KADİR DAYIOĞLU


MUSTAFA AYAN

Sevgili dostum Mustafa, nur içinde yatsın…


Çok sevdiğim bir Kayseri türküsü var. Merhum Ahmet Gazi Ayhan derlemiş: “Zalım felek değirmenin döndü mü?/ Bağın bahçen sular ile doldu mu?/ Ben yaparım, sen yıkarsın bendimi / Döne döne döne nöbet bize geldi mi?

***

Evet, her ölüm zamansız ölüm ama sırası gelen gidiyor…

Evet, her ölüm vakitsiz ölüm…

***

Her gün bir dostun, bir arkadaşın, bir yakının ölüm haberi geliyor. Birkaç gün önce gazeteci dostumuz, Oktay Ensari el salladı gitti, sessizce. Biz de güle güle dedik. 

***

Oktay’ı, 1970’ler de, Elektrik Şirketi’nde çalışırken tanımıştım. Kayserispor yönetiminde iken daha sık görüşürdük. Nerede görse, “abi!”, diye saygı da kusur etmezdi. Ölene kadar, sahada çalışan nadir gazetecilerdendi. Allah rahmet eylesin.

***

Ensari’nin cesedi henüz soğumamışken, bu sefer acı haber, aziz dosttum, arkadaşım Mustafa Ayan’dan geldi. Ruhunu teslim etmiş. Vurulmuşa döndüm; ağlamaklı oldum. Ne yapabilirsiniz ki, ecele çare yok, elden bir şey gelmiyor. Her şeye gücünüz yetiyor ama ecele asla… Bir dakika, bir saniye dur desen durmuyor. 

***

Sıra kim de bilemiyorum ama Mustafa sırasını savdı, ebedi yolculuğa el salladı. Yahya Kemal merhumun dediği gibi; “Bir namazlık saltanatı oldu o musalla taşında!” Sonra; Yine merhumun “Sesiz Gemisi” geldi aklıma:

 

Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. / Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; / Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.

 

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, /Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli, / Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! / Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

 

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; /Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. / Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden, / Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.

***

Ayan, arkadaşım olduğu kadar aile dostumuz, eczacı… Yaşça benden biraz küçük ama pandemi öncesi sık sık görüşürdük. Nazik, efendi, hürmetli, saygılı bir insan… Ne zaman karşılaşsak; “Kadir Beyciğim nasılsın!” derdi… Eşimi ve çocuklarımı da ihmal etmezdi. Dedim ya, çok nazikti. Diplomat gibiydi…

***

Samimi sosyal demokrattı. Atatürk devrimlerine sımsıkı bağlıydı. Yeşilhisar Belediye ve CHP Kayseri İl Başkanlığı yaptı… Cumartesi vefat etmiş, Pazar Şehir Mezarlığına defnedildi. Sağlık sorunları nedeniyle cenazeye katılamadım ama taziye evine, eşimle gittim… Tabii, mezarda, son yolculuğa uğurlayamamak, ayrıca üzdü beni; 

 ***

Evine varınca, inanın, bir hüzün çöktü içime… Dedim ya, her ölüm gibi onunki de erken oldu. Bakalım, bizler ne zaman, nerede ve nasıl gideceğiz? Tabii, temennimiz, eskilerin dediği gibi; “iki gün yatak, üçüncüsü gün toprak!” olur…

***

Mustafa’nın ki öyle olmadı… Sıkıntılı günler geçirdi; epey bir tedavi oldu. Bir ara düzeldi derken, birden bire kötüleşti. Derken emri hak vaki oldu… 

***

Evinde, oğlu avukat Emre karşıladı. Gelmişten, geçmişten söz etik. Torum Mustafa da yanımızdaydı. O da, üniversite sınavlarına girecekmiş. Başarılar diledim. Dedesi, her dede gibi, torununu çok severdi. Tanımazdım ama bahsederdi. Tıp Fakültesi’ni kazanınca, inşallah, ilk işi dedesinin mezarına gider, “dede, ben geldim, istediğim yeri kazandım!”, der ruhuna bir Fatiha gönderir.

***

Tabii, bu kadar acı ve keder içerisinde, aile, haksız, hukuksuz yere hakkı yenen, hapse giren İmamoğlu’na destek için, definden sonra, oy kullanmaya gitmişler. Bunu da bir vatan grevi bilmişler. Emre, bunu anlatınca da çok duygulandım. 

***

Eşimle, iki bastonlu ihtiyar!, İmamoğlu’na oy vermeye gittik. İnanın, oy verdiğimiz yerdeki izdihamı görünce, şaşırdık… O esnada, CHP’nin eski yöneticilerinden Seyit Bektaş Beyi gördüm. Latife olsun diye şunu söyledim. “Bak, üye olmayan bizler var ya sizleri on katlayacağız!”  

***

Nitekim öyle de oldu. Kayseri’de İmamoğlu’na atılan oy “altmış bini” geçmiş. Ülke genelinde de 15 milyona yaklaşmış… Sırça köşkte oturanlar, bu manzarayı yerinde görse, “Eyvah, biz bu yanlışı neden yaptık!” der ve şapkalarını önlerine koyar. Siyaseten, kendi ayağına sıkmaktır, bu. Otuz beş yıl önce alınmış bir diplomayı, “iptal” ettirmek, hangi akla sığar? Anlamak mümkün değil. 

***

Mustafacığım, sen bu sonucu görmeden gittin. Beklentinin de çok üzerinde bir sonuç çıktı sandıktan.  O nedenle, merak etme, yerinde rahat uyu. Ben, görür müyüm bilmem ama “her şey çok güzel olacak!”. “Enseyi karartmayın!”

 ***

Sevgili dostum Mustafa, nur içinde yatsın…