillerimize sunmanın onlar için çok faydalı olacağını düşünüyorum.

Mustafa Öz'e Allah'tan rahmet diliyorum. (Alıntı)

***

Dostlar, bu hikaye, tek değil… Erken Cumhuriyet döneminde, okuyan herkesin hikayesi… Bu, merhum Nuh Naci Yazgan’ın, “genç yaşta ölen oğlu Hakkı” adına yaptırttığı, “Köylü Talebe Yurdu”nda; Kayseri Lisesi yatılı kısmında; toprak damlı, toprak zeminli, izbe, bir göz eski Kayseri evlerinde okuyanların hikayesi…

***

Bu toplumun hafızası olmadığından, olanı da yok etmede mahir olduğumuzdan, yurt binasını yok ettik. Fiziki olarak yok ettik fakat “baba ocağından, ana kucağından” ayrılıp gelenlerin, gizli gizli ağlayanların, gözyaşları ile dolu, anıları da yok ettik. 

***

Öyle ya, o bina korunabilirdi… Yerine, hiç de hoş olmayan, çirkin mi çirkin devasa bir bina yaptık. Buna izin veren belediye yetkililerini ve talep edenleri, tarih huzurunda kınıyorum. O şuur nerede… 

***

Tabii bu hikaye, Köy Enstitüleri ve Öğretmen okullarında okuyup, Anadolu’ya ışık saçan, mesela Nafiz Ağca öğretmenimizin hikayesi… O da anılarını anlatmış… 

***

Bizim, Gülük’te bulunan evimizin, bir gözünde, ilkokul dört ve beşi okuyan, tanımakla onur duyduğum, Mollahacı Köyünden, “Köylüoğlu Hasan” (Durmuş) öğretmenin hikayesi. Öğretmenimiz, hayatının bir bölümünü, “Köylüoğlu Hasan” isimli kitapta anlatmış. Sağ olsun, ailemizden de söz etmiş. 

***

Bu hikaye, “Cumhuriyete kol kanat geren!” idealistlerin hikayesi… 

***

Tabii, bu hikayeyi, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları; İstanbul’da bohem hayatı yaşayan “Put Adam” kitabını yazanlar anlayamaz. Kulaklarına üflenen, aslı mesnedi olmayan, bilgilerle saldırıp dururlar. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —